“(Dr. Refik Saydam’ın) hizmetlerini ayrıntısıyla saymak güçtür. Fakat Sağlık Bakanı olarak bu milletin bünyesinde canlı ve ebedî eserleri daima hürmetle hatırlanacaktır.” (İsmet İnönü)


Bugün, geçen hafta katledilen Dr. Ekrem Karakaya’nın anısına ve tüm sağlık çalışanlarına ithafen, Türkiye’de sağlıkta devrimin mimarı Dr. Refik Saydam’ı anlatacağım.

Dr. Refik Saydam, 8 Temmuz 1942’de vefat etmişti. Geçen gün Dr. Refik Saydam’ın 80. ölüm yıl dönümüydü.

SAĞLIK CEPHESİNİN BAŞKOMUTANI

16 Mayıs 1919’da İstanbul’dan Samsun’a hareket eden Bandırma Vapurunda 9. Ordu Müfettişi Mustafa Kemal Paşa’nın (Atatürk’ün) karargâh subayları içinde Ordu Sağlık Başkanı Albay Dr. İbrahim Tali (Öngören)’in yardımcısı Binbaşı Dr. Refik (Saydam) da vardı. Atatürk, 19 Mayıs 1919’da Samsun’a ayak bastığında onu birkaç adım arkadan izleyenlerden biri de Dr. Refik Saydam’dı.

Atatürk ve Refik Saydam Samsun’a çıktıklarında her ikisi de henüz 38 yaşındaydı. Kurtuluş Savaşı’nda yolları birleşen bu iki adam, yıllarca birlikte yürüyecekti. Askeri cephenin başkomutanı Atatürk, sağlık cephesini Dr. Refik Saydam’a teslim edecekti.

Askeri Tıbbiye’den Birinci Dünya Savaşı’na

Dr. İbrahim Refik Saydam, 8 Eylül 1881’de İstanbul Fatih’te doğdu. 1892’de Fatih Askeri Rüştiyesi’ne girdi. 1896’da Askeri Tıbbiye İdadisine yazıldı. Askeri Tıbbiye’den 1906’da tabip yüzbaşı olarak mezun oldu. O da diğer pek çok Tıbbiyeli arkadaşı gibi II. Abdülhamit istibdadına karşı “vatan” ve “hürriyet” fikrini savundu.

Dr. Refik Saydam, Askeri Tıbbiye’den mezun olur olmaz Gülhane’de staja başladı. 15 Nisan 1908’de Manastır’daki 3. Ordu Merkez Hastanesine, 29 Haziran 1908’de de geçici olarak 3. Ordu 16. Redif Alayı 3. Tabura atandı. Burada kısa süre görev yaptı. 2 Ağustos 1908’de Manastır’daki görevine geri döndü.

1908’de II. Meşrutiyetin ilanı ve II. Abdülhamit istibdadının yıkılması sonrasında İstanbul’a tayin oldu. Bu sefer Maltepe Hastanesinde görevlendirilmişti. Fakat burada da fazla kalmadı. 6 Nisan 1910’da Askeri Fes Fabrikası doktorluğuna atandı.

Dr. Refik Saydam daha sonra Almanya’ya gitti. 4 Ağustos 1910’da 11 doktor, 3 eczacı, kimyager ve 3 veteriner subayla birlikte İstanbul’dan trenle Almanya’ya hareket etti. Önce Berlin Askeri Tıp Akademisinde kurs gördü. Sonra da Brendenburg’ta 6. Zırhlı Süvari Alayı’nda staja başladı. Almanya’da çeşitli kurslara katıldı.

Dr. Refik Saydam, Kurtuluş Savaşı yıllarında


Dr. Refik Saydam, Almanya’da mesleki eğitim ve kurslara devam ederken, 1912’de Balkan Savaşı çıktı. Doğu Trakya kaybedildi. Düşman orduları, Osmanlı başkenti İstanbul’u tehdit etmeye başladı. Ülkenin durumu iyi değildi. Bu koşullarda daha fazla yurtdışında kalmayı doğru bulmadı. 26 Eylül 1912’de İstanbul’a geldi. Orduda aktif görev almak istedi. Önce Antalya Redif Fırkasının İkinci Seyyar Hastanesine atandı. Sonra 18. Kolordu Karargâhında doktor olarak görevlendirildi. Artık Balkan Savaşı’nın içindeydi. Hadımköy İstasyon Sevkiyat Tabipliğinde, Zabitan Muayene Komisyonunda, Çatalca Ordusu Sağlık Müfettişliği Muayene Komisyonunda görev aldı. Bu sırada her gün yaralanan ve şehit olan askerlerle karşılaşıyordu. Bir taraftan yaralıları tedavi ederken, diğer taraftan salgın hastalıklarla, mücadele ediyordu. Edirne’de ordu komutanlığında kolera mücadelesi yaptı.

Dr. Refik Saydam, Balkan Savaşlarının ardından, 13 Kasım 1913’te İstanbul’da Askeri Kimyahanedeki Ordu İaşe Nizamnamesini İnceleme Kurulunda görev aldı. 6 Ocak 1914’te Harbiye Bakanlığında Sağlık Dairesi Başkan Yardımcılığına atandı. Daha sonra Sahra Genel Müfettişliği Yardımcılığına getirildi. 1918’e kadar bu görevde kaldı. Bu görevi sırasında Bakteriyoloji Enstitüsünü düzenlemeye çalıştı. Burada bulaşıcı hastalıklara karşı çeşitli aşılar ve serumlar üretilmesini sağladı. Tifüse karşı hazırladığı aşı tip literatürüne girdi. Bu aşı ve serumlar önce Birinci Dünya Savaşı’nda sonra Kurtuluş Savaşı’nda kullanıldı. Dr. Refik Saydam, Birinci Dünya Savaşı devam ederken, 1916’da, binbaşılığa yükseldi. Savaş sırasında, 22 Mart 1916’da Berlin’de toplanacak cerrahi kongresine katılmak için askeri kurulla birlikte Almanya’ya gitti. Bu sırada Galiçya Türk Kolordusundaki Sağlık Teşkilatını teftiş etti.

Birinci Dünya Savaşı’nda çok ağır bir yenilgi alan Osmanlı, 30 Ekim 1918 Mondros Ateşkes Antlaşması’yla Birinci Dünya Savaşı’ndan çekildi. On binlerce insan hasta ve yaralıydı.

Dr. Refik Saydam, 19 Mayıs 1919’da Atatürk’le birlikte Samsun’a ayak basarken ülke iki, hatta üç büyük düşmanın pençesindeydi; emperyalizm, salgın hastalıklar ve cehalet...  Bu üç düşmana karşı Atatürk’ün önderliğinde çok çetin bir savaş verilecekti. Dr. Refik Saydam, bu savaşın sağlık cephesinde çok önemli bir rol oynayacaktı.

Kurtuluş Savaşı’ndan Cumhuriyete


19 Mayıs 1919’da Atatürk’le birlikte Samsun’a çıkan Dr. Refik Saydam, Samsun’dan Havza’ya, Amasya’dan Erzurum’a hep Atatürk’ün yanında yer aldı. 8 Temmuz 1919 gecesi, Padişah Vahdettin, Atatürk’ü 9. Ordu Müfettişliği görevinden alınca, Atatürk askerlikten istifa etti. Bu süreçte Dr. Refik Saydam da askerlikten istifa etti. Dr. Refik Saydam Samsun’dan Ankara’ya, yol boyunca Atatürk’ün sağlığıyla da yakından ilgilendi.

23 Nisan 1920’de Ankara’da açılan ilk TBMM’ye Dr. Refik Saydam Doğubayazıt milletvekili olarak girdi. Önce yeni kurulan meclis hükümetinde Milli Savunma Bakanlığı Sağlık Dairesi Başkanlığına getirildi. Sonra 10 Mart 1921’de Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanı oldu. Ayrıca bundan sonra mecliste İstanbul milletvekili olarak görev yaptı.



29 Ekim 1923’te cumhuriyet ilan edildiğinde Dr. Refik Saydam yeniden Sağlık Bakanlığına getirildi. 1921-1938 arasında 5 defa Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı görevinde bulundu. Cumhuriyet döneminde en uzun süre Sağlık Bakanlığı yapan (14 yıl 6 ay) odur. Kısa süre Eğitim, Maliye ve İçişleri Bakanlıkları da yapacaktı.

Dr. Refik Saydam, 8 Ağustos 1925’te Kızılay Cemiyeti Genel Başkanlığına getirildi. 1929’da sağlık konusunda bazı çalışmalar için Kuzey Amerika’ya gitti.

10 Kasım 1938’de Atatürk’ün ölümünden sonra ikinci Cumhurbaşkanı seçilen İsmet İnönü döneminde kurulan ilk hükümetin (Celal Bayar Hükümeti) İçişleri Bakanlığına Dr. Refik Saydam, getirildi. Bu sırada CHP Genel Sekreterliği görevini de yürüttü. Celal Bayar’ın başbakanlıktan istifa etmesi üzerine İsmet İnönü, yeni hükümeti kurma görevini Dr. Refik Saydam’a verdi. 25 Ocak 1939’da Dr. Refik Saydam Başbakan oldu.

Dr. Refik Saydam’ın başbakanlığı II. Dünya Savaşı’nın başlarına denk geldi. Türk-İngiliz İttifakı, Türk-Alman Saldırmazlık Antlaşması onun döneminde imzalandı. Türkiye, II. Dünya Savaşı’na girmemekle birlikte savaşın baskısını iliklerine kadar hissediyordu. Dr. Refik Saydam Hükümeti, savaşa karşı bir taraftan askeri önlemler alırken, diğer taraftan savaş ekonomisi uyguluyordu. Başbakan Dr. Refik Saydam, ülkede savaş koşullarının yarattığı kıtlığa ve açlığa karşı büyük bir mücadele verdi. Sonunda yorgun düştü.

Dr. Refik Saydam, 8 Temmuz 1942 gecesi, İstanbul’da kaldığı Perapalas Otelinde kalp krizinden hayatını kaybetti. 10 Temmuz 1942’de resmi törenin ardından Ankara’da toprağa verildi.

Refik Saydam ve Sağlıkta Devrim


Dr. Refik Saydam’ın Sağlık Bakanı olduğu günlerde Türkiye’nin en büyük sorunlarından biri salgın hastalıklardı. 13 milyon civarındaki nüfusun yaklaşık % 80’i çeşitli salgın hastalıkların pençesindeydi. Doktor ve sağlık personeli sayısı çok yetersizdi. 1923’te ülkede 500 civarında doktor vardı. Sağlık işlerinin devrimci bir yaklaşımla ele alınması gerekiyordu.

Dr. Refik Saydam, Sağlık Bakanlığı döneminde öncelikle güçlü bir sağlık teşkilatı kurmak için yasal altyapıyı hazırlamak istedi. Onun bakanlığı döneminde sağlık konusunda 51 kanun 18 tüzük çıkarıldı. Bu kanunlar arasında; Umumi Hıfzıssıhha Kanunu, SSYB Teşkilât ve Memurin Kanunu, Tıp ve Tıp Meslekleri İcra Kanunu, Frengi ve Sıtma Mücadele Kanunları, Özel Hastaneler Kanunu, Türk Kodeksi Kanunu, Eczacılar ve Eczaneler Kanunu, Türkiye Cumhuriyeti Merkez Hıfzıssıhha Enstitüsü Kanunu, Mecburi Hizmet Kanunu, Belediye Kanunu, Uyuşturucu Maddelerin Murakabesi Hakkında Kanun, Çeltik Ekimi Kanunu, ilk akla gelenlerdir. Türkiye Cumhuriyeti’nin sağlık teşkilatının temeli ve Sağlık Bakanlığı’nın bugünkü yapısı büyük oranda Dr. Refik Saydam döneminde çıkarılan bu yasal altyapının üzerine oturmuştur.

Dr. Refik Saydam’ın en büyük başarılarından biri Ankara’da Hıfzıssıhha Müessesesinin kurulmasıdır. 1928’de Sivas ve Ankara’daki kimyahaneler birleştirilerek Hıfzıssıhha Müessesesi kuruldu. Kurum binası 1933’te tamamlanıp çalışmaya başladı. Burada kimya, bakteriyoloji, imminobiyoloji ve farmakoloji (ilaç bilimi) bölümlerinden oluşan birimler oluşturuldu ve ilk aşamada 14 uzman ile 40 yardımcı görevlendirildi. Hıfzıssıhhanın kuruluşundan bir yıl sonra ürettiği serum miktarı ihtiyacı karşılamaya yetecek düzeydeydi. Kurum, 1934’te kuduz aşısı üretti. 1935’te Farmakoloji Şubesi kuruldu ve ilaç üretimine geçildi. 1936’da Hıfzıssıhha Okulu açıldı. 1937’de kuduz serumu üretildi. 1938’den itibaren Yunanistan’a, Suriye’ye, Irak’a tetenoz ve difteri serumları, Çin’e bir milyon kişiye yetecek kadar kolera aşısı gönderildi. Kuruma, 10 Ağustos 1942’de Refik Saydam Merkez Hıfzıssıhha Müessesesi adı verildi. Burada 1947’de biyolojik kontrol laboratuvarı kuruldu. Bir aşı istasyonu açıldı. BCG aşısı üretimine geçildi. 1948’de virüs aşıları şubesi ve inflüenza laboratuvarı kuruldu.

Atatürk, Dr. Refik Saydam, Kazım Özalp


Dr. Refik Saydam, ülkedeki doktor sayısını artırmak için yatılı tıp öğrenci yurtları açarak, öğrencilerin eğitim giderlerini karşıladı. Böylece tıp eğitimi gören öğrenci sayısı arttı. Ayrıca tıp fakültesini bitirenlere zorunlu hizmet getirerek, devletin doktor ihtiyacını karşılamaya çalıştı.

Dr. Refik Saydam’ın Sağlık Bakanlığı döneminde salgın hastalıklarla başarıyla mücadele edildi. Hıfzıssıhha Müessesinde üretilen aşılarla ve serumlarla hastalar tedavi edildi, pek çok hastalığın kökü kurutuldu.

Dr. Refik Saydam, hastane işletmesi konusunda belediyelere örnek olmak için Ankara, İstanbul, Sivas, Erzurum ve Diyarbakır’da “numune’ hastaneleri” açtı. Ayrıca yurdun çeşitli yerlerinde doğum ve çocuk bakım evleri ve dispanserler açtı

Ülkemizdeki ilk verem sanatoryumu da Dr. Refik Saydam’ın Sağlık Bakanlığı döneminde 1924’te Heybeliada’da açıldı.

★★★

Dr. Refik Saydam, idealist, çalışkan, başarılı, yurtsever bir doktor; dürüst, nazik, şeffaf bir devlet adamıydı. Nerdeyse tüm ömrünü halk sağlığı için harcadı. İsmet İnönü onu “Millet hadimi, büyük vatansever” diye adlandırdı. Merkez Hıfzıssıhha Müessesesi, Umumi Hıfzıssıhha Kanunu, Numune Hastaneleri, Verem Senatoryumu onun eseriydi.

Önce Kurtuluş Savaşı’nda sonra Cumhuriyet Devrimleri sürecinde hep Atatürk’ün yanında yer alan   Dr. Refik Saydam’a soyadını Atatürk verdi. Atatürk, bunun nedenini şöyle açıklamıştı: “Ben ona niçin Saydam dedim? O, içi dışı bir, tertemiz bir insan pırlantasıdır da ondan.”

Dr. Refik Saydam hiç evlenmedi. Ailesi tarafından kendisine miras kalmış İstinye’de bir yalı ile Ankara’da Atatürk’ün armağan ettiği bir evi vardı. Ancak ölümünden önce İstanbul’daki yalısını Darüşşafaka’ya, Ankara’daki evini de Kızılay’a bağışlamıştı. Çok sevdiği kitaplarını ve zengin kütüphanesini ise Sağlık Bakanlığına armağan etmişti.

Dr. Refik Saydam’ın şahsında tüm sağlık çalışanlarımıza saygı ve minnet duygularımla...

KAYNAKÇA


- TBMM Hal Tercümesi (45 numaralı sicil dosyası), Atatürk İle Samsun’a Çıkanlar, Ankara 1971.

- Zühal Dilek, “İbrahim Refik Saydam, (1881-1942)”, Atatürk Ansiklopedisi.

- H. İbrahim Aksakal, “Dr. Refik Saydam Önderliğinde Cumhuriyet Dönemi Sağlık Hizmetlerini Modernleştirme Çabaları”, Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, C: 27, S: 1, Sf. 219-231, Elazığ-2017.

- Dr. Refik Saydam, (1881-1942), Ankara, 1992.

- Kemal Arı, “Cumhuriyetin Sağlık Devrimcisi Dr. Refik Saydam”, Vatan ve Sıhhat, İzmir, 2015, s. 291-307