İktidarın dış politika gündeminde Ukrayna-Rusya gerginliği var.

İktidarın iç politika gündeminde Isparta’da kesik elektrikler ve vatandaşın elektrik faturaları var.

145 yıl önce:

Osmanlı sarayının dış politika gündeminde Rusya ile savaş vardı.

Osmanlı sarayının iç gündeminde elektrik vardı.

Fransız Mösyö Şarl Tokas, Nafia Nezareti/Bayındırlık Bakanlığı’na müracaatta bulundu:

-“İstanbul’u aydınlatmak için 50 yıllık imtiyaz ve 5 senelik tecrübe çalışmasına müsaade olunmasını istiyorum.”

Altı maddelik anlaşmada şurası önemliydi; yapılan işten devletin memnun kalmaması halinde herhangi tazminat ödenmeyecekti.

Proje hayata geçemedi.

Çünkü, Rusya ile savaş başladı.

Çünkü, havagazı lobisi İkinci Abdülhamit’i yangın kuruntusuyla kandırdı. Sonra devreye Alman elektrik şirketleri girdi, İkinci Wilhelm kulis yapsa da Abdülhamit ikna edilemedi.

Saray’ın istemediği yeniliği yerel yönetim başardı: Tarsus...

Tarsus Belediyesi’nde çalışan Avusturyalı Dörfler tarafından, Berdan Nehri Bentbaşı mevkiinde kurulan hidroelektrik santralinden elde edilen elektrik 1902 yılında Tarsus’a verilmeye başlandı...

İstanbul’a elektrik İkinci Abdülhamit tahtan düştükten sonra 1910 yılında geldi.

Önce, Avusturya-Macaristan sermayeli Ganz Electric Company ile el sıkışıldı.

Sonra, Belçikalı SOFINA ile el sıkışıldı.

Silahtarağa Santrali, Osmanlı’nın ilk  enerji tesisi oldu.

Gelelim Cumhuriyet dönemine...

BELEDİYELERE İZİN


Cumhuriyet’in ilk yıllarında elektrik üretimi Osmanlı döneminin imtiyazlı ortaklıkların elindeydi. Bu imtiyazları Alman MAN ve AEG, İtalyan Marelli, Macar Ganz ve Belçika Sofina sürdürdü...

İlk yerli elektrik şirketi, 11 Ekim 1926 tarihinde Kayseri ve Civarı Elektrik Türk Anonim Şirketi ile kuruldu.

1929 yılındaki dünyadaki büyük buhran ile başlayan devletçi ekonomi politikalar uygulanmaya başlandı. Belediyelere elektrik tesisi kurma, işletme, üretme, dağıtım izni verildi...

Yabancı sermayeli imtiyazlı ortaklıklar devletleştirildi. 1935’de Maden Tetkik- Arama Enstitüsü, Etibank, Elektrik İşleri Etüt İdaresi kuruldu...

ABD/Dünya Bankası, Menderes/DP iktidara gelince imtiyazlı elektrik ortaklıkları modelini tekrar devreye soktu. Kapitülasyonlar dönemi yine başladı...

Kuzeybatı Anadolu Elektriklendirme (1952), Ege Elektrik (1955), Çukurova Elektrik/ÇEAŞ (1953), ve Kepez Elektrik (1956) kuruldu.

1960’larda planlı ekonomiye geçildi; imtiyazlı özel elektrik ortaklıkları politikası sona erdi.

1963’de Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ile 1970’de ise elektrik üretimi, iletimi, dağıtımı ve ticaretinden sorumlu Türkiye Elektrik Kurumu/TEK kuruldu.

Gelelim neoliberalizm/Özal vd. dönemine...

ANAYASA DEGİŞTİRİLDİ


Yıl, 1979.

İstanbul Ticaret Odası “Enerji ve Petrol Sorunumuz Semineri” düzenledi. Turgut Özal, sunduğu tebliğde özetle şunu dedi:

-Petrol politikası sloganlar politikasıdır. Yabancıların kovulması, özel girişimin engellenmesi, gaz ithaline karşı çıkılması hatadır...

-İthal edilebilecek en ucuz, enerjidir...

-Madenlerin işletilmesi kanununun ve enerji meselesinin tersine çevrilmesi gerekir.

-Türkiye Elektrik Kurumu/TEK tekeli kırılmalıdır, bu alanda özel şirketler kurulmalıdır...

Peki:

Bugün yaşadığımız enerji sorunlarının/pahalılığın sebebi Özal’ın bu sözlerinin hayata geçirilmesi değil mi?

Türkiye’de elektrik enerjisi ile ilgili özelleştirme uygulamaları 1984’de devreye sokuldu. Yap-İşlet-Devret/YİD, İşletme Hakkı Devri/İHD gibi uygulamalar benimsendi.

Sadece Özal değil. 1993’de TEK, Türkiye Elektrik Üretim, İletim Anonim Şirketi/TEAŞ ve Türkiye Elektrik Anonim Şirketi/TEDAŞ olarak ikiye bölündü. Sonra bunlar da parçalandı. Bu kurumlar da yerli yabancı şirketler tarafından “yutuldu!”

1990’ların özelleştirme gündeminde elektrik vardı. Koalisyon hükümetlerinin aldığı kararlar Danıştay ve Anayasa Mahkemesi’nden dönse de özelleştirmeler hız kesmedi. Yabancı sermayenin önündeki engelleri kaldırmak için Anayasa’nın üç maddesinde değişiklik yapıldı!

Özel sektör ve yabancı sermayeyi elektrik piyasasına çekebilmek için aşırı yüksek tarifelerle elektrik alım-ödeme garantileri, hazine garantisi, yakıt temin garantisi gibi devlet güvenceleri verildi.

AKP iktidara gelince elektrik piyasasına bodoslama girdi.

-“IMF, Dünya Bankası istiyor” dedi.

“AB müktesebatı istiyor” dedi.

Devlet enerji piyasasından tamamen kovuldu.

Elektrik denince sadece evinizin faturası aklınıza gelmesin; sanayi-ticari tesislerindeki üretimin ne derece pahalandığını da düşünün. Emperyalizm ulusal pazara dört koldan saldırıp kendine mecbur ediyor!

Sonuçta:

Fransız Mösyö Şarl Tokas başarılı oldu; özelleştirmeler ile koca ülke ne hale getirildi! İnsanlar evinde donarak ölüyor...