23 Nisan, 1927 yılından itibaren Çocuk Bayramı adıyla kutlanmaya, 1929’da ise çocuklar ilk kez makam koltuklarına oturmaya başladı, hem de bir hafta boyunca!

Sonra yavaş yavaş unutuldu bu adet. 1966’daki 23 Nisan’da Başbakan Süleyman Demirel’i ziyaret eden çocuklar sayesinde yeniden hatırlandı. 1984’ten itibaren kalıcı oldu.

Bugün 23 Nisan neşe doluyor insan... Büyük fırsat! Cumhurbaşkanı’ndan bakanlara, valilerden belediye başkanlarına koltuklar pırıl pırıl çocuklara devrolacak!

Kapı kilitlemekte usta Milli Eğitim bakanı, kapıları ardına kadar açıp ne kadar müsteşar, şube müdürü varsa hep birlikte koltukları çocuklara bıraksın. Bizde o makamları şimdikilerden daha şahane yönetecek çocuk çok!

Gözleri her daim parlayan Hazine bakanı, kesinlikle bıraksın koltuğu! Koltuğa oturacak çocuk belki boşalan hazineyi görür de, büyüyünce doldurmak için şimdiden çare bulmaya çalışır!

Her yıl, şu kadar aileye yardım yaptık, bu kadar aileye kömür verdik falan deyip, sadaka çetelesi tutan Aile bakanı, koltuğu çocuk bakana bıraktığı andan itibaren gözlemlesin onu. Bakarsın öğrenir, rica minnet balık vermenin değil balık tutacak olanakların sağlanmasının marifet olduğunu.

Enerji bakanı, 23 Nisan’ı beklemeyip çoktan bırakmalıydı! Koltuğa oturan çocuk bakan, daha önce görürdü zeytinlerin kesilmesinin bu ülkenin geleceğine, çocuklarına yapılan en büyük kötülük olduğunu!

Çevre, Şehircilik, İklim bakanı koltuğu hangi çocuğa bırakacak bilmiyoruz. Kim olursa olsun, ‘çocuk mu kandırıyorsunuz’ deyip ilk şu talimatı verir kesin:  Çılgın projeye onay verecek kadar çılgın değilim!

İçişleri bakanı da koltuğu bırakacak bugün. Yerine geçecek çocuk bakan, MOBESE’ye bakmaktan daha mühim işler bulur kendine mutlaka.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik bakanı ile SGK genel müdürü de bırakmalı koltuklarını. Çünkü, bugünün çocukları yarının emeklileri demek! Eski bakandan daha iyi anlarlar ninelerinin, dedelerinin halinden!

Tarım bakanı, ‘sen üret yeter’ şeklindeki içi boş mottosunu da alıp bırakmalı koltuğu! Bu mottoya çocuk bakan bile önce acı acı güler, sonra 61 yaşındaki eski bakana şu ağır soruyu sorar: Nasıl?

Ulaştırma bakanı bugün koltuğu bırakacak, şükür... Yerine gelen çocuk bakan, geçilmeyen otoyolların, 200 liracık olduğu için geçilemeyen köprülerin, tünellerin, uçulamayan teyyare meydanlarının dolarları nasıl ve kimler tarafından ödeniyor, şimdiden öğrenir!

TÜİK başkanı zincirle bağladığı kurumun kapısını açıp, koltuğunu hesabı kuvvetli, gördüğünü olduğu gibi söyleyecek bir çocuğumuza bırakmalı.

Et ve Süt Kurumu’nun yeni başkanı, koltuğu köfteyi çok sevmesine rağmen artık binde bir yiyebilen bir çocuğumuza devretmeli. Hiç olmazsa diğer çocuklara hayrı dokunur.

Ve elbette Cumhurbaşkanı! Her yıl olduğu gibi o da bırakacak koltuğu bir çocuğumuza... Belki de çocuk cumhurbaşkanına tıpkı 2013 yılında çocuk başbakan Elgin’e dediği gibi, ‘buyurun söz sizin sayın Cumhurbaşkanım, artık yetki sizde, asarsın kesersin herşey sende’ diyecek!

Evet ilk seçimde oy kullanmayacaklar ama, daha şimdiden ‘vali, cumhurbaşkanı, bakan, uzay mühendisi, doktor, kül yutmaz yurttaş ve en önemlisi iyi insan’ olacak şekilde yetişiyorlar! Çizgi film izliyor, bilgisayar oyunundan kafasını kaldırmıyor, derslere asılmıyorlar falan deniyor ama inanmayın. Hepsi de olan bitenin farkında!

Babasının suratından, annesinin bakışından, öğretmenin gerginliğinden, komşu evdeki kavgalardan, sosyal medyada sansürsüz gerçeklerden, kürsülerde sıkılan palavralardan, yandaş sahte alkışlardan, ablalarının, abilerinin sürekli evde oturmalarından, beslenme çantalarına konulanlardan, yani memleketin halini beyinlerine kazıyorlar.

İster misiniz bugün, ‘yetki artık bizde, koltukları bırakmıyoruz’ deyip memleketi yönetme eylemi yapsınlar? Bayram, bayram olur valla!

Sizi bilmem, benim böyle bir durumda gıkım çıkmaz... Desteklerim...

Sadece ben mi? Eminim bugünleri görseydi; Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açıldığı günü, halkın idareyi kayıtsız şartsız ele aldığı günü, 23 Nisan’ı dünyada ilki düşünüp yarının büyükleri çocuklara armağan eden ve şu tarihi cümleyi kuran Mustafa Kemal Atatütürk de desteklerdi!

“Türkiye Cumhuriyeti’nin, özellikle bugünkü gençliğine ve yetişmekte olan çocuklarına hitap ediyorum... Batı senden, Türk’ten çok geriydi. Manada, fikirde, tarihte bu böyleydi. Eğer bugün batı teknikte bir üstünlük gösteriyorsa, ey Türk çocuğu; o kabahat senin değil! Senden öncekilerin affedilmez ihmalinin bir sonucudur! Şunu da söyleyeyim ki, çok zekisin! Bu belli!”