Biz onu 'Kavak Yelleri' dizisinden tanıdık. Gönül karakteri ile gönüllere taht kurmuş oyuncu yıllar geçtikçe farklı farklı projelerde karşımıza çıktı. Hayatını, kariyerini her geçen gün biraz daha yukarı taşıdı. Samimi bir kadın olan İnselel'de, evin uysal kızı, gelinlerin en marifetlisi, eşlerin en anlayışlısı, annelerin en güzeli havası var...Yeni dizisi, ‘O Hayat Benim' de Keremcem ile başrolü paylaşan Didem İnselel özel hayatıyla hiç gündeme gelmedi ama izleyicide "Didem İnselel, bir projede varsa mutlaka kalite vardır" algısını yarattı. Fox Tv'de yayınlanan "O Hayat Benim" dizi setinde buluştuğum güzel oyuncu ile hayatını, kariyerini, yeni dizisini, ve projelerini konuştuk..."O Hayat Benim"i neden seçtiniz? Ve diziye nasıl dahil oldunuz?
Dizi ile ilgili teklif geldiğinde en çok dikkatimi çeken şey, gerçekten hikaye olarak her bir karakterin çok açılımı olabileceği oldu. Ben özellikle çok başrollü işlerin bir parçası olmaya dikkat ettim bugüne kadar. Şanslıyım ki öyle de denk geldi. Hikaye,yönetmen, cast, yapım, kanal bir bütün.. Ve bu bütün içime sindiği için de bu projede yer almayı kabul ettim. Ayrıca hem izleyiciye saygısı olan, hem de tüm fikirlerimi korkmadan dile dökebileceğim bir yapım şirketinin, kanalın çatısı altında olmaktan da son derece mutluyum.Pastel Film-Fox Tv
Canlandırdığınız Fulya karakterini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Fulya gibi o kadar çok kadın var ki..Hatta ülkemizde kadınların yüzde ellisi diyebilirim üzülerek.Sosyal sınıfı, ekonomik koşulları farklılık gösteren bu kadınlar koca bir ömrü eşleri tarafından sevilmek, onaylanmak çabasıyla, kendi doğrularını isteklerini, dahası; mutluluklarını seve seve feda edebiliyorlar. O yüzdendir ki “ben bilmem eşim bilir” diye başlayan hayatlar,”saçımı süpürge ettim,yaranamadım” cümleleriyle son buluyor.Klişe evet, ama gerçek.. Fulya’da bu kadınlardan biri.. Eğitimli,varlıklı bir aileden gelmesi de bu tuzağa düşmesine engel olamıyor.. Kocasının mutlululuğu ve bir gün kendisini de sevebilme ihtimali üzerine koca bir hayat kurmuş.Üzülüyorum Fulya’ya ben...

İlerleyen günlerde dizinin izleyicilerini neler bekliyor?
Bizler de senaryonun bölüm bölüm gidişatını bilemiyoruz ne yazık ki. Seyirciyle aramızda bir bölüm var. Ama en sakin insanın bile bir yumuşak karnı olduğunu ve oraya basıldığında ne tepki verebileceğini tahmin edebiliyorum.
Oyunculuğa nasıl başlamıştınız? Ne oldu da oyunculuk yapmaya karar verdiniz?
Radyo-tv okudum ben. Reklam filmlerinde oynuyordum lise yıllarından beri ama yaptığımın oyunculuğun bir parçası olduğunun ve onu çok sevdiğimin farkında olmadan. Haber merkezlerinden başlayıp, kamera arkasında birçok birimde çalıştığım yıllardan sonra bir tesadüfle bir dizi setinde buldum kendimi oyuncu olarak. Çok sevdim.”Camdan Pabuçlar” ilk işimdi. Biter bitmez de Şahika Tekand’dan oyunculuk eğitimime başladım. 3 sene sürdü ve arkasından da diziler tam anlamıyla başladı.
Herkes sizi “Kavak Yelleri”ndeki Gönül Öğretmen rolüyle tanıdı. Kavak Yelleri sizin için dönüm noktası diyebilir miyiz?
Kavak Yelleri bir dönüm noktasıydı elbette. Çok sevdiğim, çok güzel dostluklar edindiğim ve mesleki olarak çok faydasını gördüğüm bi işti. Gönül biraz ben’di.. Ben biraz Gönül’düm aslında. Şanslıyım ki o kurduğumuz dostluklar asıl hayatta da devam ediyor. Aytoş (Ayten Uncuoğlu) artık üst komşum mesela

Şuan sağlık durumunuz nasıl? Neler yaşadınız o süreçte?
Her şey yolunda çok şükür. Feokromositoma diye bir hastalık geçirdim. Teşhisi 3 senede konabildi ancak. Sıkıntılı bir dönemdi gerçekten. Sonrası ameliyat... Tümör alındı ve temiz çıktı. Geçti bitti yani. Ama çok şey öğretti.. İhmal ettiğim insanları fark ettim, önemsediklerimin gereksizliğini. Ve birçok şey... İyi ki olmuş yani
Aşk hayatınız nasıl?
Aşk var mı ki? “Artık” var mı ki? Hangimiz kalbimiz elimizde dolaşıyoruz artık. Kaçımızın ayağı yerden kesilmiş? Hesapsız kitapsız kim dalabiliyor en derinlere? Şarkı tutan kaldı mı? Durduk yerde sırıtan insanlar nerdeler? Sırf “o”aramadı diye iştahı kesilenler? Aşk, teknolojiyi sevmedi. Plan,program istemedi. Küstü gitti bize... Ama ben tanıdım onu, var dı biliyorum
Evlenmeyi düşünüyor musunuz?Evliliğe inanmıyorum bu devirde. Büyük laflar etmeyi sevmem. Yapmam dediğim çok şeyi yaptım çünkü...Bir gün bir perde iniverir benim gözüme de evleniveririm. Hayat bu,belli mi olur?
Bir röportajınızda "Çocuk isteyen bana twit atsın" diye bir açıklama yapmıştınız o zamandan bu yana çok twit aldınız mı? Veya ilginç bir olay yaşadınız mı?
Şakaydı tabii ki... Çocuk da küçüklüğümden beri heves ettiğim birşey olmadı hiç. Sorumluluk duygum çok gelişmiş, benden küçük iki kız kardeşim var, büyürken çok çektiler benden. Kendimi anne gibi hissedip annemden daha çok karıştığım zamanlar oldu.”Kaçta gittin, kaçta geleceksin, nerdesin?”. Hem onları hem kendimi yordum. Çocuğum olsa aynı şeyi yaparım diye korkuyorum. Halim de kalmadı. Hem çocuğa da yazık diyor kızlar
Oyunculukta güzelliği dezavantaj olarak mı görüyorsunuz?
Güzellik, eğer altı boşsa elbette ki dezavantaj. Her alanda hem de. Kendinizi doğru ifade edebildiğiniz sürece sorun yok. Ama kendi adıma pek Türk tipi olmamamın dezavantaj olduğunu söyleyebilirim rahatça. Çok istedim ama sıradan mahalleli bir kadını oynayamadım bugüne kadar mesela.
Gündeminizde bir tiyatro ya da sinema projesi var mı?
Mayıs sonu bir sinema filmi projemiz var. Çok heyecanlandırıyor beni. Ahu Öztürk çekecek. İlk filmi. O kadar sevdim o kadar inandım ki işe, oynamadığım günler sanatta, yapımda falan çalışmak istiyorum. Nazan Kesal, AsiyeDinçsoy, Yavuz Bingöl, Serra Yılmaz oynuyor. Çok güzel olacak, çok.
Ruh halinizi özetlersek; nasıl bir profil çizmek lazım?
Herkes farklı birbirinden. Farklı yaşamlar farklı düşünceler oluşturuyor. Başka bir şehirde yaşayan birinin, benim evimin penceresinden görünen manzarayı anlatmasını bekleyemem. Tüm farklılıklarımıza rağmen sevilecek bir şeyler bulabilmek marifet bence... Ama kadın ya da erkek, vicdan sahibi olmayan biriyle aynı noktada buluşmam imkansız,bunu biliyorum.
İlginç de bir dönemden geçiyoruz. Hükümet hakkında bir şeyler söylemek ister misin?
Zor günlerden geçiyoruz,hepimiz. Ama geçecek,biliyorum. Eğilip bükülmeyen, onurlu insanlar var çünkü... İnançları uğruna dışlanan, işsiz kalan, şiddet gören, ölen! insanlar var. Ali İsmail benim kardeşim olabilirdi, Berkin benim oğlum olabilirdi.. Jopla, gazla insanlara sadece fiziken zarar verebilirsiniz. Fikirler öylece durur, kanamaz, yara almaz ama yanına öfke, hınç ve intikam duyguları da yerleşir ki en fenası... Biz ne zaman inançlarımız yüzünden birbirimizin gözünü çıkaracak hale geldik? Ne zaman “korkudan” susmaya başladık bu kadar. Adalet diliyorum, sükunet istiyorum acilen. Yasları bile yarıştıran bir toplumun parçası olmaktan utanç duyuyorum... Bu günler zor günler, vicdan diliyorum tüm taşlaşmış kalplere...Yürekten!