Daha önce de görmüştük; yine, ağzımızın tadının olmadığı bir şeker bayramı yaşıyoruz. Siyasetin sertleştiği, toplumsal olayların kızıştığı, yüzlerce gencimizin tutsak geçirdiği bir bayramı hak etmediğimiz çok açık.

En büyük katılımı sağlayan, itici güç olan “gençlerin, üniversite öğrencilerinin neden bu olaylara katıldığı” konusunda, iktidar hâlâ rasyonel bir analiz yapamıyor. Bir Cumhurbaşkanı Danışmanı çıkıp “tüm dünya gençleri için sembol olmuş bir çizgi film karakteri”nin kostümüyle gösterilere katılan gençler için, “emperyalizmin bir oyunu olduğunu gösteriyor” diyebiliyor. Pikachu’nun, kendi çocuğu dahil, artık tüm dünya çocuklarının sembolü olduğunu göremiyor.

Halbuki gençlerin neden gösterilere katıldıklarını kendi ağızlarından dinlese; başta işe almalar olmak üzere adaletin olmamasından yakındığını, gelecekleri için büyük kaygı duyduklarını, iktidarın dayatmalarından çok sıkıldıklarını görecekler. Cumhuriyetin geleceğine ilişkin kaygılarını, ekonomik olarak ülkenin geleceğinden umutları kalmadığını anlayacaklar.

Ancak yine hamasete sığınma, her kendilerine karşı itirazda olduğu gibi, olayı dış güçlere yükleme yolunu seçiyorlar. Bu analizlerin, artık tüm toplumun olduğu gibi, gençlerin umutsuzluğunu iyice artırdığını göremiyorlar.

YOKSULLAŞMA İLE ARTAN ŞİKAYETLER

Halbuki iktidar sözcülerinin, yandaş medya temsilcilerine, olaylarla birlikte “tedirginliğe gerek yok, ABD ve AB kendi dertleriyle meşgul ve bize ihtiyaçları var. Onlar tepki vermeyeceği için bu olaylar hemen sönümlenir” diyorlardı.

Yani bu kez dış güçlerin hiç olmadığını kendileri de biliyor. Demokrasi ve insan hakları ile ilgili değerlerin temsilcisi olan Batı’nın bu misyonunun artık çok zayıfladığı açık.

“İmralı sürecine zarar vereceği” yönündeki telkinlerin katılımı azalttığı da ortada. Yine de “demokrasi olmadan kalıcı barış olmayacağını” gören DEM’li vatandaşların, kişisel olarak tepki verdikleri görülüyor.

Yani katılımı kısıtlayıcı, gösterilerde orantısız güç kullanımına karşı verilen tepkilere itirazı küçülten bir iklime rağmen, milyonlar mitinglere katılıyor.

Ekrem İmamoğlu’nun üniversite diplomasının iptali, tutuksuz yargılanması gerekirken Silivri’ye gönderilmesi, gençler başta olmak üzere toplumun tüm kesimlerinin adalet talebi ve umutsuzluğun arttığı bir döneme denk geldi.

Gösteriler sadece İmamoğlu ya da CHP için yapılmıyor; yargı kullanılarak “seçimsiz bir demokrasiye gidildiği” kaygısıyla büyük katılım sağlıyor. Böyle bir ihtimalde, gençler başta olmak üzere, özgürlüklerin ve ekonomik geleceğin iyice tehlikeye gireceğini gördükleri için katılım büyüyor. Halkın “sandık konusunda bu kadar tehlikeli müdahalelere hep karşı çıktığı” da unutuluyor.

Gençler “daha yaşayacakları uzun ömürleri karartılmasının diye” gösterilerde itici güç oynuyor. Ama işçiler, memurlar, emekliler başta olmak üzere son yıllarda bariz biçimde yoksullaşan geniş toplum kesimleri de katılıyor. İktidar gençlerde olduğu gibi bu kesimlerdeki asıl şikayetin nereden kaynaklandığını anlayamıyor.

İktidardaki politikacılar, danışmanlar ve palazlanan iş insanları dışında gidişattan memnun kesim kalmadığını göremiyorlar. Bu küçük yandaş kadro dışında, tüm kesimlerin yoksullaşmadan paylarını aldıklarını göremiyorlar.

Yaşanan bir çok olayda suçlu bulunan ya da kamuoyunda suçlu görülen yandaş kişiler, iş insanları ve pişkin belediye başkanları bayramda dışarıda serbest gezerken, yüzlerce suçsuz genç hapishanelerde.

Bu halkın daha adilve yeterli yöneticilere layık olduğu açık.