Yüksek faiz sayesinde kazanılan döviz rezervlerindeki büyümenin, artık sonuna geldik. Geçtiğimiz hafta küçük miktarlarda erime gözlenirken, “Nisan’da beklenen yüzde 2.5’lik faiz indiriminin ardından, erimenin hızlanması” bekleniyor.
7 Mart resmi verileriyle, bir önceki hafta döviz rezervleri artmıştı. Ancak geçtiğimiz hafta başında görülen rezerv artışının ardından, haftanın geri kalanında rezervlerde küçük düşüşler yaşandı.
Bilançodan görebildiğimiz son rezerv verisi olan 13 Mart tarihi itibarıyla; brüt döviz varlıkları 170.9 milyar dolar oldu. Aynı tarihteki swap hariç net rezerv miktarı ise, ekonomi yönetiminin açıkladığı biçimiyle, 60.6 milyar dolar olarak belirlendi.
Bu rakamların artık döviz rezervlerinde tepe noktalar olduğunu söylemek mümkün. Bu rakamların birkaç milyar dolar üzerine belki çıkılabilir ama bundan sonraki seyir, rezervlerin düştüğü bir trendi gösterecek.
Rezervde erime beklentisinin en önemli nedeni, faiz indirimlerinin hızlanması. Nisan ayında beklenen 2.5 puanlık indirimin ardından politika faizi yüzde 40’a inmiş olacak.
Faiz indirimleri seri halinde devam ederken, enflasyon istenen ölçüde indirilemedi. Merkez Bankası hala yüzde 24 yılsonu hedefini korusa da, piyasalarda “yıl sonunda yüzde 30’un altına iner mi, inmez mi?” tartışması yaygınlaşıyor.
İhracatçılardan gelen talep üzerine, bir süredir, Merkez Bankası’nın kurları hızlandırdığını görüyoruz. Enflasyon inmezken faiz indirimlerinin devam etmesine, kurda hızlanması eklenince, rezerv erimesi de kaçınılmaz görülüyor.
SÜREÇ FAZLA UZADI
Daha önce yüzde 1.5’in üzerine çıkmayan, sepet bazındaki aylık kur artışları şubatla birlikte hızlandı. Şubatta yabancı sermaye girişi yaşanırken, Merkez Bankası, döviz satın almasına rağmen, kurları hızlandırdı. Bu da “kurlarda hızlanmanın siyasi baskı nedeniyle başladığının işareti” görülüyor.
Şubatta sepet bazında yüzde 2’ye çıkan kur artışı,
martta, özellikle Euro’daki büyük artışla, iyice hızlandı. 14 Mart kur rakamları eğer ay ortası rakam olursa; martta dolar bazında artış yüzde 1.5, eurodaki artış yüzde 5.5’in üzerinde gerçekleşecek. Yani bu rakamlar ortalama olursa, sepet bazında kur artışı yüzde 3.5’in bile üzerinde gerçekleşmiş olacak.
Son birkaç haftada, bu “yeni kur-faiz denklemi” nedeniyle, döviz hesaplarında artış görmeye başladık. Özellikle şirketler ağırlıklı olmak üzere, döviz hesapları yılbaşından bu yana 7 milyar dolar arttı.
Yatırımcı için TL’nin cazibesinin artık azaldığını söyleyebiliyoruz. Dövize talebin başladığı konusunda net bir şey söylemek için ise henüz biraz erken. TL mevduatın aylık net getirisinin, yakında aylık kur artışlarıyla iyice yakınlaşması, döviz hesaplarındaki artış eğilimin iyice hızlanmasına neden olabilir.
“Faizlerin düştüğü ortamlarda ekonomideki kırılganlığın arttığına” hep şahit olduk. Artık çok daha ince bir denge üzerinde yürümek zorunda kalınacak. Yani; “hataların önemli olumsuz sonuçlara yol açabileceği bir sürece” girdik.
Bu kırılgan noktaya gelmemizin nedeni; yanlış program uygulamaları nedeniyle enflasyonun yeterince hızlı biçimde düşürülememesi. Süreç uzadıkça geniş toplumsal kesimlerin mağduriyetleri artmaya devam ediyor. Sürecin uzaması artık, KOBİ’lerden başlayarak, iş dünyasının şikayetlerini de artırıyor.
Sürecin uzaması, doğal olarak, başından da uyardığımız, “Programın yarıda kalma riskini” büyütüyor.