İyi başlamıştık. Macarlar zor durumda kalıyorlardı. Oğuz, bizim futbolumuzun gelişme gösteren önemli yeteneklerinden biri. Golde başroldeydi. Orkun, topu klas şekilde ağlara gönderirken iyi başlangıcımızın karşılığını erkenden almıştık. “Bu oyunu istikrarlı biçim de sürdürmemiz gerekiyor” diye düşünürken oyunun ritmi Macar Milli Takımı’na dönmeye başladı.
Bizim birinci bölgemize iyi pres yapmaya başladılar. Orta alanda üstünlük onlara geçmişti. Fiziksel olarak gerideydik. Temaslı oyunda zorlanmaya başladık. Çok pozisyon verince gol yememiz kaçınılmazdı. Mesaj öyleydi. Schafer beraberlik golünü atarken, Uğurcan’ın hatalı pası ile savunma da kötü yakalanmıştık.
Montella’nın merkez santrforsuz oyununda maçın sıkıştığı anlarda o bölgenin çalışmasına ihtiyaç duyuyoruz sanki. Duran toplarda, kenarlardan gelen ortalarda rakip savunmayı rahatsız edecek, korkutacak bir oyuncumuz maalesef yok. En son Burak Yılmaz vardı. Şimdi istesek de etkili merkez santrfor bulamıyoruz. Bu yüzden Montella’nın elinde Osimhen veya En-Nesyri gibi etkili oyuncu olmadığı için yapacak bir şey kalmıyor. O bölge için arayış sürüyor. Deniz Gül, önce Hammarby, sonra Porto’nun ikinci ve A takımına yükselmiş çok genç bir isim. Klasik bir 9 numara. Aramaya ve şans vermeye devam etmeliyiz. Santrforsuz futbol tat vermiyor.
Macaristan ikinci yarı çok adamla kendi yarı sahasını kontrol ederken, çabuk ataklar planlamıştı. Biz ise hücum yollarında bir türlü etkili olamıyorduk. Kenan çok çalıştı ama savunmayı fazla yıpratamadı. Oğuz yine sahneye çıkmasa işimiz zora girerdi. Kerem’e yaptığı asistle yine öne geçmiştik. Kerem’in Brezilyalıları andıran göğüs pası ve İrfan Can’ın müthiş golüyle kapanan Macarları üçlemiştik. Rövanş için umutlarımız çok yüksek. Büyük avantajı korumalıyız.