Dün sabah işe gelirken, Ulus’ta dalgalanan bayrağımızı gördüm. Fırtınada o kadar heybetliydi ki, içimden “Dalgalanan Türk bayrağından daha asil bir manzara yok” diye geçirdim.  

Ve o an halkın demokratik taleplerle sokakta oluşunu hatırladım. Düzenlenen mitinglerde pek çok ilk yaşandı. En basitinden milliyetçilik bile ümmetçilikten koptu, olması gereken vatansever çizgisine kaydı.  

★★★

Ama en güzeli Türk bayrağını ellerinden düşürmeyen gençlerdi. 

Onlar ki Atatürk ve ay-yıldızlı bayrağımız dışında hiçbir şeyin altına sığınma gereği duymadı.  

Onlar ki hilafet bayrakları açmadı. Başka ayrıştırıcı sembolleri ellerine almadı. Her yer kırmızı-beyazdı.  

Onlar ki gerçekten ‘taleplerini duyurmak’ isteyen halktı ve sürecin gerçek kazananıydı.  

Tabii yaşadığımız sürecin siyaseten başka kazanan ve kaybedenleri de var.  

★★★

Kazananlar:  

Ekrem İmamoğlu: Bayrağı aldı, en önde koştu, kendini feda etti ama halkı da arkasında kilitledi. Başka türlü de olamazdı. 

Özgür Özel: Napolyon’un imparator olurken “Tacı yerden aldım, başıma koydum” demesi gibi, liderliği ele aldı, partiyi sahaya sürdü, tribünleri ayağa kaldırdı. 

Dilek İmamoğlu: Kocasının arkasındaki gizli güçtü. Sessizce yükseldi. Kitlelere umut verdi. Geleceğe sahip çıkan Atatürkçü kadın ve modern anne portresini başarıyla çizdi. 

Ümit Özdağ: Hapisteyken daha etkili muhalefet yürüttü. Sözü, meydanlardan daha çok yankılandı. Sağdan sola oyunu artırdı.  

Muharrem İnce: “He’s back!” Sahalara döndü. Az ama öz konuştu. “Yine konuşsa” dedirtti. İnceden “Reloading” (Yeniden yükleniyor) havası bende oluştu. Şu dönemde iyi hatibe ihtiyaç var.  

★★★

Kaybedenler:  

Tayyip Erdoğan: “Bir daha seçim olsa kazanamaz” söylemi toplumun geniş kesimlerinde daha yüksek sesle konuşulur oldu. 

Devlet Bahçeli: Ecevit hastayken bile pencerede görünmüş, muhabirlere el sallamıştı. Bahçeli ise hiç görünmedi. “Açılım sürecine” partisini adeta siper etti.  

Kemal Kılıçdaroğlu: Kitlelerle barışma fırsatını kaçırdı. CHP’nin “abisi” olamadı. Genel başkanlık konusunda hâlâ “beklemede” havası yaratıyor.  

Meral Akşener: Adeta buhar oldu. Kalabalıkların içine çıkmadığı gibi, iki kelimeyle bile sürece dahil olmadı.  

Ahmet Davutoğlu: İmamoğlu’yla ilgili ‘yolsuzluk iması’ ve aynı anda kitlelerekaosa yol açmayın’ çağrısı ters tepti, dışlandı, yok hükmündeydi. 

★★★

Ne inip ne çıkanlar: 

Mansur Yavaş: İmamoğlu’nun yanındayım mesajı verdi ama meydanları da bangır bangır inletmedi. Biraz “görev icabı” hissiyatı yarattı. Güvenlik güçlerinin müdahalesini eleştirirken, Diyarbakır’da polisin pamuk şekeri dağıtmasını örnek vermesi iyi yankı bulmadı. CHP lideri, bu sözden dolayı kitlelerin ‘gönlünü alma’ gereği hissetti.   

Müsavat Dervişoğlu: İlk gün “Yapılacak tek şey cumhurbaşkanlığı seçimlerinin boykot ve protesto edilmesidir” dedi. Sandığı boykot, tam da iktidarın en çok istediği şeydi. Daha sonra bu sözü ağzına almadı. Ama süreçten koptu. Gölge pozisyonda kaldı. 

★★★

Hayal kırıklığı:  

TÜSİAD’ı geçtim, sanat dünyası da ülkede yaşananlara sessizdi. 68 kuşağı sanatçılarının dışında bugünün popüler yüzlerinden ses çıkaran çok azdı.   

Tarkan dün bir açıklama yaptı ama açıkçası gerek de yoktu. Zaten yıllardır ortada yok. 

Cem Yılmaz, Yılmaz Erdoğan gibi etkili isimler suskun kaldı. Sadece Şahan Gökbakar az bir tepki verdi. Seren Serengil bile şaşırttı.  

Oyunculardan Özge Özpirinçci, Mert Fırat ve Enis Arıkan sürece dair açıklama yapan az sayıdaki isimdi.  

Duman ve Mor ve Ötesi muhalif çizgilerini korudu. Hatta Duman’ın “Kufi” şarkısı yeniden dillere düştü.