Sevgili okurlarım, Türkiye’de en büyük vurgun oyunlarından biri kağıt piyasası üzerinden gerçekleşiyor.

Kağıt fiyatları acayip bir biçimde arttı.

Eskiden devlete ait SEKA vardı, kağıt piyasasını hiçbir sızıltıya meydan vermeden düzenlerdi.

Bu iktidar döneminde SEKA’yı da kapattılar, başta İzmit olmak üzere bütün fabrikalarını satıp kapattılar.

Türkiye şimdi başta gazete kağıdı olmak üzere bütün kağıtları (tuvalet kağıdını bile) yurt dışından getiriyor...

Buna kitap ve kırtasiye alanında kullanılan kağıtlar dahil.

Kağıt ithalatına her yıl yüz milyonlarca dolar para ödüyoruz.

İşte o nedenle gazetelerin, kitapların fiyatı sürekli artıyor.  

Türkiye’de yayıncılık zorlaştı. Maliyetlerde anormal artışlar var.

Ama en önemlisi, döviz artınca gazete ve kitap fiyatları ister istemez yükseliyor ve milletin okuma hevesi ne yazık ki büyük ölçüde törpüleniyor.

Satışlar anormal bir biçimde azalıyor.

★★★

Burada geçtiğimiz Perşembe günkü yazımın başlığı “Yeni gazetenin arkasında kim var” idi.

Yeni çıkan Nefes gazetesini kastediyordum ama ismini vermiyordum.

Bu devirde yeni bir gazete çıkarmak öyle her babayiğidin harcı değil.                     

İyi niyetli birkaç okur yazarın bir araya gelip gazete çıkarması da asla söz konusu değil.

İlle de çıkarmak isterseniz elbette çıkarırsınız ama kağıt, mürekkep, matbaa ve dağıtım şirketi payını ödeyemezsiniz.

Ya da birkaç yüz adet sembolik bir satışla yetinmek zorunda kalırsınız.

Yani iş özeti şudur:

“Eğer düzgün, iyi satışlı ve her yerde satılan bir gazete çıkarmak istiyorsanız arkanızda mutlaka çok büyük bir parasal destek olması gerekir.”

Nedir o?

Size parasal destek sağlayacak güçlü bir ‘sermaye’ grubu.

★★★

Nefes gazetesi kısa süre önce yayın hayatına girdi.

Bizim gazeteden bazı arkadaşlar da oraya çeşitli gerekçelerle transfer oldu.

Çoğunun nedenleri aynıydı...

Transfer parası almak, daha yüksek maaş almak ve belli isteklerinin Sözcü’de gerçekleşmemiş olması...

Onlar bizim arkadaşlarımızdı ve isteklerine saygı duyuyorduk.

★★★

Yeni gazetenin imtiyaz sahibi avukat İsmail Yılmaz, genel yayın yönetmeni Metin Yılmaz oldu. Bizden ayrılıp giden sevgili dostlarımız...

Ben onlarla tam 15 yıl birlikte çalıştım.

Birbirimizi bir gün olsun kırmadık ve incitmedik.

Merak bu ya!..

Gidecekleri belli olunca veda için gelen ve arayan bütün arkadaşlara sorduk:

“Gazeteniz hayırlı olsun da, bu işin arkasında ‘büyük patron’ olarak kim var?..”

İlk şaşkınlığımızı o zaman yaşamıştık.

Nefes’in yayın kadrosu üç aşağı beş yukarı belli olmuştu ama işin arkasındaki sermaye gurubu özellikle gizli tutuluyordu.

Bu işin içinde bir iş var diyenlerin sayısı giderek artıyordu!

Çevrede bazı çok bilmişler bu arada akıl ve mantık dışı bir sürü isim ortaya atıyordu:

Rahmi Koç, Ekrem İmamoğlu, beşli çete vesaire..

Merakımız giderek arttı!

★★★

Yeni gazete bundan 10 gün kadar önce çıktı... Bir de internet sitesi vardı.

Siteye ilk günden beri her gün üşenmeden girdim.

10 gün boyunca sitenin tepesinde sadece bir tek reklam vardı:

Rönesans Gayrimenkul Şirketi.

İkincisi yok!

Şu bizim meşhur Saray’ı ve daha nice büyük inşaatları yapan büyük müteahhitlik şirketi...

Tayyipgillerin en yakın güvenilir unsuru.

Nefes ise Atatürkçü, laik Cumhuriyet’ten yana bir gazete.

Rönesans’ın ne işi vardı orada!

Yoksa gazetenin arkasındaki sermaye grubu acaba Rönesans mı idi!

(Hemen bilgi vereyim, bu ilan dün siteden kaldırıldı.)

★★★

Yukarıda sözünü ettiğim yazımı aynen şöyle bitirmiştim:

“Şimdi küçük ve basit bir soru soruyorum. Yeni çıkan ve başarılı olmasını dilediğim bu gazetenin arkasında (Rönesans’ın patronu, büyük para babası) Erman Ilıcak isimli iş adamı ile birlikte Tayyipgillerin iş alemindeki sağ kollarından biri olan Rönesans Holding var mı, yok mu?..”

Nefes’teki arkadaşlarımız Ümit Zileli ve Deniz Zeyrek dünkü gazetede benim yazıma yanıt verdiler ama bu soruyu her nedense görmezden gelip es geçtiler.

Oysa konumuzun ve benim yazdıklarımın temelini bu soru oluşturuyordu.

Bari fırsat bulmuşken bir daha sorayım:

“Var mı yok mu!”