Sevgili okurlarım hep merak etmişimdir, örneğin ABD Başkanı, Almanya Başbakanı ya da demokratik ülkelerde görev yapan öteki üst düzey siyasetçilerin yurt dışı gezileri acaba nasıl oluyor!

Onlar da uçaklarına seçilmiş gazetecileri dolduruyor mu?

O gazetecilerin harcamalarını da devlet mi karşılıyor!
Bunları niçin sorduğuma gelince, bu konuda Türkiye’de acayip işler oluyor.
Devletin uçaklarına bir takım gazeteciler ismen çağrılıyor.
Özellikle yurt dışı gezilerinin her birinde 15-20 adet refakatçi konumunda seçilmiş gazeteci.

★★★

Tayyipgillerin emrinde (bilindiği kadarıyla söylüyorum) tam 13 uçak var.

Bilindiği kadarıyla diyorum çünkü uçak sayısını bile bilmiyoruz.

Bu konuda CHP milletvekilleri Meclis’te önergeler verdiler.

Önergelere adam gibi yanıt verilmesi gerekir.

İşin teorisine bakıldığında, ilgili bakanlık tarafından bu sayı verilmek zorundadır.

Bu konu bizim Meclis’te gündeme geldi ve aynen şu yazılı yanıt verildi:

“Sayın cumhurbaşkanımızın emrinde yeteri kadar uçak vardır!”

★★★

Recep Tayyip yurt dışı gezilerine tek uçakla da gitmiyor.

En az iki veya üç uçak kullanıyor.

İlk uçağa kendisiyle birlikte bazı üst düzey personel ve yandaş gazeteciler alınıyor.

İkinci uçak da çok büyük.

Onun görevi zırhlı makam araçlarıyla birlikte koruma araçlarını taşımak... Zira Recep Tayyip gittiği hiçbir ülkenin güvenlik güçlerine güvenmiyor.

Orada kendisine suikast yapılacağını düşünüyor olsa gerek.

★★★

Kendisine bir Arap şeyhi tarafından (ve durup dururken) son model, modern, dev bir uçak hediye edildi.

Nedenini bilmiyoruz...

Ve Recep Tayyip, piyasa değeri 500 milyon dolara yaklaşan bu dev uçağı kabul edip envantere geçirdi.

Binenlerin anlattığına göre son derece modern bir uçak...

Salonları büyük, arka tarafta toplantı salonu ve oturma koltukları var.

Torpilli yandaş gazeteciler ve önemli konuklar orada ağırlanıyor.

İkramlar bol, hostesler güzel, kabin memurları seçmece.

İkramlarda bir tek kuş sütü eksik!

Alkol dışında ne ararsanız var.

★★★

Sözünü ettiğim özel uçağın ayrıca toplantı salonları var...
Recep Tayyip gazetecilerle sözüm ona toplantısını o salonda yapıyor, onlarla resimlerini aynı yerde çektiriyor, bir süre sonra yorulduğunda yatak odasına çekiliyor.

Ertesi gün yandaş medyada haberleri ve fotoğrafları çıkıyor...
“Sayın Cumhurbaşkanı falanca konuda gazetecilerin sorularına cevap verdi ve dedi ki...”

★★★

İşin gerçeklerini bilelim...
Medyaya servis edilen o uzun soru cevap metinlerinde o salonda yer alan konuşmalar falan yok.
Uçağa alınmış olan gazetecilerin sorduğu herhangi bir soru ya da onlara verdiği herhangi bir yanıt da yok.

Ya ne var?

Saray yönetimi tarafından önceden hazırlanan soru cevaplar var!

Bunlar gazetecilere genelde dönüş yolunda dağıtılıyor.
İlk birkaç gün Recep Tayyip resmi görüşmelerde...

Dolayısıyla gazetecilerle birlikte değil.

O günlerde gazeteciler serbest!
Gidilen ülkenin bulundukları kentini gezip alışveriş yapıyorlar.
Dönüş yolunda ise uçakta kendilerine Saray tarafından önceden hazırlanmış soru-cevap metinleri dağıtılıyor!

“Bu metni yayın kuruluşunuza göndereceksiniz.”

★★★

Gazetecilerden bir tek Allah’ın kulu bu yapılanlara itiraz etmiyor, edemiyor...

Hiç kimse “İyi ama nasıl olur efendim biz size bu soruları sormadık ki” diyemez.

Nasıl desinler ki, ceplerinden bir kuruş ödemeden Recep Tayyip’in uçağına kabul edilmişler, cumhurbaşkanı ile sanki soru soruyormuş gibi hep birlikte fotoğraf çektirmişler, dünyanın pek çok ülkesini bu yolla ziyaret edip beleşten gezmişler.

Aynı tipler, aynı tornadan çıkmış haberler...
Ve dönüşte, başta TRT olmak üzere medyada yer alan uzun ve bıktırıcı yazılar:

“Cumhurbaşkanı dış gezisi dönüşünde gazetecilere yaptığı açıklamada önemli konulara değindi ve dedi ki...”

O gezilerin nasıl olduğu, işin içyüzü ise sır gibi saklanıyor.
Saklansın bakalım da, nereye kadar!