Sevgili okurlarım, bizim medyaya bakarsanız Suriye’de yeni düzen kan akmadan kurulmak üzere imiş!

Böyle bir şey elbette mümkün değil,

Suriye’de bir diktatör devrildi.

Bu dünya gerek Orta Doğu ve gerekse Latin Amerika ülkelerinde bugüne kadar nice darbelere ve ihtilal olaylarına tanık oldu.

Ama hemen hiçbiri kansız, kan akıtmadan, idamlar olmadan sonuçlanmadı.

Devrilen diktatörlerin önemli bir bölümü, vurgun paralarıyla birlikte yurt dışına kaçtı gitti...

Aynen Esad olayında olduğu gibi!

★★★

Bu konuda bir şeyi iyi bilmemiz gerekiyor.

Suriye’nin diktatörü şeriatçı, yobaz falan değildi.

Tam tersine, bu açıdan bakıldığında yetersiz bile olsa laiklikten yana uygulamalarıyla dikkat çekiyordu.

Öteki baskılardan söz etmiyorum da Suriye halkı üzerinde dinci baskılar kurmamıştı.

Aslında adamın işi zordu... Çünkü ortada kendisine sahip çıkacak bir millet hiçbir zaman olmamıştı. Zira ortada bir millet yoktu. Ama şeriat düzeni özlemcileri her zaman varlığını sürdürüyordu.

Bu açıdan bakıldığında Esad giderek otoriterleşti ve tek adam yönetimi kurmak zorunda kaldı.

★★★

Bu olaylar zincirinde bir şey daha dikkat çekiyor...

Aynen Esad gibi, devrilen iki diktatör daha vardı.

Kaddafi ve Saddam.

Onlar da kendi çaplarında ve ülkelerinin koşulları elverdiği oranda yarım bile olsa laiklikten yana olan liderlerdi.

Gerek Libya, gerekse Irak’ta şeriat devleti kurmadılar.

Göstermelik bile olsa kadın haklarına dokunmadılar.

İnsanların ibadet özgürlüğüne, aşiretlere, tarikatlara, şeyhlere, camilere de dokunmadılar.

Zaten dokunmuş olsalar işleri daha çabuk bitirilirdi.

★★★

Suriye’nin en büyük camisi, Şam’daki Emevi Camisi. Sadece Suriye’nin değil Orta Doğu’nun en büyüklerinden biri.

Recep Tayyip, Suriye ile papaz olduğumuz yıllarda basının karşısına çeşitli zamanlarda çıkıp Emevi Camisi’nde cuma namazı kılma özleminden söz ederdi.

Esad’la kapışmıştı!

Yani biz günün birinde Suriye’ye girip Şam dahil işgal edecektik, sonra iş o büyük camide namaz kılmaya gelecekti!

Beyefendi o sırada başbakan idi, henüz cumhurbaşkanı olmamıştı.

★★★

Acaba neden kapışmıştı!

Esad’ı bir zamanlar ‘dost’ olarak Türkiye’de ağırlar, miting meydanlarında ‘Kardeşim Esad’ diye bağırır, Eminanım’la birlikte Suriye gezisine çıkardı. İki aile birbirleriyle pek sevişirdi.

Sonraki yıllarda ne oldu da aralarından kara kedi geçti, bunu bilen yok.

Oysa komşumuz Esad, Türkiye’ye düşmanlık sergilememiş ve daha da önemlisi terör ihraç etmemişti. O kendi dertleriyle boğuşuyordu.

Ama yineliyorum, Esad Suriye’de dinci bir rejim kurmamakta direniyordu.

Recep Tayyip’in Esad’ı düşman bellemesinin en büyük nedeni bu idi.

★★★

Suriye’de yakında taht kavgası başlayacak...

Burası Orta Doğu bataklığı kardeşim, o pastayı babasının hayrına bile olsa kimse başkalarının ağzına bırakmaz. 

Şimdi göreceğiz, yakında Suriye’de İslamcılar ön alacak.

Aldılar bile!

Adı Colani olan biri Esad devrildikten sonra işbaşı yaptı ve bütün hızıyla piyasaya çıkarıldı.

Geçmişte sarıklı, takkeli, uzun sakallı fotoğraflarını görmüştük.

Şimdi saçını sakalını düzeltmiş, sarıkla takkeyi çıkarmış, yeni düzene bu yolla uyum sağlama peşinde!

Bundan sonrasını dikkatle izleyin, ne çatışmalara tanık olacaksınız.

Şu anda Suriye’yi HTŞ (Heyet Tahrir Şam) isimli şeriatçı bir örgüt yönetiyor. Başında Colani var.

Sonrasını göreceğiz bakalım. 

★★★

Sevgili okurlarım, bu kargaşada işin içinde sadece HTŞ olsa yine iyi!..

Ama bu kez devreye İsrail de girdi.

İsrail tanklarının Şam’a doğru hızla ilerlediğini medyadan izliyoruz.

Şimdi gelin de bu konuda bir tercihte bulunun!

Suriye’de kim egemen olmalı!

En büyük lokmayı kim yutmalı?

Dinci örgüt HTŞ mi, PKK mı, yoksa siyonist İsrail mi?

Kısacası, kırk katır mı kırk satır mı!