Berlin'de ayakta alkışlanan Milli Takım için herkes anlık üzüntüsünü kenara bırakıp sarılsın birbirine. Ahlanacak vahlanacak bir turnuva olmadı. Tam tersine gurur duyulacak anlar yaşattı bize çocuklar. 

Camialar arası kavgaların uzağında, harika bir kenetlenme ile gerçekten olabilecek en maksimum heyecanı yaşadık. Turnuvaya katılan takımlar içerisinde adını duyuran, vitrine çıkan 3-4 tane net oyuncumuz oldu. Herkes onları konuşuyor.

Yaş ortalamasının üzerinde, sahici bir turnuva takımı gibi görünmek kolay iş değildi. Zaman zaman kapasitesinin nirvasını zorlayan, klasik tabirle milli formanın hakkını veren jenerasyon böyle olur. Hatırlanacaklar.

Son 8 takım arasına gelen sürpriz ülkenin Türkiye olması, gelecek turnuvalar için bizim en büyük umut ışığımızdır.

Hollanda bizi tecrübesi ile geçti. Çekindikleri rakiptik ama son bölümde, zaaflarımızın hortladığı anlarda onlar bizden daha sakindi. Avusturya maçında yanımızda olan şans bu kez karşı taraftaydı. Top bu turda Hollanda’yı sevdi. Mert Müldür’ün bileğine basılan pozisyonda kırmızı çıkmaması da ayrı skandal. Kırılma anları var.

Hoca üzerinden konuşmayı doğru bulmuyorum çünkü turnuvanın başında yanlış gibi görünen tercihlerine yapılan yorumların sonrasında herkesi pişman etmesi gerçeğini kabul etmek lazım. 

Montella’nın da ilk büyük turnuvasında tıpkı oyuncular gibi gelişimin bir parçası olduğunu düşünüyorum. Takım onu inanılmaz sahiplendiği için son 8 arasına kalabildik zaten. Görüntü buydu. 

Milli Takım olgusunu koruyup sürdürmekten başka çaremiz yok. Dünkü 11’den en az 3 isim daha Avrupa’nın üst düzey kulüplerine transfer olup bu seviyeler için tecrübe yükleyecek. Olaya kademe kademe bakarsak bu yılın çeyrek finali bir sonraki turnuvanın yarı final adayı yapar bizi.