İlk yarı Galatasaray hiç zorlanmadı, Eyüp’ün pozisyonu yoktu. Galatasaray 3-4 kere tehlikeli oldu ama bir gol çıkardı. Fark ikiye çıkınca Okan Buruk, Sara’nın yerine Morata’yı oyuna soktu. Fark 3’e çıkınca da Osimhen’i kenara aldı. Aslında görüldü ki bu takımda ya Osimhen en uçta oynar ya da Morata.
Şu da bir gerçek: Osimhen sahadayken bir Galatasaray seyrediyorsunuz, o çıkınca bambaşka bir Galatasaray. Çok fark var. Kornerden kazanılan iki golde topa vuran Osimhen’di. Üçüncü golü de kendi çabasıyla ağlara yolladı. Morata da çok klas iki gol attı. Ne zaman? Rakip kaleye yakın oynadığı an. O zaman ne yapmak lazım? Ya Osimhen’i oynatacaksınız ya da Morata’yı. Rakibi çözemediğin, maç kitlendiği zamanlarda ikisi birden oynar. Rakibin kapısını kırmak için birlikte oynatırsın. Eğer değişiklik yapılırsa Morata’dan evvel Mertens’in sahaya girmesi lazımdı.
Galatasaray rahat rahat kazandı. Geçen maçtaki temposu yoktu ama bu kadar tempo da Eyüp’e yetti. Haliyle kadrolar arasında çok kalite farkı var. Galatasaray hafta içindeki kupa maçında Konya’da oynuyor 5 atıyor, dönüyor dün de Eyüp’te 5 atıyor. Bu Türkiye’deki takımlar arasındaki kalite farkından doğan bir sonuç. Galatasaray bunu bu maçlarda hiç zorlanmadan yapıyor.
Lemina gelince Galatasaray’da çok şey değişti. Lemina defansa dönük oynadığı zaman Torreira ileride rahat kalıyor. Hücuma daha çok çıkıyor ve gollerini de atıyor.
Tabii şu var, Fener’i seyrediyorsunuz, bir araba düşünün hep 60-70 km süratle gidiyor. Galatasaray’ı seyrediyorsunuz fazla iyi oynamasa bile yine 90-100 km ile gidiyor. Neden? Birbirlerini tanıyorlar. Haliyle defanstan çıkarken ayağa topları çabuk kullanıyorlar, süratliler. Muslera da eskisi gibi topla yakına çok oynamıyor mümkün olduğunca uzun çıkıyor.
Galatasaray şampiyonluğa bir adım daha yaklaştı. İki hafta sonraki Trabzonspor maçından sonra büyük resmi net göreceğiz.