Kamil ELİBOL / ANKARA

17 Ocak 2007’de Meclis’e sevk edilen yasa tasarısının kanunlaşmaması, polisin suç ve suçlularla mücadelesine sekte vurdu. Özellikle cinayet ve tecavüz gibi seri suçlar arasında bağlantı kurulamıyor. Olay yerinde bulunan, kan, tükürük, kıl gibi delillerin parmak izi gibi sorgulaması yapılamıyor.

İŞTE DNA RAPORU

Emniyet Genel Müdürlüğü 2003’de Avrupa Polis Ofisi Europol’e DNA Bilgi Bankası’nın kurulacağını taahhüt etti. Aradan 12 yıl geçmesine karşın taahhüdün yerine getirilememesi uluslararası platformda Türkiye’ye zora soktu. DNA Veri Bankası’nın suçun araştırılmasında avantajları şöyle sıralandı:

“Delilden sanığa ulaşmada kesin ve bilimsel bir yoldur, kısa zamanı, kolaylığı ve maliyeti ile diğer çalışmalara nazaran daha efektif bir yoldur, seri suçların (cinayet, tacavüz vb) birbirine bağlanmasında güçlü bir delildir, küçük suçlar ile (araba hırsızlığı, soygun vs) büyük suçlar (cinayet, tecavüz gibi) arasında ilgi kurulmasını sağlar, caydırıcılığı vardır. Suçlular parmak izi, kovan gibi deliller için önlem alabilseler de; kıl örnekleri, terleri ve benzeri biyolojik örneklerinin ortamda kalması konusunda emin olamazlar ve eğer DNA profilleri kayıtlı ise kendilerine ulaşılabileceğini bilirler’’

SUÇSUZLUĞUN İSPATI

Kimliği belirsiz cesetlerin kimliklendirilmesinde de etkilidir. Suçsuzluğun da kısa sürede ispatını sağlar. Toplu felaket (deprem, yangın, kazalar, terörist saldırılar vb) kurbanlarının kimliklendirilmesinde en kesin yoldur”

Halen yürürlükteki yasaların elverdiği ölçüde sınırlı sayıda DNA verileri saklanabiliyor. Ankara’da 60 bin, İstanbul’da ise 20 bin olmak üzere olay yerine ait toplam 80 bin DNA profili kaydı bulunuyor. AB ülkelerinin ise tamamında DNA Veri Bankası bulunuyor.