Siyasetçi karpuzunu koltuğa koymak için yırtınır...
Mesele bu...

*

Koltuğun tarihi “iktidar“ kavramının tarihi ile başlar...
İlk koltuklar taştı, en güçlü olan kabile reisi, mağaradaki o taşa karpuzunu koyduğunda
iktidar onundu...
Tarih boyunca koltuklar şekil değiştirdi, ama koltuk aynı koltuktur...
Bizim gibi demokrasilerde üzerine oturan, oturduğu koltuğa bir şey katmaz... Koltuk ona bir şey katar... Oturunca beş paralık adam başbakan olur bakarsınız, bakan olur, genelkurmay başkanı olur, rektör olur, genel müdür olur, milletvekili olur...
Al koltuğu altından...
Yalova kaymakamı...

*

Koltuk seçimi, yani hangi koltuğa oturacağın önemli...
Git berber koltuğuna sittin sene otur...
Ense tıraş olup çıkarsın...

*

İktidar sahibi için koltuk kutsaldır...
Bu bakımdan dini imanı koltuktur... Geceleri rüyasında koltuk kovalar... Koltuk gidince
kan ter içinde pijamayla gidip oturur biraz... Koltuğunu altından çekecek olsan, ortalığı ateşe verir koltuk uğruna...
Bu bakımdan özenir koltuğuna...
Altın işlemeli, varaklı, gümüş süslemeli...
Niye şaşıracaksınız?..

*

“Bir koltuğa iki karpuz sığmaz“ sözü de burada geçerli değildir...
Bir koltukta; başbakan, bakan, yasama, belediye başkanı, başkumandan, vali, diplomat, zabıta müdürü, imar işleri, banka kasası, ulema, imam, bilirkişi, savcı, yargıç, gardiyan, yazı işleri müdürü, gazete patronu, sansür heyeti, bevliye....
Kaç karpuz etti?..

*

Altın varaklı koltuğu dilinize doladınız ama...
Şurada on gün kaldı...
Biraz olsun demokrasi ahlakı varsa bu toplumda, çekin alın koltuğu...
Elini atsın...
Karpuz boşta...