Sevgili okuyucularım, geçtiğimiz cumartesi günü İstanbul’da bir AKP mitingi düzenlendi. Kambersiz düğün olmayacağına göre, o mitinge Tayyip-Ahmet ikilisi de katıldı ve birer nutuk attılar.
Bu gösterinin ilginç bir gerekçesi vardı:
İstanbul’un fethinin 562. yıldönümü!
Fetih 29 Mayıs günü gerçekleşmişti.
Kalabalık olsun diye mitingi 30 Mayıs Cumartesi günü yaptılar.
İstanbul ve Marmara Bölgesi’nin dört bir yanından beleş otobüsler kaldırıldı, derleme kalabalıklar toplandı ama yine de, miting alanında istedikleri sayıya ulaşmaları mümkün olmadı.

* * *

Şimdi burada başka bir konuya değineceğim. O daha önemlidir.
AKP mitinginde bu kez Türk Silahlı Kuvvetleri de görev aldı.
Hava Kuvvetleri’nin seçkin gösteri filosu olan Türk Yıldızları miting boyunca İstanbul semalarında, ama özellikle de miting alanı üzerinde gösteri uçuşları yaptılar.
Bu nasıl iştir?
Yoksa Türk Ordusu artık AKP mitinglerinde figüranlık mı yapmaya başlamıştır?
Ya da AKP’ye bu yolla hizmet arz etmeye mi çalışmaktadır?
Fatih Sultan Mehmet İstanbul’u 29 Mayıs günü fethetmiş, bunlar o fetih olayını bile siyasete alet edip yıldönümünü bir gün sonraya erteliyor ve parti mitingi düzenliyor.
Bunu da anladık...
Ama bizim uçaklarımız o gün gösteri uçuşları yapıp AKP’ye destek veriyor, kurtarıcı melek olarak havada boy gösteriyor, katkı sağlıyor!

* * *

Eyyy Genelkurmay Başkanı Necdet Bey, Türk Yıldızları filosundaki uçaklara uçuş ve gösteri yapma emrini herhalde askeri üslerde görevli herhangi bir pilot yüzbaşı vermedi...
O emir elbette ki zat-ı aliniz,yüce kişiliğiniz tarafından verildi.
Size şunu anımsatmak isterim...
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin, bir siyasi partinin mitingine böylesine açık ve net bir biçimde destek vermesi!..
Böyle garip ve anlaşılması mümkün olmayan bir olay, Cumhuriyet tarihinde ilk kez ve sayenizde gerçekleşmiş oldu.
İnanılır gibi değil.

* * *

Şimdi belki diyeceksiniz ki “Eyyy Emin Bey, bize aklınca laf çakıyorsun ama sen galiba anlama özürlüsün! Bizim uçaklarımız İstanbul’un fethi nedeniyle gösteri yaptı!..”
Aman beyefendi, sakın böyle demeyin çünkü altı yaşında çocuklar bile inanmaz.
Cumartesi günü yapılan işin fetih kutlaması değil, fethin siyasete alet edilmesi ve doğrudan AKP mitingi olduğunu sizin bilmemeniz mümkün mü!
Diyelim ki siz işin farkında değildiniz, iyi ama Hava Kuvvetleri Komutanlığınız, ya da kurmay kadronuz sizi şöyle deyip uyarmadı mı:
“Aman komutanım bu toplantı bir siyasi olaydır, parti mitingidir. Uçaklara gösteri yaptırdığımız takdirde yanlış bir iş yapmış oluruz ve ordumuzu küçük düşürürüz.”
Ah Necdet Bey ahhh!
Gün gelip ordumuzun herhangi bir siyasi partiye, hele Cumhuriyet düşmanlarına hizmet vereceğini rüyamızda görsek hayra yormazdık.
Bakalım yaşadıkça daha neler göreceğiz!
Sayenizde.

Yüce tehdit!

Sevgili okuyucularım, Tayyip geçtiğimiz pazar günü yine devletin TRT’sine çıktı...Ve yine sağa sola çattı.
Fakat işin ilginç yanı, Tayyip’in seçim öncesinde her fırsatta çıktığı televizyon programlarının artık izlenmiyor olması.
Nitekim pazar günkü TRT programı, reyting sıralamasında izlenme açısından en düşük olanlardan biri oldu.
Ancak 57. sırada yer bulabildi.

* **

Tayyip, Adana’da mühimmat yüklü MİT TIR’larını belgelerle, fotoğraflarla gündeme getiren gazeteci arkadaşımız Can Dündar için de akıl almaz sözler söyledi:
“Bunun bedelini ağır ödeyecek. Öyle bırakmam ben onu!..”
Bir gazeteci, gazetecilik yapmış.
MİT tarafından yüklendiği iddia edilen TIR’lar ihbar üzerine Adana’da durdurulmuş, yapılan aramada çok sayıda mühimmat ele geçirilmişti. Bunların Suriye’de başta IŞİD olmak üzere Esad’a karşı savaşan muhaliflere gönderildiği belirtilmiş, hükümet ise bunların Türkmenlere gönderilen gıda ve ilaç yardımı olduğunu savunmuştu.
İlaç paketlerinin altından havan bombaları, on binlerce makineli tüfek mermisi çıktığı, Can Dündar’ın haberiyle belgelendi.
Demek ki Türkmenler o mühimmatı tedavi amaçlı kullanıyor, gerektiğinde yiyordu!

* * *

Tayyip şimdi bir gazeteci için bu sözleri söylüyor.
“Bunun bedelini ağır ödeyecek. Öyle bırakmam ben onu!”
Bu işin bir bedeli olup olmadığını, varsa kimin ödeyeceğini, bedelin ağır mı hafif mi ödeneceğini Tayyip değil yargı bilir.
Görevini yapan bir gazeteci için bu sözler nasıl söylenebilir?
Bir hukuk devletinde -eğer hukuk kalmışsa (!)- bunun anlamı nedir?

Şiir


Okuyucum Atilla Damar bir şiir yazmış. Başlığı “Konuştukça”... Aynen iletiyorum, yorumu siz yapın!

“Hani,
İnsanlar konuşa konuşa derler ya
Vallahi de yalan
Billahi de yalan!

*

Çünkü sen
Konuştukça bir dağ örüyorsun aramıza
Aşılmaz.
Böyle olunca da elbet
Ben sana yabancı
Sen bana anlaşılmaz...

*

Çünkü sen
Öfkeli, sevgisiz ve kindarsın ya
Bir de inadın var üstelik, kırılmaz
Kömüre ak, yoğurda kara diyorsun

*

Bu yüzden
Göre göre
Bile bile
Sevgiyi, saygıyı, erdemi
Hakkı hukuku çiğniyor
Yok ediyorsun.

*

Ve sen
Konuştukça ufalıyor,
Tükeniyor,
Yok oluyorsun.