Obama’nın Beyaz Saray’ı basınla ilişkileri çok mesafeli tutuyor ve bilgi akışını sınırlıyor. Obama’nın Beyaz Saray’ı basınla ilişkileri çok mesafeli tutuyor ve bilgi akışını sınırlıyor.


Efsane bir Esat Yılmaer röportajı yayımlanmıştı zamanında Hürriyet’in spor sayfasında. Dönemin spor müdürü güya Chicago’daki Drake Hotel’de Bulls oyuncularıyla karşılaşmış, onların hepsiyle konuşmuştu. Detayları için Ekşi Sözlük’e bakabilirsiniz, ama bu efsane söyleşinin her satırından masa başı olduğu sızıyordu. Michael Jordan’ın Esat Yılmaer’e Türk basketboluyla ilgili “Yanlış yapıyorsunuz, dışarıdan oyuncu alarak, para vererek, onları transfer ederek hiçbir yere varamazsınız. Kendi ürününüzü kendinizin yetiştirmesi gerek” öğüdü özel olarak vurguyu hak ediyor.
Geçen hafta Cemaat’in desteklediği ve Taraf gazetesinin yerini alan Haberdar sitesinde okuduğum bir haber, Esat Yılmaer’in Bulls röportajını geçti.
Hem Haberdar’a hem de Cumhuriyet’e yazan İlhan Tanır’ın haberine göre Mayıs 2013’te Amerikan Başkanı Barack Obama, dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan ve Hakan Fidan’a Beyaz Saray’da “Ne yaptığınızı biliyoruz, bir daha yapmayın bunu” demiş. Gelin önce haberi ameliyat masasına yatıralım.
“O görüşmenin yeni detayları Zarrab davası nedeniyle gün ışığına çıktı”: Edilgen çatı kolaycılığıyla kim, nasıl, nerede soruları kolaylıkla atlanmış.
“Görüşmeden bilgisi olan kaynaklara göre...”: Kaynakların kim olduğu belli değil, dahası haberde adı geçen bir tek kaynak bile yok. Tamamı anonim.
“Obama’nın doğrudan Fidan’a dönerek, ona ‘özellikle gözümüz artık senin üstünde’ diyerek açık bir uyarının, yine bugün Zarrab nedeniyle odaklandığımız illegal faaliyetlere dikkat çektiği öğrenildi”: Yine edilgin çatı, yine kaynak belirtilmemiş ve nerede, nasıl, kim sorularının (5N1K) yanıtı yok.
“O uyarıya Türk tarafı ve Fidan tarafından uyulmadığı düşüncesi bazı Amerikan kurumları çevrelerinde şimdilerde çok hakim”: Şimdilerde kelimesinin iticiliği bir yana, kurumların ve çevrelerin de kim olduğu belirtilmiyor, bir tane örnek bile yok.
Bir süredir Washington’dan yazan İlhan Tanır’ın Beyaz Saray’a, Saray’a yakın çevrelere, kendi bahsettiği Amerikan kurum ve çevrelerine hiçbir erişiminin olmadığını anlamak hiç zor değil. Obama döneminin Beyaz Saray’ı bırakın küçük bir ülkenin küçücük bir medya kuruluşunu, Amerikan medyasına karşı bile son derece kapalı bir basın politikası izliyor sızıntıları önlemek için.
Bunun ötesinde, Tanır’ın haberinin nasıl bir hayal gücü ürünü olduğunu anlamak için 2014’teki bir Seymour Hersh yazısına bakmamız yeterli.
Tanır, kendi hayal gücünü Seymour Hersh’in London Review of Books’da yazdığı bir makaleye (kaynak vermeden) dayandırmış. Tanır’ın yarım yamalak İngilizcesiyle okuduğu makalede Hersh (ki son yıllarda inandırıcılığı epey zedelendi) Erdoğan ve Obama’nın henüz daha 17-25 Aralık olayı diye bir konu kimsenin gündeminde değilken Suriyeli muhaliflerle ilgili yaptığı görüşmeyi yazıyor. Hersh’in iddiasına göre Obama’yla Erdoğan epey gergin bir tonda Suriye’yi tartışıyor; Erdoğan parmağını sallayarak Obama’ya “Ama kırmızı çizginiz geçildi” diyor.
Bunun üzerine de Obama parmağıyla Fidan’ı işaret ederek “Suriye’de radikallerle ne yaptığını biliyoruz” diyor. Hersh’in bu iddiasıyla ilgili hiçbir kurum yorum yapmadı. Ama yazdığı cümle tam olarak bu: “Suriye’deki radikallerle ne yaptığınızı biliyoruz.”
İlhan Tanır ve hizmetinde bulunduğu bu zihniyet kendi hayal gücüne göre bu cümleyi yıllar sonra yontuyor, Reza Zarrab davasına monte ediveriyor.
Haberdar dışında bu uyduruk çarpıtmanın üzerine kim atlıyor dersiniz? Cumhuriyet gazetesi. Bu gazetenin yazıişlerinde başka gazetelerde yıllarca en kritik görevlerde bulunmuş isimler çalışıyor, ama hiçbir gazetecilik kuralını tanımadan atılan yalapşap manşetlerde Taraf’ı zorluyor Cumhuriyet: Pelikan Dosyası diye sahte Twitter hesabını manşet yapmaktan Fuat Avni’yle birinci sayfayı kurtartmalarına kadar. MİT TIR’ları haberi bile gazetecilik açısından eksik ve problemliydi.
İlhan Tanır’a büyüteç tutmam tesadüf değil: Stratfor belgelerinde adı verilemeyen Hürriyet Daily News yazarı 10 yıl boyunca muhafazakar bir Gülenci, ama birkaç yıl önce ABD’ye yerleşerek hareketten kaçarak kurtulan biri olarak tarif ediliyor. Buluşmanın ilk anlarında bir hayli paranoyak, ama birkaç şarap içince rahatlıyor. Gülenci’yken beş kişiden sorumluymuş...
İşaret edilen kişi epeydir Washington’da yaşayan Tanır’dı, nitekim bu belgelerin ortaya çıkmasından sonra Vatan ve HDN’le ilişiği kesildi. Ama bu boşluk onu yeniden Cemaat’in kucağına itti; gelişimini Twitter hesabında sık sık Today’s Zaman yazıları paylaşmasından takip etmek de mümkün. Cemaat zaten kendisine hizmet edecek herkese (geçmişteki ihanetler, ayrılıklar fark etmiyor) kapısını açıyor; “Kupa Pensilvanya’ya girsin” sözü bile unutuldu.
Cemaat’in medyadaki bilgi kirliliği Taraf bittiğinden beri Cumhuriyet ve Haberdar’la etkinliğini sürdürüyor; basın da hiç ders almamış gibi aynı hatayı yapıp alet oluyor.
Not: Seymour Hersh’in makalesi, “The Red Line and the Rat Line,” London Review of Books, 17 Nisan 2014.

Ferit Şahenk bu aralar hep spor salonunda. Ferit Şahenk bu aralar hep spor salonunda.

Ferit Bey’in spor kankası


Doğuş Grubu’nun eline geçtikten sonra Etiler Maya Residences’ın yakınındaki spor salonu İstanbul’un elitlerinin ter dökme yerine dönüştü. Spor salonundan en fazla faydalanan kişi ise bizzat sahibi: Ferit Şahenk. Her zaman fit olan ve kendi bakımına çok önem veren Şahenk hemen her gün
D-Gym’e gidip cardio yapıyor, ama hiçbir zaman bunu tek başına yapmıyor.
Salonda spor yapmak genellikle bireysel bir tecrübedir; arada sırada belki bir hocayla ya da yakın bir arkadaşınızla yaparsınız.
Ama genellikle kulaklık takıp dünyadan bir saatliğine kopmak için koşu bandından daha elverişli bir yer yok. Hatta kulaklık bile olmadan tek başına yüzmek daha da güzel...
Ferit Şahenk ise hep ekiple spor salonuna geliyor... Spor yapıyor, ardından dışarıdaki küçük cafe’de yine ekipçe oturuyorlar. Arada sırada Nusret de D-Gym’e geliyor...
Ferit Şahenk ise hiç ama hiç tek başına kalmıyor.
Entourage’ının değişmeyen ismi ise İbrahim Kutluay. Epeydir yakın arkadaşlar, hatta bir ara birlikte spor okulu açacaklardı. Şimdilik birlikte spor yapıyorlar.
Şehirde bir süredir İbrahim Kutluay’ın evliliği de konuşuluyordu; hâlâ Demet Şener’le evli ve birlikteler.
Uzaktayım, ama İstanbul’dan da kopamıyorum işte.

Preet Bharara’nın hedefi İran’a yönelik ambargonun delinmesinin sorumlularını yargılamak. Preet Bharara’nın hedefi İran’a yönelik ambargonun
delinmesinin
sorumlularını yargılamak.


Reza Zarrab davasında ne oluyor?

Beş maddede özet


1. Önceki gün New York Times’ta uzun bir makale yayımlandı: Zengin mahkumların kefaletle kolaylıkla serbest kaldığına dair. Reza Zarrab’ın talep ettiği koşullarda (50 milyon dolar kefalet, bileğine kelepçe, kapıda 24 saat görevli) tutuksuz yargılanma talebi daha önce başka sanıklar için kabul edildi. Bir sonraki görüşmede karar çıkarsa sürpriz olmaz.
2. ABD, Erdoğan’ın üzerini çizmedi ve bu dava da bunun ilk işareti değil. Ama ABD’nin elinde ülkelerin liderlerini bir hamleyle indirecek sihirli bir değnek yok. Erdoğan’ın Türkiye’de halk gücü olduğunu biliyor ABD ve sevmese de, istemese de onunla çalışmak zorunda.
3. Ciddi bir haber manipülasyonu var ve geçmişte Taraf’ın yalanlarına inanıldığı gibi şimdi de Cemaat’in uyduruk yayın organlarının peşine takılıp mesaja alet olunuyor. Cemaat (CHP’yi de alet ederek) bu davayı bir şova dönüştürüyor, kendisini göstermek için bir fırsat. Erdoğan nefretine sahip Cemaat dışı kitleler de oyuna alet oluyor.
4. 17-25 Aralık yolsuzluklarının elbette hesabı sorulsun, ama bunun yeri Amerikan mahkemeleri değil. Reza Zarrab’ın yargılanmasının nedeni İran’a yönelik uluslararası ambargonun ihlal edilmesi; Türkiye de bu işin dolaylı yoldan tarafı, dava dosyasında bahsedilen ve aşina olduğumuz olaylar Zarrab kim olduğuyla ilgili fikir vermek için dosyada.
5. Bütün manipülasyonların merkezi Twitter: 17-25 Aralık sürecinde habire bir ‘büyük balıktan’ bahsedilirdi. O büyük balık hiç çıkmadı. Dikkat edin, kimi Cemaat’çiler “Asıl dava bu değil, yeni bir soruşturma ve yeni bir dava başlayarak, o sarsacak” diyorlar şimdi de.

İletişim: Bana Twitter, Facebook ve Instagram’dan ulaşabilirsiniz: @orayegin.