Yıllar önce Amerika’da yaşayan Türk arkadaşlarımız, bize hediye olarak bir “tabak seti” getirmişti. Arkasına baktık “Çin Malı” yazıyordu. Tabaklar Çin’de üretilmiş, önce Amerika’ya, oradan da Türkiye’ye ihraç edilmişti. İngiliz eşiyle İngiltere’de oturan okul arkadaşım, geçen gün bizi ziyarete geldi. Camdan yapılmış çok zarif bir çay demliği hediye etti. Çin malıydı. Benim giydiğim ucuz kepleri beğenmeyen bir dostum bana Fransa’dan çok şık ve çok pahalı sosyetik markalı bir kep getirdi. Çin malı çıktı. Geçen gün İstanbul’da bir AVM’ye gittim, geniş taraklı Avrupa markalı bir ayakkabı almak istedim. Altına baktım, Çin’de üretilmişti. Havanın ne kadar soğuk olacağını bilmediğim için hafif kıyafetle gittiğim Köln’de kendime markalı bir yağmurluk almıştım. Geçenlerde de Eminönü’de yağmura yakalanınca bir şemsiye aldım. Her ikisi de Çin malıydı. Bu verdiğim örneklerin çok daha fazlasını siz de bana verebilirsiniz. Dükkânlarımız ve hatta işportalarımız Çin malı dolu. Soru: Bu mallar “yüksek teknoloji” ürünü mü? Çin, yıllardır dünyaya bunları satarak ticaret fazlası veriyor mu?

DÖVİZ FİYATI NASIL DÜŞER

Ne iktisattan, ne sanayiden, ne işletmecilikten, ne de muhaseben anlayan finansçılar “enflasyonu yükselten döviz fiyatı artışının, nasıl önleneceğini” anlatıyor: Merkez faiz silahını çekmekte geç kaldı. Daha fazla gecikmeden faizleri artırmalıdır. Daha başka ne yapılsın? Efendim, daha çok “swap” yapılsın, “rezerv opsiyon katsayısı” değişsin, Merkez “geç penceresini küçültülüp, erken penceresini büyütsün”. Başka? Opsiyon, Varant, Future, Hedge işlemleri üzerindeki kısıtlar kalksın. Neler de biliyorlar! Derken devreye ekonomist sayın bakanlar giriyor. Varlık fonu harekete geçmeli, yastık altındaki altın ekonomiye kazandırılmalı, TL ile dış ticaret yapılmalı.

İHRACAT NASIL ARTAR

Dikkat edin döviz fiyatlarının artışına sebep olan cari açığın ve bu açığın gerisindeki ticaret açığının nasıl daraltılacağına dair tek bir öneri yok. Çözümü aranan sorun, nasıl daha çok “dış borç alınır?” Sıra ticaret açığı nasıl kapanır meselesine gelince kasetten yayına başlıyor: Yapısal reform yapmalıdır. Yüksek katma değerli, teknoloji ürünleri imal edip ihraç edilmelidir. Emriniz olur paşam! Yapmayan namerttir, cezalandırılmalıdır.

JAPON YENİ AMERİKAN DOLARI

Önümde bir grafik duruyor. Bakıyorum: 1971’de Japon malları daha henüz “tapon” sayılırken bir Amerikan Doları 360 Japon Yeni imiş. Japonya tüm dünyaya değeri düşük yen sayesinde “düşük kaliteli malları ucuza satmaya” başlamış. Sattıkça, fabrikaları büyümüş, büyüyen fabrikalar ürün geliştirebilmiş, maliyet düşürebilmiş. Bu sayede “yükte hafif-pahada ağır” mal ihraç eder hale gelmişler. 1985’de bir dolar 260, 2002’de 134, 2012’de 78 olmuş. Şimdilerde 113 yen bir dolar. Yani Japon parası 40 yılda yüzde 70 değerlenmiş. Japonlar sonra da Çinliler ve diğer Asya kaplanları aynı yolu izlemiş. Çok yüksek adetlerde mal üretip bunu ucuz fiyatla dış pazarlara satan dev şirketler ortaya çıkarmışlar. O şirketler sayesinde dönüşüm olmuş. Cari açıktan, fazlaya geçmişler. Paraları da değer kaybetmez olunca “devalüasyon-enflasyon” sarmalı durmuş..
Son söz: Dış borçla kalkınma, faizsiz ve enflasyonsuz olmaz.