Hristiyanların yüzyıllardır İsa’nın doğuşu olarak kutladığı “Noel Bayramı”nın çok eski Türklerin “Yeniden Doğuş Bayramı/ Çam Bayramı” olduğuna inanabilir misiniz?

* * *

Ben de ne yazık ki geç öğrendim. Birkaç yıl önce idi... Adnan Atabek imzalı bir elektronik posta aldım. Yazı bana çok ilginç gelmişti. Çünkü Hristiyanların Noel Bayramı’nın tamamıyla Türklerden alınmış olduğunu öne sürüyordu! Fakat o sırada üzerinde durmaya vaktim olmadı; bir de Noel zamanına doğru ele almayı düşünmüştüm. Bu arada, Türk devletlerinden başka birilerine de aynı konuyu bilip bilmediklerini sordum. Yanıt İran’ın Azerbaycan Bölgesi’nden, İsmail Bey’den geldi. İsmail Bey’in verdiği yanıtın -tümüyle benzer olmasa da- gelen mektuptaki anlatıya çok uyduğunu gördüm.

* * *

Bu çok ilginç konuyu biraz daha açayım:
Türklerin tek tanrılı dinlere girmesinden önceki inançlarına göre; yerin göbeği sayılan yeryüzünün tam ortasında bir “akçam ağacı” bulunuyor. Bu ağacın tepesi de gökyüzünde oturan Tanrı Ülgen’in sarayına kadar uzuyor ve buna da “hayat ağacı” diyorlar. Bu ağacı, motif olarak bizim bütün halı, kilim ve işlemelerimizde bulabiliriz. Ülgen, insanların koruyucusu; sakallı ve kaftan giymiş olarak sarayında oturuyor ve geceyi, gündüzü, güneşi yönetiyor.
Türklerde güneş çok önemli. İnançlarına göre; gecelerin kısalıp gündüzlerin uzamaya başladığı 22 Aralık’ta gece, gündüzle savaşıyor. Uzun bir savaştan sonra da gün, geceyi yenerek zafer kazanıyor. Bu, güneşin yeniden doğuşu; bir “yeni doğum” olarak algılanıyor Türklerde...

* * *

Bayramın adı “Nardugan”. “Nar=güneş”, “tugan/dugan” da “doğan”... Astronomik olarak o günden itibaren geceler kısalmaya, günler uzamaya başlıyor. İşte bu güneşin zaferini ve yeniden doğuşunu Türkler, büyük şenliklerle “akçam ağacı” altında kutluyorlar. Bu yüzden Çam Bayramı da deniyor buna. Güneşi geri verdi, diye Ülgen’e dualar ediyorlar. Duaları tanrıya gitsin diye, ağacın altına hediyeler koyuyorlar; dallarına bantlar bağlayarak o yıl için dilekler diliyorlar tanrıdan... İnanca göre, bu dilekler muhakkak yerine geliyor. Bu bayram için evler temizleniyor ve en güzel giysiler giyiliyor; ağacın etrafında şarkılar söylenip oyunlar oynanıyor. Yaşlılar, büyükbabalar ve nineler ziyaret ediliyor; aileler bir araya gelerek birlikte yiyip içiyorlar. (Yedikleri, yaş ve kuru meyveler yanında, özel bir yemek ve bir tür de şekerleme) Bayram, aile ve dostların buluşmalarıyla kutlanırsa ömrün uzayacağına ve uğur geleceğine inanıyorlar... Yazılana göre, “akçam ağacı” sadece Ortaasya’da yetişiyormuş. Mesela, Filistin’de bu ağacı bilmezlermiş!..

21szt04b_ist_izm_ant_ank_trb_yenisiyahi

* * *

O yüzden bu olay, Türklerden Hristiyanlara geçmiştir; Hristiyanlar, Hunların Avrupa’ya gelişlerinden sonra onlardan görerek almışlardır bu töreni deniyor. İsa’nın doğumu ile hiç ilgisi yok! Ortada bir doğum var ama, o da güneşin yeniden doğuşu!..
Ansiklopedilerde bu olayın sonradan pagan halklardan alınıp İsa’ya yakıştırıldığı yazılıyor. Buna göre, İmparator Kostantin (324-337) zamanında İznik’te toplanan Konsül’de, 22 Aralık’ta güneşin doğumu için yapılan bu “pagan bayramı” İsa’nın doğumu olarak 24 Aralık’a alınıyor ve buna da “Noel Bayramı” deniyor. (Batı kilisesi [yani Katolikler], 25 Aralık’ta kutluyorlarmış bunu.) Çam süsleme ise, ilk olarak 1605’te Almanya’da görülüyor ve oradan Fransa’ya ve diğer Hristiyan ülkelere geçiyor.

* * *

Ne kadar ilginç değil mi? Batı, en büyük bayramını göçebe ve ilkel (!) olarak tanımladığı Türklerden yürütmüş! Yeni yapılmakta olan çalışmalarla Batı’ya Türklerden kim bilir daha nelerin geçtiği ortaya çıkacak! Belki de yazının ve dillerin anasının da Türkler olduğu kanıtlanacak.

* * *

Sevgili okurlarım,
Bu satırlar ülkemizin bir numaralı Sümerologu, tarih araştırmacısı ve 103 yaşına rağmen hâlâ çalışmalarını hiç aksatmadan sürdürdüğü için “Muazzzam Muazzez” olarak anılan büyük Atatürkçü Muazzez İlmiye Çığ Hocamıza ait.
Anlattıkları çok ilginç değil mi?
Özetlersek; nereden nereye!.. İnanılacak gibi değil!..

MUAZZEZ İLMİYE ÇIĞ’IN NOTU:

Nar-Dugan şöleni hakkındaki bilgi, Azerbeycan’dan Sayın Adnan Atabek ve İran Azerbeycan bölgesinden Sayın Aref Esmail Esmailin’in gönderdikleri yazılara ve daha önemlisi “Kıpçaklar” kitabındaki “Çam Bayramı” bölümüne dayanmaktadır.