Cihatçı nasıl yetiştirilir?..
Nasıl transfer edilir diye sormuyorum; onu son 5-6 yıldır uygulamalı olarak yaşıyoruz zaten!.. Maşallah, Afgan’ından Çeçen’ine, Uygur’undan Özbek’ine, El Kaidecisi’nden IŞİD’cisine kadar müşerref olmadığımız cihatçı terörist kalmadı!..
Ben, memleketin öz kaynaklarından, minnacık çocuklar ele geçirilip, beyinleri iyice hoşafa çevrilip, iyice kıvamına getirilip şööle en hasından “öz cihatçı” nasıl yetiştirilir diye soruyorum... Sağ olsun bizim gazete dün manşetinden verdi bu sorunun yanıtını...
-Gayet kolaymış!..
Şöyle oluyor; bir dernek, adı mesela Anadolu Gençlik Derneği olsun, il ve ilçe Milli Eğitim müdürlükleriyle anlaşıyor, bi de üstüne protokol imzalıyor, sonra da aldığı izinle istediği her ilkokulda, orta öğretimde, lisede el kadar çocuklara “din eğitimi”, “dini sohbet” adı altında cihat propagandası yapıyor...
Gördüğünüz gibi, tıkır tıkır işleyen, Milli Eğitim desteğinde cihatçı devşirmenin en kolay yolu bu!.. Üstelik okul binalarında stant açmak, bildiri dağıtmak, yarışmalar düzenlemek de “bonusu”, yani çift katlı ekmek kadayıfının üzerindeki kaymak!.. Nasıl yapıyorlar derseniz, uygulaması şöyle:
-Duvarlarına “hayat, iman ve cihat” yazılı pankartların asıldığı odalara toplanan çocukların ellerine de “Müslüman Noel kutlamaz”, “Allah ile olduktan sonra ölüm de ömür de hoştur” türünden dövizler veriliyor... Ardından da dibine dek beyin yıkama faaliyetleri başlıyor; cihadın faziletleri bir bir sıralanıyor...
İşte bu kadar basit!.. Uzun zamandır MEB desteğinde sürdürüldüğü belirtilen bu “faaliyetler” sonrasında o çocuklar nasıl “ehven” hale getiriliyor, onu da takdirinize bırakıyorum!..

Laiklik terörizme destekmiş!..


İşin laiklik tarafına gelince...
Sakarya’nın Serdivan İlçesi’ndeki alışveriş merkezinde CHP’li gençler “Türkiye laiktir, laik kalacak” pankartı açtılar. Önce yobazların saldırısına uğradılar, Polis geldi... Gençleri korumak için mi? Hayır, gözaltına almak için!.. Sonrasında ilçenin AKP’li başkanı Yusuf Alemdar şu tarihi açıklamayı yaptı:
-Türkiye laiktir ve laik kalacak gibi söylemler ancak teröre destek olmaktır!..
Yeni Türkiye’de parmak kadar çocuklara cihat propagandası yapmak serbest, anayasa emri olan laikliği savunmak yasak demek ki!.. Üstelik, laiklik için sokağa çıkmak, miting yapmak, bildiri okumak tamamen yasak, yapmaya kalktığınızda neler olduğunu milli iradenin mabedi TBMM’nin önünde Çevik Kuvvet eliyle uygulamalı olarak gördük!.. Zaten Ankara Valiliği “ne uğraşacağım” diyerek tümüne toptan yasak getirdi oldu bitti!..
Ancak bu da yetmiyor; “sokak” sözcüğünü ağzına alan, halkı demokratik haklarını kullanmak için sokaklara, meydanlara çağıranlar da anında hedef tahtasına oturtuluveriyor, iyi mi!.. Örneğin CHP İstanbul Gençlik Kolları Başkanı Kenan Otlu bu şekilde çarmıha gerildi bile!. Otlu, Meclis’teki anayasa oylamaları sırasında şöyle bir tweet attı:
-Bu iş ya Meclis’te ya da sokakta bitecek. Sahibine hizmet için soytarılık yapanlar, tarihe kara bir leke olarak geçecekler...
Bu mesaj yandaş medyada dört koldan “iç savaş çağrısı” olarak lanetlendi!.. İşlerine geldiğinde, insanları miting meydanlarına çağırıp, toplu taşıma araçlarını bedava yapanlara, koli koli yiyecek içecek dağıtanlara alkış tutan yanaşmalar, bu mesajı yayınlayan kişiyi linç etmekte ve tabii onun üzerinden CHP’yi hedefe oturtmakta hiçbir mahzur görmedi!..
-İşte bu kafa “tek adam rejimi” için yırtınıyor!..

Aklımızla alay eden savunmalar!..


TBMM’de yaşanan anayasa oylaması kepazeliğini biliyorsunuz...
Ben de dünkü yazımda başta sağlığımızdan sorumlu muhterem ve AKP’li milletvekillerinin “tarihe geçen” oy kullanma metotlarını örnekleriyle anlatmıştım... Anayasa suçu işleyen bu arkadaşlardan biri olan Sağlık Bakanı Recep Akdağ ve ülkenin Adalet Bakanı sıfatını taşıyan Bekir Bozdağ dün konuyla ilgili öyle açıklamalar yaptılar ki, “salak yerine konduğumuz” hissine kapıldım valla!..
Akdağ, dün sağlık muhabirleriyle bir araya geldi. Gazetecilerin “açık oy krizi” sorularını yanıtlayan bakan açık oy kullanmasıyla ilgili bakın ne dedi:
-Bu ülkede hukuk var. Eğer ben yanlış bir şey yapmışsam, bir suç işlemişsem, onlar suç diyorlar, sen misin savcı ya da hakim kardeşim...
Oradaki muhabirlerden biri çıkıp, “hayır sayın bakan tabii ki değiller, ama anayasa ‘gizli oy’ demiş. Bu suç değil midir?” diye sorsaydı muhterem bakan ne diyecekti acaba diye düşünebilirsiniz... Akdağ soru sorulmadan şöyle bir yanıt vermiş:
-Oyumuzu kırk defa açık etmişiz. Gizlenecek bir şey mi var? Evet “Evet” oyu veriyorum. Anayasa şu imkanı veriyor; oyunu sıkı sıkıya gizlemek isteyen kişiye “bunu gizleyebilirsin” imkanı veriyor. Ben açık ediyorum zaten...
Koskoca bakana böyle kelime oyunları hiç yakışmıyor doğrusu; anayasa hiç kimseye hiçbir imkan tanımıyor, orada “gizli oy” diyor, nokta!..
Bekir Bozdağ’ın son derece “adaletli” açıklaması ise kahkahaya boğdu beni... Lütfen okuyun:
-Gizli oy ille de kabine girip oy kullanacaksın demek değildir...
Ben de hem güldüm hem de “yazık, çok yazık” dedim!..