15 Temmuz akşamı, büyük merakla ve zevkle Moda’daki Tarihi Mahmut Paşa Konağı’nın bahçesinde sahnelendiğinden beri büyük ilgi gören Genco Erkal ve Tülay Günal’ın “Güneşin Sofrasında – Nazım ile Brecht” oyununu izlemek için koltuklarımıza oturduk... 2 Genco Erkal, Nazım Hikmet’in insanın tüylerini diken diken eden şiirlerine -her zaman yaptığı gibi- sanki senaryo yazıyordu, üstelik tek bir kelimesini değiştirmeden. “Bulutlar Adam Öldürmesin”, “Güzel Günler Göreceğiz”, “Mavi Liman”, “Dünyanın En Tuhaf Mahluku”, “Tahir ile Zühre Meselesi”, “Yaşamaya Dair”, “Ben İçeri Düştüğümden Beri”, “Ne Güzel Şeyt Hatırlamak Seni”, “Memleketim”, “Masalların Masalı” ve daha niceleri... Genco Erkal’ın zaten senelerdir bizi vuran performansından uzun uzun bahsetmeye gerek yok. Çıkışta seyircilerden genç bir kadının diğerine Erkal için kurduğu “yirmi yıldır Nazım’dan besleniyor” cümlesi kulağımı tırmaladı doğrusu, “keşke 20 yıldır herkes Nazım’dan beslenebilseydi, o zaman böyle olmazdık” diye düşündüm ben de. Tülay Günal’ı oyunculuğundan biliyordum. İlk kez “Sis ve Gece”de izlemiştim, daha çok izlememiz, sinemada daha çok görmemiz gereken bir oyuncu olduğunu hep söylerim ama açıkçası bu kadar iyi şarkı söylediğinden bihaberdim. Bestelenmiş Nazım şiirlerini öyle güzel yorumladı ki yıldızların altında, o sakin, duru ve duygu dolu sesiyle yorumladığı “Karlı Kayın Ormanında”, “Yiğidim Aslanım”, “Bulutlar Adam Öldürmesin” dizeleri onun yumuşacık sesiyle adeta yaş olup aktı gözlerimizden... Nazım’ın her şeye rağmen bir gram eksiltmediği yaşam sevincini, memleket sevdasını, aşk dolu şiirlerini iliklerimizin en derinlerinde hissettik. Üzüldük, hatta ağladık. Bu memleket kendisine aşık insanları niye bu kadar üzüyor onyıllardır diye düşündük yine ve bir daha... Neden mutsuz yaşanmak zorunda ki bu güzel aşk? Bunca kötülük, bunca nefret ve ölüm niye gitmiyor bu topraklardan bir türlü? Neden yaşadıklarımızdan ders almıyoruz, neden Nazım’lara kulak vermiyoruz? Neden bizi hep kötüler kandırıyor, iyilere kulaklar neden hep tıkalı? NAZIM'DAN BRECHT'E GEÇİŞ Sonra bu şahane ikili bizi Alman şair ve oyun yazarı Bertolt Brecht’in ‘sivri’ dünyasına soktu... Duygusal savrulmalar yaşadığımız Nazım şiirlerinden diyalektik tiyatronun kurucusu Brecht’in oyunlarından ve şiirlerinden alıntılara geçiş yaptık. Genco Erkal’ın akıllıca bir kurguyla oluşturduğu “Güneşin Sofrasında”nın Brecht’le olan bölümü “Üç Kuruşluk Opera”nın en bilinen ve kuşkusuz sert bir kapitalizm eleştirisi yapan şarkısı “Mack The Knife” ile açıldı. Tülay Günal’ın performansı bu sefer müzikal normlara daha çok yaklaştı haliyle. Sonrasında “Ben Bertolt Brecht” ile başlayıp “Cebin doluysa bak, yaşamak rahat”, “halkın ekmeğidir adalet” (Halkın Şiiri”) gibi çok bilinen Brecht şiirlerinin yanısıra bol hicivli “Köpekbalıkları İnsan Olsaydı” hikayesini son derece eğlenceli bir şekilde yorumladı Genco Erkal. “Hayat Kadınının Şarkısı”ndan, yine Brecht oyunlarının bestecisi Kurt Weill’in David Bowie’den The Doors’a kadar yorumlanmış “Alabama Song” (Whisky Bar) şarkısına geçiş de şahaneydi ve iç içe geçirilmiş “Yukarıdakiler der ki” ile “Ölü Askerin Destanı” da... İki saate yakın süren ve insanı duygudan duyguya sürükleyen “Güneşin Sofrasında”, Nazım Hikmet’in romantizmini Brecht’in sert, kızgın ve alaycı sözleriyle bir araya getiriyor. Sonuç ise hüsran. Çünkü insanoğlu içindeki kötülüğe hep yenilen, güzelliklerin, adaletin ve yaşamın değerini bir türlü bilemeyen bir canlı türü. Keşke bu gerçeği oyunun sonunda dışarı çıkar çıkmaz suratımıza bir tokat gibi yemeseydik! Köprünün kapatıldığı ve yer yer çatışmaların çıktığı haberleri sokaklarda insanları şaşkın bir paniğin içine sürüklemişti. Sene olmuş 2016 ve yine lügatlarımızdan bir türlü söküp atamadığımız ‘darbe’ sözcüğü karşımıza dikilmişti yine... Haktan, dinden, halktan bahsedenlerin vahşi iktidar kavgası... Brecht’in de dediği gibi; “Vatan millet hep palavra, savaşlar da bahane Bu düzende tek kural var, artmalı hep sermaye” Büyük bir uçurumdan döndük çok şükür. Ama şimdi tedavi zamanı. Herkes üstüne düşeni yapmalı ama ruhumuzu da düzelterek en başta... Yeniden adil olarak, şefkatli, vicdanlı, akıllı ve hoşgörülü olarak... Keşke ama keşke her kesimden, her fikirden insan izlese, Nazım’a Brecht’e de kulak verse... Sanatın, şiirin, edebiyatın birleştirici gücünden herkes faydalansa... Genco Erkal ve Tülay Günal’ın insanı darmadağın eden “Güneşin Sofrasında”sına mutlaka gidin. Ağustos ayı boyunca Moda’da Tarihi Mahmut Paşa Konağı’nın bahçesinde insanlığımızı ve dinmek bilmeyen ıssızlığımızı hatırlatmaya devam ediyorlar.. Bazen moralimiz bozulsa da yüzleşmemiz gereken gerçekler bunlar... Yoksa hiçbir şeyi değiştirecek gücü bulamayız kendimizde...