Mersin’in Silifke ilçesinde davul zurna ile karşılanan Kılıçdaroğlu, belediye önünde halka hitap etti. "Bir şey istiyorum sizden, çocuklarımız için, geleceğimiz için, ülkemiz için, bayrağımız için ayın 10'unda sandığa gideceğiz, Türkiye Cumhuriyeti'ne cumhurbaşkanı seçeceğiz" diyen Kılıçdaroğlu, "Bir; cumhurbaşkanının tarafsız olması lazım. Bütün siyasi partilere eşit mesafede olması lazım. İki, cumhurbaşkanının kullandığı dil, öfke dili olmamalı. Cumhurbaşkanı konuşunca herkes huzur bulmalı. Üç, cumhurbaşkanı ahlaklı birisi olmalı. Yüksek ahlaki değerlere sahip birisi olmalı. Cumhurbaşkanının arkasında karanlık noktalar olmamalı. Cumhurbaşkanının hem batıda, hem doğuda, hem Türkiye'de saygınlığı olmalı. Yani sözünün ağırlığı olmalı. Yani devleti iyi yönetmeli. Yani devletin sigortası olmalı. Yani devlette kavgayı değil devlette huzuru sağlamalı." diye konuştu.Cumhurbaşkanı adayının vatandaşını tekmelettirmemesi gerektiğini ifade eden Kılıçdaroğlu "Onun için diyoruz sen tekmelettin, biz diyoruz Ekmelettin. Adamlarına talimat veriyor git şu vatandaşı tekmele diye.. Yaptılar değil mi? Yaptılar, gitti vatandaşına tokat attı. Şimdi bir de kalkmış diyor ki ben cumhurbaşkanı olacağım.. Sen cumhurbaşkanı olamazsın bir kişinin cumhurbaşkanı olabilmesi için bütün vatandaşlarını sevmesi lazım, inancı, görüşü ne olursa olsun bütün vatandaşlarını kucaklaması lazım. Bu topraklarda neyi ekersen onu biçersin. Bu topraklara bereketi ekelim, birlik ekelim, kardeşliği ekelim, saygıyı ekelim, gelin bu topraklarda ekmek için Ekmeleddin diyelim." diye konuştu.
Kılıçdaroğlu Mersin merkez Mezitli Belediye Başkanı Neşet Tarhan'ı ziyaretinde gazetecilerin 49 polisin gözaltı süreleri dolduğu halde adliyede tutulduğu yönündeki sorularını cevaplandırdı.
Son 5 yıla bakıldığında Türkiye'de derin bir huzursuzluk olduğunu anlatan Kılıçdaroğlu, "Toplumun hemen hemen her kesiminde ciddi bir endişe ve kaygı var. Son operasyonlar Balyoz ve Ergenekon operasyonlarında veya o operasyonlar sonrasında hazırlanan sahte belgelere yönelik değil. insanları yapılan haksızlıklara yönelik değil. Bu operasyonun temel amacı Recep tayyip Erdoğan ve ailesini ve 4 bakanı devleti soymaları bu soygunun ortaya çıkarılmasına karşı yapılan karşı operasyon." diye konuştu.
Bunun kendilerini rahatsız ettiğini anlatan Kılıçdaroğlu, "Bir ülkenin Başbakanı ailesi ile beraber gırtlağına kadar yolsuzluğa bulaşmışsa, bunun hesabını vermekten kaçıyorsa, adaletin önüne çıkmaktan korkuyorsa o insan bu ülkede siyaset yapamaz, yapmamalıdır. Ahlaki değeri yüksek olan bir toplumda bu tür insanlar siyasetten çekilirler. Aklanırlar ondan sonra gelir siyasete girerler. Hem aklanmayacaksınız hem kirliliğini sürdüreceksiniz, hem sizin yolsuzluklarını çıkaranlara karşı operasyon yapacaksınız. Bu bizi rahatsız ediyor." şeklinde konuştu.
"YA TUTUKLARSINIZ YA SERBEST BIRAKIRSINIZ"
"Hukuk devleti diyoruz göz altı süresi doldu. Ya tutuklarsınız ya serbest bırakırsınız. Sizin bunları yasa dışı olarak daha fazla tutmaya hakkınız varmı?. diye soran Kılıçdaroğlu şöyle devam etti: "Bunu yapamazsınız. Hukuk devletinde bunlar olmaz. Hukuk devleti bugün benim için var yarın onun için var. Bir grup toplantısında söylemiştim adaletin kantarını bozmayın, terazisini bozmayın. Bozduğunuz kantar gün gelir sizi tartar. Gün gelir bunlarıda tartacak. Bunlar istediği kadar istediği yere kadar kaçsınlar bu mümkün değil. Bu tabloyu Türkiye'nin kaldırması mümkün değil. insanımızın kaldırması mümkün değil. Bu kadar ahlaksızlığa bu toplumun tahammül etmesi mümkün değil." ifadesini kullandı.
"ERDOĞAN'IN TALİMATINA GÖRE KARAR VEREN MAHKEME MAHKEME DEĞİLDİR"
Kılıçdaroğlu yolsuzluğa batmış bir insanın hala belli insanların üzerine baskı kurarak o baskıları sürdürerek topluma adalet dağıtacaksa bunun adalet olmadığını vurgulayarak şunları kaydetti: "Onun adı diktatörlüktür. Dikta yönetimlerine özgü bir uygulamadır. Bizim amacımız nedir? Bu ülkele demokrasiyi getirmek. Bu şu anlama gelmesin hiç kimse yargılanmasın yargıcın şu veya bu yönüyle önüne çıkmasın. Adalet isteyen herkes yargının önüne çıkarılmalı. Yargı kararını vermeli ama yargı kararını verirken siyasi otoritenin beklentilerine uygun karar değil yargıç kararını vicdanı ile vermeli. Eğer bir hakim vicdanı ile karar verirse bir sorunumuz yok. Vicdani ile karar değilde Erdoğan'dan gelen talimata göre karar verirse o mahkeme mahkeme değildir. O mahkemenin adı geçmişte sıkıyönetim mahkemesi idi. Ondan sonra Devlet Güvenlik Mahkemesi oldu. Ondan sonra Özel Yetkili Mahkeme oldu. Şimdi Sulh Ceza Hakimliği. Bakın bunların hiç birisinde değişmeyen tek kural var. o kuralda şudur siyasi otoritenin verdiği talimata göre hakim karar verir. Onun için bu mahkemeler adalet dağıtan mahkemeler değildir."

