İstanbul Tıp Fakültesi, Türkiye’nin en eski ve en köklü tıp fakültesidir. 1827 yılında kurulan Mekteb-i Tıbbiye-i Şâhâne’den beri Türkiye’de modern tıbbın gelişimine öncülük etmiş, sağlık alanında bir çok yeniliğe imza atmış sayısız hekim ve bilim adamı yetiştirmiş bu fakülte, Meclis’e sunulan yeni bir tasarıyla köklerinden yani İstanbul Üniversitesi’nden koparılmak isteniyor.

Şu anda eğitim gören hekim adayları ve bu fakültenin her bir unsuru, yıllarca çalışıp emek verdikten sonra ülkemizin ilk üniversitesi olan İstanbul Üniversitesi bünyesinde bulunan batılı anlamdaki ilk tıp fakültesini yani İstanbul Tıp Fakültesi’ni seçmişlerdir.

Bünyesinde yetiştirdiği hekimlerse, değil ülkemin dört bir yanında, uluslararası saygın ülkelerde de büyük bir başarıyla fakültemizi temsil etmişlerdir. İki asra yakın geçmişiyle alanında lider bu fakülteyi bir başka üniversiteye aktarmak, Türkiye’de sağlık tarihinin en önemli unsurlarından birini yok etmek demektir. Şu an dahi akademik kadrosunun büyük bir bölümünü kaybetmiş olan fakültemizin, bu ayrışmadan sonra ne hale geleceğini kestirememekteyiz.

ÜLKEYİ YÖNETENLER, GELİN, SADECE BİZ AKADEMİSYENLERİN DEĞİL, ŞU ANDA İSTANBUL TIP FAKÜLTESİ’NDE EĞİTİM GÖREN ÖĞRENCİLERİN FERYADINA DA KULAK VERELİM

“Öğrenci seçme ve yerleştirme sınavlarında başarı göstererek okumaya hak kazandığımız ülkenin en köklü tıp fakültesinin yeni açılacak farklı bir üniversite çatısı altına alınmasını ve isminin değiştirilmesini istemiyoruz.

191 yıllık geleneğin bir anda tarihin tozlu sayfalarına gömülmek istenmesini kabul etmiyoruz. Bu fakülteden yetişecek Hulusi Behçet’ler, Aziz Sancar’lar ve daha niceleri Mekteb-i Tıbbiye-i Şâhâne-i savunduğu gibi İstanbul Tıp Fakültesi’ni de savunacaktır.”

Ben, doğduğum şehir Malatya’dan, 17 yaşında sırf İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’ni okuma hayaliyle İstanbul’a gelen, bütün geleceğini bu doğrultuda planlamış ve en son olarak da dört yıllık rektörlük görevinden emekliye ayrılan Mesut Parlak olarak bu öğrendiklerimi büyük bir şaşkınlık ve üzüntüyle karşıladım.

TÜM MENSUPLAR OLARAK ÖĞRENMEK İSTİYORUZ…

•  Bu karar kim veya kimler tarafından alındı?
•  Sayın Rektör, bu kararı alırken İstanbul Tıp Fakültesi ve diğer aktarılması düşünülen fakültelerin akademik kurullarını toplayarak kurulları bilgilendirip mi onaylarını aldı yoksa verdiği karar bireysel miydi?
•  Bu ayrışma önerisi doğrudan YÖK Başkanı’ndan mı geldi?

Değerli Okurlar; İstanbul Tıp Fakültesi, Cumhuriyet’le özdeşleşmiştir. Ve bir TARİHTİR. Nasıl ki geçmiş değerlerimizi koruyorsak, bunu da korumak zorundayız. İstanbul Üniversitesi bir markadır. Bu markanın en önemli ayaklarından biri de İstanbul Tıp Fakültesidir. Fakülteden yapılan bilimsel yayınların, uluslararası alanda büyük bir yeri vardır. Peki, İbn-i Sina adıyla yeni kurulacak bir üniversitenin tıp fakültesince yapılacak bilimsel yayınlarının aynı değerde kabul edileceğini mi düşünüyorsunuz? Kabul görmeyecektir. Şu bir gerçek ki, burada büyük bir akreditasyon sorunu da doğacaktır.

Ülkeyi Yönetenler; bu kolay kolay alınacak bir karar değildir. Eğer bu tasarı yasalaşırsa, bir tarih yok edilecektir. Lütfen, İstanbul Üniversitesi ve İstanbul Tıp Fakültesi’nin ne demek olduğunu ve tarihini daha derinlemesine inceleyerek kararınızı yeniden değerlendirin ve tasarıyı geri çekin.

SON SÖZ: “İstanbul Tıp Fakültesi, sadece tıp alanında değil diğer bilim alanlarında da bilim insanı yetiştirmiş bir fakültedir. Ben de İstanbul Tıp Fakültesi mezunuyum ve bununla gurur duyuyorum çünkü İstanbul Tıp Fakültesi mezunu olmak ayrıcalıktır” Prof. Dr. Aziz Sancar