Ülkenin resmi adı “Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti” olarak geçiyor. Biz Kuzey Kore olarak biliyoruz. Dibine kadar diktatörlük ile yönetilen, demokrasinin hiçbir harfi ile tanışmayan ülke de cumhuriyet, Fransa da cumhuriyet, biz de...  Cumhuriyet demekle olmuyor işte...

★★★

Kuzey Kore lideri Kim Jong-Un 27 yaşında ülkenin başına geçti. Şimdi 34 yaşında. Babası bundan yedi yıl önce aniden öldü. Açıkladılar; Sebebi yorgunluktu...
Taş mı taşıyordu? Hayır! Tatlı tatlı sarayında oturuyordu. Oğlu, oturmaktan yorulduğuna karar verdi. Hayırlı evlatmış! Onu ebediyen yatacağı yere gönderdi. Ülkenin başına geçti.

★★★

Baba ölünce halk sokaklarda ağlamaktan telef oldu. Kendilerini yerden yere attılar. Peki, yıllardır fakirlikten kırılan, diktatörlükten ezilen milyonlar neye ağladı? Kendilerine!
Ağlamayanların anasını kamplarda ağlatacaklardı. Adam öz amcasını bile köpeklere yedirdi! Ağlamayana kim bilir nereyi gösterirdi?

★★★

Artık etrafındakiler nasıl dolduruyorlarsa kendini dünya lideri sanıyor. Herkese kafa tutuyor. Millet sefaletten ölümü göze alıp ülkeden kaçıyor. Bu “iyi gidiyoruz” diye anlatıp duruyor. Millet de alkışlıyor. Yiyorsa alkışlama!

★★★

Cumhuriyet kavram olunca iyi, hoş, güzel de... İçi boşaltılınca bir işe yaramıyor haliyle... Peki, biz cumhuriyeti nasıl kurduk? İçini devrimlerle doldurduk!
Bundan 95 yıl önce yaklaşık 13 milyon kişiyle fabrika demeye bin şahit isteyen sadece 4 tekstil atölyesiyle işe soyunduk. Çiftçiyi başımızın üstüne koyduk.

★★★

“Yapısal reformlar, yapısal reformlar, neymiş bu yapısal reformlar?” demedik. Bir bir devrimler gerçekleştirdik.
“Ordumuzun kazandığı zaferler ne kadar büyük olursa olsun, bunlar ekonomik zaferlerle tamamlanmadıkça eksik kalırlar” diyen bir deha tarafından yönetildik. Osmanlı’dan kalan borçları bile ödedik, bitirdik.

★★★

Demokrasiyi geliştirdik. Azınlığın yerine çoğunluğu koymayı değil, kimsenin kimseden önemsiz ve kimsenin kimseye üstün olamadığı bir ortamı yeşerttik.
Doğrunun ölçüsü çoğunluk olamaz, demokrasi ikna ve eleştiri dilidir dedik. Demokrasi araç değil amaç olarak diye bildik.

★★★

Sonradan araç olarak da kullanıldığını, laikliğin yanlış anlatıldığını, hukukun yeniden tanımlandığını, hak ve hürriyetlerin yok sayıldığını, atı alanın Üsküdar’ı geçebileceğini öğrendik.
Demem o ki; Cumhuriyet demekle olmuyor. Sahip çıkamazsan ülkeye, en güzel örnek Kuzey Kore... Açtığı yolda yürümezseniz, Osmanlı saltanatı hayaliyle yaşarsanız, bugünkü ekonomik krizi öpüp başınıza koyarsınız!