Yaklaşık bir yıl süren ve 20 bin kişinin görüşünün alındığı “Yargı Reformu Stratejisi” açıklandı. Hukuk devletinin güçlendirilmesi, hak ve özgürlüklerin korunup geliştirilmesi, etkin bir adalet sisteminin oluşturulması gerekçesiyle Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün başkanlığında hazırlanan planda 63 hedef yer alıyor.

BU YIL YAPILACAK

“Yargı Reformu Stratejisi” için çalışma takvimi hazırlanıyor. 15 gün, bir ay, üç ay, altı ay içinde yürürlüğe konulacak düzenlemeler olacak. Avrupa ülkelerindeki uygulamalar da incelenerek hazırlanan plandaki bazı hedeflerin idari düzenlemelerle gerçekleşmesi bekleniyor. Amaç, hukukçuların da destek verdiği hedeflerin bir bölümünü bu yıl içinde uygulamaya koyabilmek.

Bakan Gül, “Hemen uygulamaya konulacak hükümler var. İstinaf Mahkemeleri’yle ilgili kapsamlı düzenleme de önceliklerimiz arasında yer alıyor” dedi.



‘ŞEFFAF YARGI’

Gül, 2019-2023 dönemini kapsayan Strateji Belgesi’ni, “Yargının bağımsız, tarafsız, hesap verebilir ve şeffaf niteliğini güçlendirirken, vatandaşların adalete olan güvenini artırmayı hedefliyor” diye açıkladı. 9 temel amacı, bu amaçlara bağlı 63 hedefi, hedeflerin altında yer alan 256 faaliyeti belirlerken, farklı fikirler, öneriler arasından, üzerinde en geniş biçimde mutabakat sağlanan konuları belgeye aktardıklarını belirtti. Gül, amaçlarını şöyle sıraladı:

1- Hak ve özgürlüklerin korunması.

2- Yargı bağımsızlığı, tarafsızlığı ve şeffaflığının geliştirilmesi.

3- İnsan kaynaklarının nitelik ve niceliğinin artırılması.

4- Performans ve verimliliğin artırılması.

5- Savunma hakkının etkin kullanımının sağlanması.

6- Adalete erişimin kolaylaştırılması ve hizmetlerden memnuniyetin artırılması.

7- Ceza adaleti sisteminin etkinliğinin artırılması.

8- Yargılamaların sadeleştirilmesi ve etkinliğinin artırılması.

9- Alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemlerinin yaygınlaşması.

Bakan, hedeflerin uygulamaya konulması için kamu kuruluşları ve barolarla toplantılar yapılacağını belirtti. Adalet Bakanı Gül, şunları söyledi: “Yargı sisteminin adalet, doğruluk ve dürüstlük gibi değerler üstünde yükselmesi için çabamız sürekli olacaktır. Bu belgeyle önümüzdeki beş yılın yol haritasını ortaya koyuyoruz. Belgemiz çarpıcı, somut hedeflerden ve uygulanabilir, denetlenebilir faaliyetlerden oluşuyor. Belge, hangi istikamette yol alacağımızı, referanslarımızı ve önceliklerimizi ortaya koyuyor. Bunlar, yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığıdır. Hak ve özgürlüklere en geniş saygıdır. Güven veren ve erişilebilir bir adalet sisteminin taahhüdünü veriyoruz.”

Feyzioğlu, belgedeki düzenlemeleri böyle alkışlamıştı.


FEYZİOĞLU SÖZCÜ'YE KONUŞTU

Yargı Reformu Strateji toplantılarının bazılarına katılan Türkiye Barolar Birliği Başkanı Prof. Dr. Metin Feyzioğlu, planın içinde “Devrim niteliğinde bazı düzenlemeler var” dedi. Feyzioğlu, olayın sadece avukatlara “Yeşil pasaport”a indirgenmesine de tepki gösterdi.
Tartışılan Yargı Reformu Strateji Belgesine ilişkin SÖZCÜ’nün sorusu üzerine ProfDr. Metin Feyzioğlu şunları söyledi:

BELGEDE YER ALDI


“Avukatların, on yıllardır çözülmesini istedikleri sorunların somut çözümlerine ilişkin yol haritası açıklandı. Taleplerimizin çok büyük kısmının belgede yer aldığını gördük. Bunu sadece avukatlara yeşil pasaporta indirgemeyi ayıplıyorum. Son derece maksatlı buluyorum.
Yargı Reformu Strateji Belgesi çerçevesinde, vatandaşın zarar görmesini önlemek ve uyuşmazlıkları asgariye indirmek için pek çok sözleşmenin, tapu işlemlerinin ve pek çok davanın sadece avukatlar tarafından takip edilebileceği hükmü gelecek. En önemlisi sınav geliyor. Bu devrim niteliğinde bir gelişme. Belgenin içinde yer alan cümlelerin hiçbiri genel cümleler değil, hepsi somut.

SİYASETİN ETKİSİ

Zaman çizelgesini gördüğümüzde ne kadar somut bir yol haritası olduğunu hepimiz anlayacağız. Kamuoyu da kabul edecek. Elbette sorunlarımızın tamamı çözülmüyor. Olağanüstü bir dönemden geçti Türkiye. Bu dönemi artık geride bırakıp, HSK’nın anayasal yapısını da siyasetin etkisinden tamamen kurtarmak adına istişarelere başlamalıyız. Ama bunu da çoğulcu katılımcı anlayışla yapmalıyız.
Yeşil pasaport, kazanımlarımız içinde en tali olanı belki ama yargının üç kurucu unsurunun eşitliğini göstermesi açısından da sembolik olarak en önemli olanlarından biri.

DOĞRU YAPILANA ‘DOĞRU’ DEMELİYİZ

Tutuklama kararlarında kes-yapıştır gerekçelerin önlenmesi, ifade özgürlüğünün geliştirilmesi… Bunlar çok ciddi hedefler. Biz de her adımda içindeyiz çalışmaların.
Avukatların üzerindeki vergi yükünün azaltılması, vatandaşın vergi yükünün azaltılması demek. İlk kez böyle bir sonuç alıyoruz. Vatandaşlarımız için de, meslektaşlarımız için de son derece olumlu. İşte bizim alkışladığımız bunlar. Doğru iş yapıldı, alkışladık. Yanlış iş yapılırsa da yapıcı bir şekilde yanlışlığı söyleriz. Türkiye’nin bu düşmanlık söylemlerinden kurtulması lazım. Doğru yapılana doğru diyelim, yanlış yapılana da doğrusunu söyleyerek uyarılarımızı getirelim.

SORUN, UYGULAMADA

Yargı Reformu Strateji Belgesi’nin ilk başlığı zaten ifade hürriyetinin korunması ve genişletilmesi. Bu konuda dünya standartlarını yakalamak zorundayız. Sorun, kanunlardan ziyade uygulamada. Ancak belge hayata geçirilirken, hakimlerin, ifade özgürlüğünü korurken azami özen göstermelerini sağlayacak çeşitli düzenlemelerin yapılması bekleniyor. Asıl önem verdiğim şu; hakimlerin Avrupa İnsan Hakları Değerler Sistemi konusunda yetişmeleri için atılacak adımlar ve İnsan Hakları Hukukunun, hakimlerin meslek içi eğitiminde temel müfredat maddesi olması hususları ihtiyacımız olan özgürlükçü uygulamanın yapılabilmesi için en önemli yapısal adımlar.
Bir diğer husus ise; hakimlere coğrafi teminat verilmesi. Yani hakimin bulunduğu bölgeden mahrumiyet çekeceği bir başka bölgeye tayinin önlenmesi. Bu, hakimlerimizin çekinmeden karar vermesine katkıda bulunacak bir düzenleme olacaktır.

DEMOKRATİK HSK İÇİN

Bütün bunlara ilaveten, ileride HSK’nın yapısının Meclis’te uzlaşmayla değiştirilerek hem demokratik bir HSK’nın oluşmasını hem de siyasetin doğrudan ya da dolaylı müdahale imkanının ortadan kaldırılmasını bekliyoruz. Gelişmeler adım adım sağlanacaktır. Bunun için birbirimizi yıpratmadan doğruları söylemeye devam etmek zorundayız.”