TUNCAY GÜNEY 2001’DE POLİSE İFADE VERİR... DELİL YOKTUR, DOSYA KAPANIR...


FETÖ’NÜN POLİS ŞEFİ RECEP GÜVEN VE ELEMANLARI 2003’TE HAREKETE GEÇER...


Tarih 1 Ağustos 2012... Genelkurmay eski Başkanı Hilmi Özkök, Silivri’de, Ergenekon mahkemesinde tanık olur. Daha önce ‘Kasaptaki ete soğan doğramam’ diyen ve FETÖ’cü firari savcı Zekeriya Öz tarafından ‘demokrasi kahramanı’ ilan edilen (6 Ağustos 2012/Akşam Gazetesi/İsmail Küçükkaya) Özkök, 2003’te Milli İstihbarat Teşkilatı’ndan (MİT) gelen şemayı şöyle anlatmıştı: “Şema 2003 yılında dönemin MİT Müsteşarı Şenkal Atasagun tarafından gönderildi. Ciddi tutarsızlıklar gördüm ve işlem yapmadım. Şemayı, Genelkurmay İstihbarat Başkanlığı’na gönderdim. Belgenin üzerinde makam, tarih ve imza yoktu. Hâlâ üzerinde işlem yapılabilecek bir evrak olduğunu düşünmüyorum.” Peki, MİT ‘tutarsız’ ve imzasız belgeleri neden Genelkurmay Başkanı ile Başbakanlık makamına iletir? Bunun yanıtı, Ergenekon’un ‘kara kutusu’ Tuncay Güney’den alınan ifadede gizli... Devam edelim...

Fehmi Koru ve Aksiyon üzerinden ‘arşiv’ çalışması


Tarih 2 Mart 2001... Tuncay Güney, araçlara sahte ruhsat ve plaka hazırlamaktan şikayet üzerine İstanbul Asayiş Şube tarafından gözaltına alınır. Sorgusu sürerken, Emniyet İstihbarat’tan bir polis Güney’i merak eder ve Asayiş Şube’ye gider. Çünkü, genç yaşta Fetullah Gülen, Veli Küçük gibi isimlerle ilişkiye geçebilen Tuncay Güney’i tanımak ister.



ANKARA’DAN TALİMAT

Fetullahçı olmayan polisin Güney’le görüştüğü duyulunca ‘cemaatin’ Organize Şube’deki memurları Serdar Güldalı ve Ahmet Davulcu Ankara’dan gelen talimatla harekete geçer. Güney, Asayiş Şube’den Organize Şube’ye götürülür. Güldalı ve Davulcu, Emniyet İstihbarat’tan polisin Güney’le kayıt altına aldığı sohbeti okuyup soru hazırlar.

Ve kritik isim Ankara’dan gelir... Emniyet İstihbarat Daire Başkanlığı’nın Organize Şube Müdürü Recep Güven... Bugün firari olan Güven’in başkanlığında sorular hazırlanır ve Organize Suçlar Şube Müdürü Adil Serdar Saçan bilgilendirilir. Meşhur, 9 saatlik ifade çıkar. Saçan, dönemin İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Aykut Cengiz Engin’e ifadeyle ilgili raporunu sunar. Engin de ‘Kurumları incitmeyecek şekilde araştırın’ der. Güney’in anlattıkları uzun bir süre araştırılır ve delillendirilemez. Hatta bir arkadaşıyla kaldığı evde yapılan aramada çıkan “Ergenekon Yeni Yapılanma Yönetim ve Geliştirme Projesi”, “Lobi”, “Ulusal Medya”, “Birleşik Komün Girişimi” gibi belgeler de incelenir. Yine delil bulunamaz... Ancak... 30 Nisan 2001’de Fehmi Koru (Taha Kıvanç) Tuncay Güney’den çıkan belgeleri kaleme alır. 12 Mayıs 2001’de de ‘cemaatin’ dergisi Aksiyon ‘Sivil Ergenekon’ başlıklı kapak dosyası hazırlar! Recep Güven ve ekibi ‘arşiv’ çalışmasına başlamıştır... Yetmez... Devam edelim...

MİT eski Müsteşarı Şenkal Atasagun

Kimse inanmadı Atasagun inandı!


Tuncay Güney serbest bırakılır... 20 bin lira kefaletle! Ancak... Bu parayı kimin ödediği bilinmez!… Sonra ABD’ye gider. Oteli ayarlayan kişi Güney Afrika’da canlı hayvan ticareti yapan, ABD’de halıcı dükkanı olan bir isimdir. (Başka bir yazıda anlatacağım bu kişiyi.) ‘Cemaat’ bu sözde belgeleri Emniyet İstihbarat Daire Başkanı Sabri Uzun’a sunar. Sunan kişi yine Recep Güven’dir. Sabri Uzun ‘operasyon’ yapmayı kabul etmez... Çünkü inandırıcı bulmaz!

MİT NEDEN ARAŞTIRMADI?

Sözde Ergenekon dosyası arşive girer ama delilsizdir! Bu sefer de MİT üzerinden çalışma yapar ‘örgüt’. Benzer ihbar mektupları ve 6 CD teşkilata gönderilir. MİT Müsteşarı Şenkal Atasagun, belgelerin doğruluğunu araştırmadan 10 Temmuz 2003’te dönemin Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök ve Başbakanlık makamına sunar.

MİT yöneticisi neden böyle bir karar alır? Emniyet’in ‘delil yok’ raporunu neden dikkate almaz? Bu sorunun yanıtını kimse bilmiyor! Bilinen şu: 2001’de alınan ifade 2003’te resmileşiyor, 2007’de ‘yeni bulunmuş’ gibi arşivden çıkarılıyor ve Ergenekon başlıyor... İki tanıklıkla devam edelim...

10 yıl önce ‘verilmeyecek hesabım yok’ demişti…


Tarih 16 Mart 2009... Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, Ergenekon şemasıyla ilgili olarak MİT eski Müsteşarı Şenkal Atasagun hakkında şemada (Ergenekon) adı geçen İşçi Partisi’nin yaptığı suç duyurusu üzerine soruşturma başlatır. Peki 17 Mart 2009’da Atasagun, o dönem Habertürk Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Fatih Altaylı’ya ne der? Okuyalım:

“Soruşturmayı açsınlar. Hiçbir çekincem yok. Benim hazırladığım bir şema değildir. Şema... Bana komik gelmişti. Saçmaydı. Vermesek şimdi bize de Ergenekoncu, Ergenekon’u korudular diyeceklerdi. Bu raporu saçma sapan diye nitelendirip kenara koyamazdım, ilgililerine ilettik. Sayın savcı çağırır, gider, bildiklerimi anlatırım. Bu konuyla ilgili verilmeyecek hesabım yok.” Soru şu: 10 yıl önce bunları söyleyen Atasagun artık neyi bekliyor? Neden anlatmıyor? Devam edelim...

Tarih 5 Nisan 2012... İstanbul 10. Ağır Ceza’da Balyoz kumpası sürmektedir. Genelkurmay 2. Başkanlığı’ndan emekli olan Orgeneral Ergin Saygun, “MİT Müsteşarı Şenkal Atasagun’un tanık olarak dinlenmesini istiyorum” der. Neden mi? Saygun, ikinci “Ergenekon” davasından tutuklu olan CHP İzmir Milletvekili gazeteci Mustafa Balbay’a ait olduğu iddia edilen günlüklere atıfta bulunarak, “Balbay ve İlhan Selçuk’un da katıldığı bir yemekte, Atasagun ‘1. Ordunun darbeye hazır olduğunu’ söylüyor. Tanık olmalı” der. Tanık olarak çağrılmaz...

BALYOZ’DA TANIK OLMASI İSTENMİŞTİ
Genelkurmay 2. Başkanı emekli Orgeneral Ergin Saygun, Deniz Kuvvetleri eski Komutanı Özden Örnek, Hava Kuvvetleri Komutanı İbrahim Fırtına, Balyoz sanığı yapılmışlardı. Saygun, Atasagun’un tanık olarak dinlenmesini istemişti.