Parlamenter sistemin yerine getirilen Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin propagandası yapılırken iddia olunmuştu ki, TBMM çok daha etkin olacak, daha da güçlenecek.

Bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan, danışmanları, iktidar partisi yöneticilerinin savunduğu bu tezi savunanlara göre TBMM daha özgür bile olacaktı.

Gün geçmiyor ki, TBMM’yi yasama işlevini güçlendiren, özgürlüğü artıran bir örnek gelişme yaşanmasın. Daha önce yasa teklif  etmeye Bakanlar Kurulu ve milletvekilleri yetkiliyken, artık ortada bir Bakanlar Kurulu kalmadığı için bu işlem yalnızca milletvekilleriyle sınırlı hale geldi. Fakat yasaları milletvekillerinin hazırlamadığı, bakanlıklarda hazırlanan metinlerin TBMM’ye geldiği, profili ve özgeçmişi açısından bu metinlerle bağlantısı olabilecek milletvekillerinin imza attığı da biliniyor. Kısmen Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminden önce de işleyen bu yol, 2017’den beri daha sık kullanılıyor.

İstanbul Boğazı’yla ilgili yetkiyi İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nden (İBB) alan yasa taslağı, bu olgunun son örneği. İktidarın İstanbul gibi bir “kale”yi kaybetmeyi kabullenmekte zorlanacağı sürpriz değildi. Ancak TBMM’nin bu kadar göz göre göre rant odaklı girişim araçsallaştıracağı pek tahmin edilmiyordu.

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nda hazırlanan taslak, İstanbul Boğaziçi alanıyla ilgili yetkileri merkezileştiriyor. İBB ile boğazdaki dört ilçe belediyesinin etkileri sona eriyor. Cumhurbaşkanı’nın başkanı ve üyelerini atayacağı Boğaziçi Başkanlığı ile iki yeni kurul oluşturulacak. İBB’nin, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun yetkileri ortadan kaldırılıyor.

“Bu taslağı hazırlayın” talimatının Cumhurbaşkanı’ndan gitmediğini söyleyecek kimse var mı?

İkinci adım şu olacak: Erdoğan’ın talimatıyla bakanlıkta hazırlanan 28 maddeli bu taslak, TBMM’de çevre ve şehircilikle bağı olduğu öngörülen milletvekillerince imzalanarak itinayla kanun teklifine dönüşecek. Böylece TBMM sanki bir yasama fonksiyonunu yerine getirmiş gibi olacak.

İBB Başkanı İmamoğlu, konuyu yargıya götüreceklerini söylemiş olsa da düzenleme bir yasa olacağı için ancak Anayasa Mahkemesi’ne yürürlüğün durdurulması ve iptal başvurusu söz konusu olabilecek. Ana muhalefet partisi sıfatıyla CHP’nin yapacağı olası bir başvurunun Anayasa Mahkemesi nezdinde ne kadar bir sürede sonuçlandırılacağını, kısa sürede sonuçlansa bile bu kararın İBB lehine mi, aleyhine mi olacağı konularında tahminde bulunmayı siz okurlara bırakıyorum.

Konunun uzmanları bu taslağın TBMM’de yasalaşması durumunda İBB’nin yanı sıra Kültür Bakanlığı 3 ve 6 No’lu Koruma Bölge Kurulları’nın da fonksiyonsuz kalacağını vurguluyor.

ASTRONOMİK YATAK MALİYETİ 

Yıllardır yazdığımız konu başlıklarından biri de şehir hastanelerine ilişkin yap-kirala-devret sözleşmelerinin gizli tutulmasıdır. Milletvekillerinin, döviz üzerinden yapılan bu sözleşmeler hakkında bilgi soran bütün başvuruları Sağlık Bakanlığı tarafından ticari sır gerekçesiyle geri çevrildi. Yeni gelişme: Sağlık Bakanlığı’nın gizlediği sözleşmelere ilişkin bilgilerin bir kısmı ABD’li yönetim danışmanlık şirketi Frost&Sullivan’ın raporunda ortaya çıktı. Konu Balıkesir Milletvekili Dr. Fikret Şahin’in Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın yanıtlaması istemiyle verdiği soru önergesiyle ortaya çıktı. Şahin pek çok soru yöneltiyor:

- 225 milyon dolar ile 1 milyar 232 milyon dolar arasında değişen 15 şehir hastanesinin yatırım maliyet miktarları doğru mudur?

- Yatırım maliyetleri yatak sayısına bölündüğünde her hastane için yatak başına düşen maliyet miktarının 255 bin 148 dolar (Kayseri Şehir Hastanesi) ile 459 bin 358 dolar (İstanbul İkitelli Şehir Hastanesi) arasında değiştiği görülmektedir. Yatak başına düşen yatım miktarındaki bu büyük farkın sebebi nedir?

Biz de soralım: Nedir?