CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na yönelik linç girişiminin yeni görüntüleri savcılığa sunuldu.
Görüntüler 6 dakikalıkmış ama izlerken 60 dakika gibi geldi, bitmek bilmedi.
Neler yok ki?
Kendisine uzatılan eli havada bırakarak, önündeki kahraman şehide son görevini ifa etmekten çok kameralara ve arkasındaki kalabalığa mesaj vermeye çalışan, yaptığını da matah bir şey sanan bir siyasetçi;
Sopalı, demir çubuklu saldırganlar;
Arkadan Kılıçdaroğlu’na doğru fırlatılan ve arkasındaki danışmanın ensesinde patlayan koca bir taş;
“Vuralım öldürelim”, “yakın” diye bağıran provokatörler;
Direklere tırmanıp oradan Kılıçdaroğlu’nun kafasına tekme atmaya çalışanlar;
Polis otosuna ve Kılıçdaroğlu’nun makam aracına koca bir taşı fırlatan kadın...
Kısaca, bir olaya “linç girişimi” kavramının içini dolduracak her şey.
Hepimiz Osman Sarıgül isimli saldırgana yoğunlaşmışız ama o ortamda daha saldırgan tutum içinde olan, başkalarını da galeyana getirmeye çalışan onlarca başka provokatör var.
Olmayan tek şey, şehide saygı ve sağduyu...

NASIL İZAH EDİYORLAR?

Böyle bir olayı, öldürme kastıyla hareket eden bir grubun linç girişimi olarak görmeyen, “gaz birikmesi”, “CHP’nin oradaki oy oranı düşük, ne işleri var orada”, “CHP’nin HDP’ye verdiği destek” gibi gerekçelerle meşrulaştıranları görünce, adli soruşturmadan da bir sonuç çıkmayacağını tahmin etmek zor olmamıştı.
Haksız da çıkmadık.
Jandarma, olayda 40’a yakın kişinin aktif olarak varlık gösterdiğini, bunun görüntülerle tanık ifadeleriyle sabit olduğuna dikkat çektiği halde, tek bir zanlı tutuklanmadı. Olaya örgütlü olmayan, galeyanın sonucu ortaya çıkmış münferit bir olay muamelesi yapıldı.
Bırakın yumruk atmayı, herhangi bir insanın kafasına gelse öldürecek büyüklükte bir taşı, iğne atsanız yere düşmeyecek bir kalabalığın ortasına atanlardan söz ediyorum.
Ya da bir direğe tırmanıp, ayak topuğu ile Kılıçdaroğlu’nun kafasına vurmaya çalışanlardan.
Çok merak ediyorum, ülkemizde yargı camiasını temsil eden Hakimler Savcılar Kurulu Başkanvekili Sayın Mehmet Yılmaz, bu olay ve olayı münferit bir saldırı gibi ele alan adli soruşturmanın seyri hakkında ne düşünüyor?
Peki ya Sayın Adalet Bakanı Abdulhamit Gül?
Sadece yazı yazıp, karikatür çizen insanların, Cumhuriyet yazar/çizerlerinin hüküm giyip cezalarını çekmek için cezaevine teslim olduğu,  Emin Çölaşan, Necati Doğru ve SÖZCÜ yöneticileri gibi meslek hayatlarını FETÖ gibi yapılarla mücadeleye vakfetmiş insanların 10 yılı aşkın cezalar istenerek FETÖ’ye destekle yargılandığı şu günlerde, kinle, nefretle beslenen bu organize saldırganların elini kolunu sallayarak aramızda dolaşmasını nasıl görüyorlar?

YARGIDA REFORM BÖYLE Mİ OLACAK?

Bir twitin, akıldan geçen, kağıda dökülen/dile getirilen bir düşüncenin, bir gazete yazısının, bir karikatürün insanların üzerine uçarak gelen ölümcül bir taştan, demir çubuktan, galeyana gelmiş kontrolsüz bir kalabalığa kin ve nefret tohumları saçmaktan daha ağır suç sayıldığı bir ortamda hangi yargı reformunu yapmayı düşünüyorlar?
Bir siyasetçiye atılmış bir yumruğu kutsayan, gerekçeler üreterek bir suçu meşrulaştıran anlayış yaşadığı müddetçe biz benzer olayları tekrar tekrar yaşayıp dururuz.
“Cezasızlık” kültürü bu şekilde yaygınlaşırsa, bu tür saldırganlar hesap vermek yerine kahraman ilan edilirse, daha çok taş uçar ve vicdansızlığımızla baş başa kalırız.