90’lı yılların başıydı.
Bir ihbar üzerine, yangın söndürme tüpleriyle ilgili araştırma başlattık.
Teknik Üniversite’de görev yapan uzmanların gözetimi altında sürdürdüğümüz araştırmada çok vahim sonuçlara ulaştık.
Tüplerin çoğunun içine yangını söndürecek kimyasal maddeler yerine kireç tozu veya kum konuyor, böylece müthiş haksız kazançlar sağlanıyordu. O tarihlerde merdiven altı üretimin ağırlıkta olduğu sektöre yönelik ciddi bir denetim mekanizması da yoktu. Bu nedenle hem yangın söndürme tüpü aldığını zannederek kandırılan tüketiciler, hem de dürüst üreticiler büyük mağduriyet yaşıyorlardı.

★★★

Televizyonda haberimizin tanıtımlarıyla birlikte tehdit ve baskılar da gelmeye başladı.
Tehdit edenler bu yayını gerçekleştirmemiz halinde saldırıya uğrayacağımı, hatta bomba ile havaya uçurulacağımı söylüyorlardı.
Çıkar çarkına çomak sokmuştuk. Her zaman olduğu gibi, tehditlere yine pabuç bırakmadık ve haberi yayınladık.



★★★

İlgiyle izlenen yayından sonraki akşam, işten çıkıp Yeşilköy’de, International Hospital’in çaprazındaki evime dönüyordum.
Apartmana yaklaştıkça sokaklarda kalabalıkların toplandığını ve polislerin araçları uzaklaştırdığını fark ettim, ama pek bir anlam veremedim.
Aracımdan inip, yürüyerek eve doğru ilerlemeye başladığımda, polisin biri “Geçmiş olsun Uğur Bey, bomba ihbarı yapıldı. O nedenle önlem alıyoruz” deyince ben de telaşlandım.

Meğer oturduğum binanın önüne kocaman bir yangın söndürme tüpü bırakılmış ve polise yapılan ihbarla da bunun bomba olduğu bildirilmiş!..

★★★

Neyse geniş güvenlik önlemleri alındı, sokak insanlardan arındırıldı ve uzun bir halatın bir ucu tüpe, diğer ucu da ekip aracının tamponuna bağlandı. Araç aniden hareket edince bomba (!) tangur tungur sesler çıkararak sürüklenmeye başladı. Patlama olmayınca, bunun bomba süsü verilmiş bir yangın söndürme  tüpü olduğu anlaşıldı.
Herkes rahatlamıştı. Tehlike geçince meraklılar evlerine dağıldı, sokaktaki hayat normal seyrini aldı.

★★★

O gece evde televizyon seyrederken kapım çalındı.
Baktım, apartman sakinleri topluca gelmişler.
Yönetici “Hepimize geçmiş olsun” dedikten sonra hemen konuya girdi:
“Uğur Bey, bizler sakin hayat yaşamak isteyen sıradan insanlarız. Bugün çok korktuk. Acaba dairenizi satıp başka bir yere taşınamaz mısınız?..”
Ne diyeceğimi şaşırmıştım.
Şaşkınlığımı ifade ettikten sonra “Doğrusu bana geçmiş olsun dileğinde bulunup, ‘bu tehlikeleri bizim  gerçekleri öğrenme hakkımıza hizmet etmek ve tüketicileri korumak için göğüslüyorsunuz. Güç odaklarıyla mücadelenizde sonuna kadar yanınızdayız’ diyeceğinizi düşünmüştüm. Beni hayal kırıklığına uğrattınız. Ama tek başıma kalsam bile doğru bildiğim yolda mücadeleye devam edeceğim” dedim.

★★★

Haberimizin etkisiyle merdiven altı sektöre yoğun denetimler yapıldı ve yangın söndürme tüplerindeki aldatmacaya büyük ölçüde son verildi.

★★★

Önceki sabah değerli meslektaşım, CHP İzmir Milletvekili Atila Sertel ile “İtfaiyeciler Haftası”nın başlaması nedeniyle Cumhuriyet Meydanı’nda düzenlenen törene giderken, okuduğunuz anıyı kendisiyle paylaştım.
Atila itfaiyecilerin dünyanın her yanında zor koşullar altında görev yaptıklarını ve bu kahramanların özel meslek statüsüne sahip bulunduklarını söyledi. Türkiye’de ise itfaiyecilik eğitimi veren lise ve yüksek okulların varlığına rağmen Genel İdari Hizmetler kapsamında değerlendirdiklerinden hak kaybına uğradıklarını belirtti. Hazırladığı kanun teklifi kabul edildiği takdirde günün her saatinde canlarını hiçe sayarak yangınlara koşan bu fedakar insanların İtfaiye Hizmetleri Sınıfı’na alınarak mağduriyetlerinin giderileceğini ifade etti.

★★★

Atila’yı çabası nedeniyle kutlarken, biraz ileride bir itfaiye aracı sirenler çalarak yangın söndürmeye gidiyordu.