Bizim gecelerimiz sizin gecelerinize benzemez...

Karanlık sessizleştikçe, bizim gecelerimizde sesler çoğalır...

El ayak çekildikçe, gelenimiz gidenimiz artar...

Şehir uykuya daldıkça, bizim içimizde rotatifler baskıya başlar... Üç sütuna haberler, tek sütuna haberler, manşetler, eski fotoğraflar siyah beyazlar, renkliler...

O vurulmuş kadın gelir sızlanır...



Bizim gecelerimiz sizin gecelerinize benzemez...

Mahkeme koridoruna çıkarız, herkes uyurken...

Siyah cübbeli avukatların, yüzü endişeli davalıların, polislerin arasında götürülen mahkumların gölgeleri odamızda dolanır...

Bir sürü insan, gecelerimiz kalabalık...

Koridordaki tahta bankta, yanımıza en sevdiklerimizi oturturuz...

Mübaşir bağırır:

“Sanıııkkk....”



Biz ağlayacaksak geceleri ağlarız...

Kimse görmez...

Elimizin tersi ile yanaklarımızı silip otururuz klavyenin başına, çünkü vurulmuş çocuklar çıkıp gelmiştir gecelerimize...

Anneler bebeklerini bizden isterler...

Babalar gelip bize anlatırlar dertlerini...

Onlar anlatır biz yazarız sabahlara kadar, rotatif durmaz...



Bizler sadece iyi şeyler diledik, ülkemiz için...

Yuvalara huzur, sokaklarımıza güven...

Çocuklarımız için “güzel günler” istedik...

Gençlerimiz için biraz olsun umut...

Asla dönüp gitmeden, vazgeçmeden, gecelerimize giren o hakkı yenilmiş yetimlere kıymayın dedik...



Bunun için işte; bu gece yine tam 34’ümüz hapishanelerdeki hücrelerde olacağız...

Her birimizin asılması için mahkemelerde dosyalarımız var... Mübaşir gün ağardığında yine bağıracaktır:

“Sanııık...”

Bir eşkıya gibi sorgulayıp, bir vatan haini gibi asıp, bir düşman gibi vuruyorlar bizi...



Biz ise direniyoruz sadece...

Bizim gecelerimiz sizin gecelerinize benzemez...




6 Aralık 2015 tarihli yazısı.