Elini ağzına kapatır da kıkır kıkır...

Ya da kahkahalar attığında...

Hiç fark etmez...

Kadınlar gülmez...



Çünkü...

Yüreğinin bir parçası yiğidinde, birer parçası çocuklarında, gerisi yakın, uzak sevdiklerinde... Bölünmüş kalbi endişeler, evhamlar, korkular, kaygılarla dilim dilim...

Güldüğünü sanırsın...

Yüreğinin kendine kalanı, gülmesine yetmez...



En mutlu gözüktüğü anda, en keyifli zamanında bile yapışıp kalmış bir sızı vardır kadının ta içinde...

Dudaklarında donar gülüşü...

Onu yüce yapan anaçlık, kadının cezasıdır da...

İzin vermez...



Tıpkı herkes uyurken bölünen uykuları gibi... Aç varsa boğazından inmeyen lokmalar gibi... Birisi ağlayacaksa, herkesten önce oturup ağlaması gibi...

Mahkumiyetidir kadının...

Ve mahkumiyet hiç bitmez...



Kadının gülüşü derken “İffetten” söz ediyorsun ya...

İffetsiz erkeklerin yarattıkları bu uğursuz günlerde... Dört bir yan kan kokarken... Erkekler kadınların sevgililerini, yiğitlerini, çocuklarını, bebeklerini öldürürken... Öldürenler iffetsizler tarafından ödüllendirilirken... Birinizin “analar ağlamasın”, öbürünüzün “kadınlar gülmesin” saçmalıkları bile...

Herkesten çok sızısıdır kadının...

Gülmek içinden gelmez...



Hangi iffet?..

Muktedir erkeklerde yok o...

Yalan söylediğinde kadının yüzü kızarır...

Kadının “ar”ı vardır...

Sıkılır...

Utanır...

Dön bak yapanlara; çalmayı, soymayı, vurmayı, kırmayı, zulmü bilmez...



İffetsizlerin dünyasında, acıdır kadının payına düşen...

İster elini ağzına kapatıp da kıkır kıkır...

İster kahkahalar atsın...

İçindeki infaz ara vermez...

Kadınlar gülmez...




3 Ağustos 2014 tarihli yazısı.