Değerli Okurlar; şu an insanoğlunun içinde bulunduğu durumu, yıllar önce bir senaryo olarak önüme koysalardı, “hadi canım bu kadar da olmaz” derdim. Ama şu an o “bu kadar da olmaz”‘ı aynen yaşıyoruz. Bir tarafta uzayda fink atan emperyalistler, binlerce kilometre uzağı vuran silahlar, her şeyin para gücü olduğunu iddia eden ABD ve yandaşları diğer tarafta ancak mikroskop altında görülebilen “dev” bir virüs. Hani  patriotlar, hani S400’ler diyesi geliyor insanın. Sadece sağlık değil ki etkilenen aynı zamanda ekonomiler de çökmek üzere. ABD, AB ve petrol ihracatı yapan ülkelerin dışında, ekonomisi güçsüz olan ülkelerin hali perişan.

Koronavirüs, ülkemizi ekonomik açıdan çok zor bir dönemde yakaladı. Öyle zor bir dönem ki, Merkez Bankası’nın ihtiyat akçesi diye nitelendirdiği kefen paramız bile bitmiş. Şu durumda dışarıdan kaynak temini de imkansız. Durum böyle devam ederse üç dört ay sonra neler yaşanacak kestirmek çok da zor olmasa gerek.

Ülkemi yönetenler; işte bir Kurtuluş Savaşı. Bu savaşı kazanabilmemiz ancak o savaştaki millet şuuru ile bir araya gelmemizle başarılabilir. Hepimiz kardeşiz ve ülke için varız deyip çözüm arayışlarına tez elden girişmeliyiz. Burada artık siyasi gelecek falan söz konusu değil. Bu mücadele ne iktidar ne muhalefet meselesinden çıkmıştır, başlı başına bir varoluş mücadelesidir. Durum zor, koronavirüs bizi iyice sarmaya başladı. Bu hastalıkta esas öncelik bağışıklık sistemimizi güçlendirmek diyor tüm doktorlar. Soruyorum, bu nasıl olacak? Gündelik çalışıp evini geçindiren bir işçi işini kaybederse, nasıl yiyip nasıl içecek? Eğer biz bir sosyal devletsek, ihtiyacı olan vatandaşlara hastalık geçinceye kadar hiç olmazsa asgari ücret düzeyinde destek verilmelidir. Bu ülke, Suriyeli göçmenler nedeniyle altı yılda 50  milyar harcadı. Konuşulan rakam daha bile fazla.  Peki kendi insanımıza bu desteği üç ay boyunca veremeyecek miyiz?

Ülkenin, ekonomi konusundaki uzmanları bu durumdan kurtulmamız için, ciddi öneriler sunuyorlar. CHP bu konuda çok ciddi bir rapor açıklamakla kalmadı, aynı zamanda Sayın Kılıçdaroğlu bu raporu, Sayın Erdoğan ve muhalefet partilerine de gönderdi. Ama bizler bu gönderilen raporla ilgili herhangi bir yorumunuzu duymadık. Birlikte bu önerileri tartışıp ortak aklı eyleme sokmanın tam zamanı değil mi? Başarırsak, bu Türk Milletinin zaferi olacak. Unutmayın bu vatanın sahibi ne sizsiniz, ne de benim. Sahibi, Sayın Erdoğan da hep diyor ya ! MİLLET, MİLLET.

Bu ülkenin insanı artık “ŞEFFAFLIK” istiyor. Olan biten tüm açıklığıyla anlatılırsa inanın bana korunma önlemleri daha ciddi uygulanır. Koronavirüs, Aralık ayında Çin’de ilk sinyalleri verdiğinde, biz birtakım radikal kararlar almalıydık. Özellikle Umre ve toplu ibadetlerin yasaklanmasında geç kaldık. Bu konuda kurulan kurul son derece önemli. Bu kurul çok önemli işler yapmakla beraber konularında uzman çok değerli üyeleri de içinde barındırıyor. Gece gündüz demeden ülkenin tüm sağlık çalışanları ile birlikte büyük bir mücadele içindeler. Onlara şükran borçluyuz. Gönül isterdi ki, ülkede hizmet veren tüm doktorların örgütü TTB ve Eczacılar Odası temsicileri de bu kurulda olsun. Bu denli güçlü ve kalabalık bir kurulda, halk sağlığı uzmanlarının daha fazla sayıda olması gerekirdi. Bu konuyu televizyonlarda defalarca dile getiren Dr. Serdar Savaş senelerce hem ulusal, hem de uluslararası çalışmaları olan bir hekimimiz. Bence çok haklı. Esas üstünde durulması gereken hastalığa yakalanmamak için ne  gerekiyorsa yapılmasıdır.

Dr. Serdar Savaş, Sayın Gürkan Hacır’ın programında bu konu ile  ilgili gerçek bilgiler ve önerileri tüm yüreği ile açıkça ortaya koydu. Alınan  önlemlerin, özellikle sahaya yansımalarında  önemli eksikler olduğunu dile getirdi. Testlerin uygulanmasını ve bu kullanılan testlerin dışarıya gerek kalmadan da ülkede üretilebileceğini  söyledi. Kesin sokağa çıkma yasağı uygulanması mücadele için şarttır dedi. Sevgili meslektaşımın ortaya koydukları halk sağlığı açısından son derece önemli gerçeklerdi. Koruyucu Hekimlik (Halk sağlığı) tıbbın çok önemli anabilim dallarından biridir.

Yönetenler; okuyucularımla paylaştıklarımı bir eleştiri olarak almayın. Ekranlara çıkan tüm uzmanlar, ülkemiz için daha iyisi ne olabilir diyerek önerilerini dile getiriyorlar. Birlikte yaşıyoruz, bu günleri de geleceği de birlikte yaşayacağız. Küsmek darılmak yok.

Özetlersek; Bilim Kurulu son derece önemli. Kurulun üyeleri de, sağlık çalışanları da çok yorgunlar. Yönetime düşen ise bu liyakat sahibi insanların aldıkları kararları uygulamaktır. Sokağa çıkma yasağı  gözden geçirilmelidir. Tüm yurtta olmasa bile belirli kentlerde uygulanmalıdır.

Bilim Kurulu ayrı ayrı kanallar yerine tüm kanallarda aynı saatte yayınlanmak üzere oturumlar düzenleyip bizleri bilgilendirseler. Bu toplantılara kurul üyelerinden uygun olanlar katılsa, TTB, Eczacılar Odası Temsilcileri ve özellikle Halk Sağlığı Uzmanı ve gazeteciler bir arada karşılıklı konuşsalar daha yararlı olmaz mı? Zaten tüm gün yorgun olan bu kurul üyeleri bir de gece yarılarına kadar değişik ekranlarda perişan olmazlar. Dinlerken göz kapakları nerde ise kapanacak hocaların.

Önemli bir diğer konu da, Sayın İmamoğlu, Sayın Yavaş ve Sayın Soyer, koronavirüs konusunda aklı, bilimi ve sosyal belediyecilik ilkelerini ortaya koyarak büyük çalışmalar başlattılar. Yürekten kutluyorum. Tabii bu çalışmalar Sağlık Bakanlığı ve Bilimsel Kurulu’nda aldığı kararlarla ortaklaşa yapılıyor. Tüm yerel yönetimlere ekonomik destekler verilmelidir çünkü onlar saha da halkla karşı karşıyalar. onların işleri de zor. Türkiyem neleri başarmıştır, bunu da başaracaktır. Önemli olan bu sıkıntılı dönemde kırmadan, dökmeden demokratik ilkeler ışığında sosyal devlet kavramıyla örtüşen ortak akılı kullanmaktır.

SON SÖZ: TEK BİR KİŞİNİN HAYATI, DÜNYADAKİ EN ZENGİN İNSANIN MAL VARLIĞINDAN MİLYONLARCA KAT DAHA DEĞERLİDİR. KÜBA’DA BİR HASTANE DUVARINDAKİ YAZI