Bakkal, market, fırın, kasap, manav aniden doldu taştı.

Mesafeni bil.

Maskeni bil.

Üç adımını bil.

İzolasyonunu bil.

Hepsi unutuldu.

İçişleri Bakanı, sırayla en uysal TV kanallarına canlı bağlanarak, “telaşa gerek yok, sadece 2 gün... Pazar akşamı yasak bitiyor...” diye güvence vermesine rağmen inandırıcı olamadı.

Hayret!

Koşuştular markete.

Saat 21.45’ti.

İlk akla gelen ekmekti.

Türkiye’de, Tanrı’ya ve toprağa şükür, en bol olan ürün buğdaydı. Bizim çiftçimiz tarlasından yılda 22 milyon ton buğday üretiyor. 11 milyon ton buğday da yurt dışından satın alıp, ithal buğdaydan böreklik un ve makarna yapıp dışarıya satıyoruz. Anadolu topraklarında tarih boyunca “Ekmek bulamadığı için aç kalmış mezarı” hiç olmadı.

Ekmeksiz kalmak!

Mümkün değildi.

İnanmadı insanlar.

Neden?

Bir nedeni olmalı!

★★★

Fırın önünde, market girişinde kuyruklar oluştu. Kuyruklarda itişme, kakışma, bağırma, küfür ve ardından bıçaklar da çekildi.

Saat 21.45’ti.

Evdeki ekmek.

Evdeki pirinç.

Evdeki peynir.

Biter diye sanki gökten “aç kalırız korkusu” yağıyordu. Evdeki ekmek, pirinç, peynir bitse bile bu devlet seni “ekmeksiz, pirinçsiz, peynirsiz koymaz” diyenlere inanmıyordu insanlar.

İnanmayanı bırak.

İnandıramayana bak.

Bu devlet, Koca Yusuf kargo uçağına “yardım malzemesi yükleyip” dünyanın en zengin ve varlıklı ülkeleri İngiltere’ye, İtalya’ya, İspanya’ya, Libya’ya, toplam 40 ülkeye gönderiyordu. Para karşılığı değil insaniyet namına yardımları Cumhurbaşkanı’nın mektubu ve forsu ile yolluyordu.

Saat 21.45’ti.

Kuyruktaki insanlar!

Mektuba güvenmiyordu.

Koca Yusuf uçağına da...

Cumhurbaşkanı forsuna da...

Bakkal, fırın, kasap, manav delicesine doldu, taştı ve “Ben, bende değilim...” dercesine kuyruklar oluştu. Bıçaklar çekildi.

★★★

Saat 21.45’ti.

Gideceğimiz yer!

Geldiğimiz yerdi!

Genelde virüsü 1 kişi, 3 kişiye bulaştırıyordu. İstanbul’da ise Bakan’ın açıkladığına göre “1 kişi 16 kişiye virüs taşıyordu” ve biz sayıları 1 milyon 600 bini geçen fedakar sağlık ordumuzla bu salgını savuşturacak “Virüs taşıyan 1 kişinin 0.75 kişiye bulaştıracağı noktayı” yakalayarak, virüsün belini kıran ülke olacaktık.

Unutuldu fedakarlık.

Unutuldu mesafe.

Unutuldu maske.

Kuyruklar oluştu.

Marketler doldu taştı.

Yüz yüze, dirsek dirseğe, omuz omuza inançsız kalabalığın kuyruğu saat 24.00’e kadar sürdü. Ve geldiğimiz nokta, virüsü 1 kişinin 36 kişiye bulaştırdığı yerdi.

★★★

“Sokağa çıkmak 30 büyük şehirde ve Zonguldak’ta yasak olacak” diye 2 gün önceden bildirilseydi, belki de bizim insanlarımız “ekmeksiz kalırız” paniğine bu denli düşmezlerdi.

Bunu akıl edemediler.

Hayret!

Neden edemediler?

Olur mu beklediler?

Onay mı beklediler?

Tensip mi beklediler?

En alttaki adamın en üstteki adamdan emir bekleme modelinde mi bir terslik vardı?

Saat 21.45’ti.