Dünyada birçok ülkede kişilere, Anayasal haklarının ihlal edilmesi ve bu ihlallere karşı diğer yolların etkisiz ya da sonuçsuz kalmış olması durumunda; son bir çözüm olarak konunun Anayasa Mahkemesi’ne götürülmesi olanağı tanınmaktadır.

Almanya’da Anayasa şikayeti olarak isimlendirilen yol, Latin Amerika ülkelerinde “amparo yolu” (özgürlük koruma yolu) olarak adlandırılmakta ve uzun yıllardır uygulanmaktadır.

Hak ve özgürlük ihlallerinde bu yolun kullanılabilmesi için kişilerin kendilerine tanınmış tüm idari ve yargısal başvuru yollarını tüketmiş olmaları gerekmektedir.

Türkiye, 2010 yılında yapılan Anayasa değişikliğiyle Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru yolunu açmıştır. Bireysel başvurunun uygulamaya geçirilmesiyle, kamu gücünü kullanan kişi ve kurumların sebep olduğu hak ihlallerine karşı 23 Eylül 2012 tarihinden itibaren anayasal yargı denetimi başlatılmıştır. Buna göre, 23 Eylül 2012 tarihi itibarıyla herkes, Anayasa’mızda güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesi’ne başvurabilmektedir.

BİREYSEL BAŞVURU HER GÜN ARTIYOR

Bireysel başvuru istatistikleri her 3 ayda bir güncellenerek kamuoyuna açıklanıyor. Son açıklanan verilere göre, 23 Eylül 2012 yılından 31 Aralık 2019 tarihine kadar yapılan toplam bireysel başvuru sayısı 254.636’ya ulaştı. Başvuruların 211.801’i sonuçlandırıldı (anayasa.gov.tr).

İhlal kararlarına göre; en çok ihlal edilen hak ve özgürlüklerin dağılımı aşağıdaki gibidir:

- Adil yargılanma hakkı: %50.8

- Mülkiyet hakkı: %30.9

- İfade özgürlüğü: %6.6

- Özel hayatın ve aile hayatının korunması hakkı: %2.6

- Kötü muamele yasağı: %2.1

- Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı: %2

AİHM’E YAPILAN BAŞVURULAR REKORA KOŞUYOR

Anayasa Mahkemesi’nden sonra, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) de 2019 yılı faaliyet raporunu açıkladı. Raporda, Türkiye inceleme aşamasında Rusya’dan sonra en çok dosyaya sahip 2. ülke oldu.

Mahkemeye gelen her 4 başvurudan birisi, üye ülkelerde adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini gösteriyor. Türkiye’den yapılan AİHM’de kabul edilen başvuru sayısı 2016 yılında 8.303, 2017 yılında 25.978, 2018 yılında 6.717, 2019 yılında ise 7.274 olarak gerçekleşti.

AİHM’in Türkiye ile ilgili 2019 yılında karara bağladığı 113 dosyada, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde en çok ihlal ettiği başlık “ifade özgürlüğü” olarak ortaya çıktı. Yine dosyaların 16’sını özgürlük ve güvenlik hakkının ihlali, 14’ünü mülkiyet hakkının ihlali ve 13’ünü ise adil yargılama hakkının ihlali oluşturmakta. Türkiye, Rusya’nın AİHM sistemine dahil olduğu 1998 yılında kadar mahkûmiyet birinciliğini kimseye kaptırmıyordu.

Danıştay’ın idare lehine görüş değiştirmesi mülkiyet hakkı ihlali başvurularını patlattı


Ülkemizin gerek Anayasa Mahkemesi ve gerekse AİHM’de adil yargılanma hakkı ve ifade özgürlüğü ihlalleri nedeniyle bireysel başvuruya konu edilmesi, “hukuk devleti” niteliğimizin sorgulanması sonucunu doğurmaktadır.

Yabancı ve yerli yatırımcılar açısından mülkiyet hakkı ihlalleri ve adil yargılanma hakkının ihlali vakıalarının çoğalması, yatırım kararlarını direkt etkilemektedir.

Danıştay son zamanlarda, 40 yılda oluşturduğu hakkaniyete ve hukuka uygun görüşlerini vergi idaresinin kusurlarını görmeme noktasına taşıdı. Örneğin; vergi ceza ihbarnamesinin dayandığı vergi inceleme raporunun ya da atıf yapılan vergi tekniği raporlarının mükelleflere tebliğ edilmemesi durumunda “adil yargılanma hakkının” ihlal edilmediği şeklinde Vergi Dava Daireleri Kurulu kararları verildi. Yine takdir komisyonlarına ilişkin Vergi Usul Kanunu açık olmasına rağmen, bu komisyonların “varsayıma dayalı” vergi tarhiyatlarına ve takdir komisyonlarının, idare tarafından “zaman aşımını durdurma aracı” haline gelmesine yol açtı. Bütün bu gelişmeler; gerek Anayasa Mahkemesi’nde ve gerekse AİHM’de vergi ile ilgili, mülkiyet hakkı ihlalleri ve adil yargılanma hakkı ihlalleri başvurularını artırdı.

İdarenin her kusurunu yasaların açık hükmüne rağmen “Devletin vergiye ihtiyacı var” yaklaşımı ile mazur görür ve yol verirseniz, bu ülkeye yabancı yatırımcı gelmez, yerli yatırımcı da yeni yatırım yapmaz.