Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, kendisinden önceki dönemle ilgili başta imar rantları olmak üzere kapsamlı bir araştırma yaptırdı. Bunların bir kısmını Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na intikal ettirdi. Yavaş, düzenlediği basın toplantısında, belediyenin uğratıldığı zararı 3 katrilyon lira olarak açıkladı. Ankara’da bunlar yapılırken, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin suskunluğunu bu köşede vurgulamış, geçmişte bunca yolsuzluk yapıldığı gündeme getirilirken, bunların ortaya çıkarılmadığını, yargıya intikal ettirilmediğini vurgulamış, o zaman iddialarının gerçek olmadığını da eklemiştik.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi, yolsuzluk iddialarının üzerine gitme konusunu çok ağırdan alıyor. Adeta, “Beni bu işlere bulaştırmayın” havasında. Nitekim, bugüne kadar savcılığa intikal ettirdiği dosya sayısının üçü-beşi geçmediğini öğreniyoruz. Peki, teftiş kurulu ne yapıyor? Yolsuzluk, usulsüzlük mü bulamıyor, yoksa iktidarla ters düşülmemesi için iddiaların üzerine mi gidilmiyor?

MÜFETTİŞ İSTEDİ

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nın isteği üzerine, İçişleri Bakanlığı tarafından üç mülkiye müfettişi görevlendirildi. Şimdiye kadar bir müfettiş bile istenmemişken, birden üç müfettiş görevlendirilmesi de ilginç.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde geçmişte inceleme yapan müfettişlerden “Bir şey yok, her şey usulüne göre yapılmış” raporu düzenleyenlerin, AKP iktidarında vali yapıldı. Birisinin oğluna belediyeden işler verildi. Onların “Akladığı” konuları incelemekle görevlendirilen ve 40’a yakın usulsüzlük belirleyen, büyük yolsuzluklar olduğunu ortaya koyan bir müfettişin başına da gelmedik kalmadı.

Ankara Büyükşehir Belediyesi, kendi müfettişlerine inceleme yaptırdı, dosya hazırladı.  Evet, belli konularda mülkiye müfettişlerinin görevlendirilmesi gerekiyor ama belediyenin de bu konuda ön çalışma yapmalı. İstanbul, adeta sorumluluktan kaçarcasına her şeyi mülkiye müfettişlerine bırakıyor. Konuştuğum mülkiye müfettişleri bazı kaygılarını dile getirdi. Geçmişte İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile ilgili önemli yolsuzluklarla ilgili fezlekeler düzenleyen Başmüfettiş Candan Eren’in başına gelenleri hatırlattılar.

SUÇ OLMAKTAN ÇIKARILDI

İlginç gelişmeler olmuştu. Müfettişler soruşturmayı sürdürürken,   yürürlükteki mevzuata göre “suç” dedikleri konular, yasal değişiklikler yapılarak suç olmaktan çıkarıldı. Şirketlerde yapılan usulsüzlükler, “Yıl sonu ibra edilmiş olanlar” için “Suç yoktur” dediler.

Müfettişlerin incelemelerinden çıkan sonuçlar açıklanmadan,  belediyelerle ilgili yasalarda değişiklik yapılıp yapılmadığına da muhalefet dikkat etmeli. Bunu dile getiren uzmanlar, geçmişte yaşananları anımsatıyor, yolsuzlukları çıkaran başmüfettiş Candan Eren’in başına neler getirildiğini de ekliyorlar.

Bir gazete, başmüfettişi hedef gösteriyordu. Açtığı 11 davanın 11’i de Candan Eren’in lehine sonuçlandı. Takip eden süreçte asılsız ve dayanaksız bir şikayet üzerine, görevden uzaklaştırdığı bir kişinin şikayeti üzerine hakkında açılan soruşturma sonucunda, “görevde yetkiyi kötüye kullanmak” suçlamasıyla, 5 ay hapis cezasına çarptırıldı, cezası paraya çevrildi. Yetmedi, “Müfettişlikten çıkarılma cezası” verildi. Eren,  Zonguldak Vali yardımcılığına tayin edildi. Kararlara itiraz etti, hapis cezası bozuldu, vali yardımcılığına atanma işlemi iptal edildi. Eren, yeniden Mülkiye Başmüfettişliği’ne döndü. Evet döndü ama o günden sonra rahat bırakılmadı. O mesleğinden ayrılmak zorunda kaldı.

Yolsuzluklarla mücadele edilmek isteniyorsa, edilmeli. Yoksa “Ediyormuş” gibi görünmeye de gerek yok.

Uyarının üzerinden 109 yıl geçti ama...


Yılbaşı öncesi sahte rakı üretimi artar. Bu rakı yüzünden ölümler de olur. CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba, son 2,5 ayda 98 kişinin sahte rakı içtiği için öldüğünü açıkladı. Rakı üzerindeki ağır vergiler nedeniyle, ucuz diye sahte rakıya yöneliniyor ama bunun sonucu olarak yılda 500 civarında vatandaşımız  hayatını kaybediyor.

Geçmiş dönemi araştırdım. Meğer, sahtecilik her dönemde varmış. 29 Eylül 1911 yılında Dahiliye Vekaleti yani İçişleri Bakanlığı tarafından yayımlanan bir genelgenin özetini okuyoruz:

“Toplumun sıhhi açıdan dikkatine: İstanbul’un değişik mahallelerinden numune alınarak tahlili yapılan su, yoğurt, yağ, zeytinyağı, ekmek, limonata, gazoz, şurup, konyak, şarap vb. zararlı madde içerdikleri; margarin, zeytinyağı, pamukyağı, konyak, şarap adı altında satılmakta olan sıvıların çoğunda ispirtodan yapılmış olduğu, gazoz ve limonata gibi içeceklerin ise sağlıksız şişelerde satıldığı ve sarhoşluk veren maddelerden yapılmış olduğundan, sağlık açısından sakıncalı oldukları görülmüş, ölüme sebebiyet verildiğinden belediyelerce incelemesine ve sağlıklı üretim yapılmasına dikkat edilmeli.”

Aslında gıda, içki konusunda aradan 109 yıl geçse de değişen bir şey yok.