Moskova’dan gelecek habere kilitlendik.

Erdoğan-Putin görüşmesinin alt metni; Türkiye’nin İran, ABD ve Avrupa Birliği ilişkilerinin yol haritası hakkında da fikir verecek.

Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ın önceki gün alelacele aldığı 13 Nisan’da genel seçim kararı bu masanın konusu olsa ne yazar...

Demokrasinin rafa kalktığı Suriye’de, iktidar namlunun ucuna dayanmışken...

★★★

Ekonomik tabloya bakalım: Türkiye, Rusya-Amerika dengesini koruyabilecek mi?

Rusya’nın S-400 hava savunma füzeleri ile dış borcu ödeyemeyeceğimize göre, masada kartlar adil dağıtılmak zorunda!

★★★

Sabancı Üniversitesi Yönetim Bilimleri Fakültesi Finans Kürsüsü Başkanı Prof. Dr. Özgür Demirtaş, 27 Kasım 2016 tarihinde katıldığı bir televizyon programında “Türkiye haklı olmakla güçlü olmayı birbirine karıştırıyor” tezine yaslanarak, ekonomik olgulara işaret ediyor.

2007 ve 2016 yıllarına ait özel sektörün varlıkları ile yükümlülüklerini karşılaştırıyor.

Türkiye’nin finans dışı reel sektör varlıkları toplamı 2007 yılında 76 milyar dolar olurken, yükümlülükleri 130 milyar dolar; 2016 yılında varlıkları 100 milyar dolara çıkan reel sektörün, yükümlülüğü 310 milyar dolara fırlamış.

2016 yılı itibarıyla ortaya çıkan 210 milyar dolar açığın yüzde 93’ü, ABD Doları ve Euro borçlanmalardan oluşuyor...

★★★

Demirtaş, Türkiye’nin katma değeri yüksek ürün ihracatında “batı kulübü”nün yüzde 60’lara varan oranda aldığı paya dikkat çekiyor. Yapısal reform dediğimiz nokta...

İyi eğitim, üretime dayalı kaliteli büyüme falan...

2016 yılı itibarıyla ortaya konan bu tablo; geldiğimiz noktada oransal olarak büyük farklılıklar göstermiyor.

Demirtaş, genel çerçevede Türkiye ekonomisinin Avrupa ülkeleri ve Amerika ile sıkı bağlarına vurgu yapıyor.

Uzunca bir süredir yalnızca Twitter hesabından paylaşımlarda bulunan Demirtaş’ın bugünlerde yoğunlaştığı konu Suriye değil, koronavirüs krizi.

Yayılım hızının yüksekliğini grafiklerle gösteriyor.

★★★

Daha güncel bir yaklaşıma bakalım.

Suriye sorunu ile özdeşleştirilen Ahmet Davutoğlu’nun lideri olduğu Gelecek Partisi kurucularından “emekli bankacı” ve yazar Kerim Rota’yla aynı konuyu konuştum.

“Önce Moskova’da Rusya Devlet Başkanı Viladimir Putin ile Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan görüşmesinden çıkan sonuçları görmeliyiz” diyor.

★★★

Türkiye ekonomisinde “ABD ve Kıta Avrupası”nın ağırlığı konusunda Rota da, Demirtaş’ın görüşlerini paylaşıyor.

Bunu birkaç gösterge ile örnekliyor:

Türkiye ihraç ettiği Eurobond’ların (Hazine ve Maliye Bakanlığı veya özel sektör tarafından, yurtdışından kaynak sağlamak amacıyla döviz cinsinden ihraç edilen uzun vadeli borçlanma aracı) yüzde 70-80’ini ABD ve Kıta Avrupası’na satıyor.

“2013 yılında yatırımlarda yüzde 25 olan yabancı sermaye payı, her yıl azalarak yüzde 9’a kadar geriledi” diyen Rota, küresel risk endeksinde Türkiye’nin Güney Afrika, Brezilya, Rusya liginden bir alt kümeye düştüğünü de belirtiyor.

CHP’nin, 27 Şubat İdlib “savaşından” önce açıkladığı ekonomik raporunda, Türkiye’nin dış finansman ihtiyacının 2020’de 178 milyar dolar olduğuna vurgu yapıldı. Göç dalgası ile artan maliyet bunun içinde yok tabi... Erdoğan artık AB’den “geri kabul anlaşması” çerçevesinde taahhüt edilen yardımı elinin tersiyle itiyor...

★★★

Erdoğan’ın BM Genel Kurulu’nda sunduğu ve bugün de Avrupa kapısına “dayanan” mülteci akınına karşı ortaya koyduğu öneriyi hatırlayalım:

“Kuzey Suriye-Türkiye sınırında 30 kilometre derinliğinde 145 kilometre uzunluğunda bölgeye 26 milyar dolar yatırımla, 1-2 milyon Suriyeliyi yerleştirelim.”

Daha önce de yazdığım gibi yerleşim planları da hazır olan “Yeni Suriye Şehri” planı için arazi sorunu çözülmedi.

Ruhsatı almak için savaşıyoruz...