Türk milletinin kalbine işleyen kült bir eserdir, Selvi Boylum Al Yazmalım. Kırgız Yazar Cengiz Aytmatov’un kitabını Atıf Yılmaz 1977’de sinemaya uyarladı. Asel, İlyas, Baytemir yani beyaz perdede Asya, İlyas, Cemşit diye tanınan üçlünün ilişkisi üzerinden mutluluktaki  aşk, emek ve iyilik kavramları sorgulandı. Filmle hafızalara kazınan, “Sevgi neydi?” sorusunun cevabı, üniversiteli bir genç kızın gazetemize gönderdiği mektupta gizliydi. Siyasetçiler, uzun zaman sonra partiler üstü ‘Mektup Operasyonu’ için birleşecekti.

AŞKLA SEVEBİLMEK

14 Şubat Sevgililer Günü diye bir aşk hikayesi yazmayacağım. Memleketi, milleti ve mesleğini aşkla sevenlerin hikayesi bu...Üniversitelilerin gözlerindeki ışığın solduğunu gören Prof. Dr. Engin Karadağ ve Prof. Dr. Cemil Yücel, ders verdikleri kürsülerin ardına saklanıp, amfi kapılarını sorunların üstüne kapatmadılar. Türkiye Öğrenci Memnuniyet Araştırması’yla 188 üniversitedeki 35 bin 715 gence ulaştılar. ‘Rektör bizden, iş hazır’ diyen ilahiyatçılar hariç tıp, hukuk dahil üniversitelilerin yüzde 61’i mutsuz, gelecekten umutsuzdu.

GELECEĞİMİZ NEREDE?

Genç işsizlik yüzde 27.4’e çıktı. Üniversiteliler, ‘Kral çıplak!’ demişti. Araştırmanın, soğuk verilerinden insanlık suçu çıkacağını bilmiyorduk. Haberini yaptık, yayımlandı. Hukuk öğrencisi 19 yaşındaki bir genç kızdan, e-posta geldi. Adil bir dünya için hukuk okurken, adaletsiz korkunç bir dünyaya sürüklenmişti. Yaşamla ölüm arasındaki sınırdaydı. İsimler, şehirler ve okulları yazamam. Kalemimin, yaşadıklarını mektuptan iyi anlatması imkansız. Sözü o mektuba bırakıyorum...

O ADI YAZMA ÇOCUK!

“Üniversiteliyim, hukuk öğrencisiyim. Sesimi duyurmak istiyorum. Bir pavyonda! Evet, bir pavyonda, konstrumasyonluk yapıyorum. Adını doğru yazdığıma emin değilim. Kısaltılmışı, ‘kons’ demek. Eğitim masrafları ve iş bulamadığımdan geldim. İntiharın eşiğindeyim, yaşamayı da istiyorum. İntihardan kötü olamazdı. Onurum, çok zedeleniyor. Diş Hekimliği okuyan arkadaşım da, okul masrafları için gelmiş. Üniversiteliler, ‘150 TL’ye kitap alamıyorum’ ya da ’Harcımı yatıramıyorum’ diye gururlarını hiçe sayıp, konsomatrislik yapıyorlar. 2 ay sonramı göremiyorum. Geleceğim, geceden karanlık. Çaresizlik nedir? Bilmiyorlar. Onların dolaplarından ne eksik olabilir ki? Belki de, sadece pasta. Bunları ‘hadi atlattık’ diyelim, sonrasını nasıl sindireceğiz? Sindirdik diyelim, bir gün aklımıza gelince ne yapacağız? Bizim geleceğimiz nerede? Bir elimizle yere yaslanmış, diğer elimizle gökyüzünü taşıyoruz. Sevgi neydi?...”

MEKTUP OPERASYONU!

Bataklıkta, borçlu esir üniversiteliler... Araştırdık, doğruydu. Bab-ı Ali’de, “Önce insan, sonra gazeteci olmayı” öğretmişlerdi. ‘Gitme, tuvalet temizle’ gibi beylik laflarla arkamızı dönemezdik. Ankara’ya bildirdik. Can güvenlikleri çok önemliydi. Gizli bir operasyon yürütülecekti. O kadar gizliydi ki, bizden de gizlendi. Yine o kadar sevgi doluydu ki; AKP’liler, CHP’liler,  MİT, valiler, belediye başkanları kızları kurtarmak için yüreklerini birleştirdi. Ziya Selçuk, gece boyu uyumadan takip etmişti.

SEVGİ NEYDİ? EMEKTİ…

‘Yeni hayatıma ilk bakış’ notuyla uçak penceresinden çekilen fotoğraf telefonuma düştü. “Umudumu kaybetmiş, devlete güvenimi yitirmiştim. Tam bırakmak üzereyken, ellerimden tutuldu. Valiler,  arabalarıyla aldı. 2 bin 500’er lira haçlık verilip, borçlar da silindi. İş bulup çalışıp okuyacağım. Umutluyum” diyordu. Aytmatov’un “Sevgi neydi?” sorusuna iç ses, “Sevgi, iyilikti, dostluktu, emekti” demişti. Siyasetçiler, iç seslerini dinleyerek geleceğimiz gençler için partilerüstü bir çabayla el ele vermeli, eskisi gibi yemek ücretsiz olmalıdır. Bedeli, ağır gördünüz. Gençleri açlıkla imtihan etmeyin efendiler!