-Emrettiğiniz yüzbaşı geldi efendim.

“İçeri al.”

Nazır subaylara bilgi verdi :

“Az önce sözünü ettiğim talihsiz olayın faili!..”

Yüzbaşı bekletmeden içeri girdi, kaygılı bakışlarla kendisini izleyen subayların arasından hızla ilerleyerek nazırın masası önünde durdu, selam verdi :

-Yüzbaşı Faruk, İstanbul. Beni emretmişsiniz.

Uzun boylu, kumral, yakışıklı, biraz bıçkın havalı bir subaydı. Nazır önündeki yazıya bakarak, yumuşak bir sesle “Oğlum” dedi. “Dün akşam Beyoğlu’nda, İngiliz inzibat subayı Teğmen Miller’i emre rağmen selamlamamışsın. Doğru mu?..”

-Evet efendim, doğru!..

Nazır, dürüst subaya babacanca yol gösterdi :

“Herhalde görmediğin için selamlamadın, değil mi çocuğum?..”

-Hayır efendim, gördüm!..

Nazırın canı sıkıldı :

“Niye selamlamadın öyleyse? Selamlamanız için emir verilmişti!”

-Rütbesi benden küçük olduğu için selamlamadım paşam. Askerlik töresince, önce onun beni selamlaması gerekmez miydi?..

Ziya Paşa derin bir kederle ellerini açtı :

“Askerlik töresi mi kaldı a yavrum? Adamlar galibiyet haklarını kullanıyorlar. İngiliz komutanlığı bu sabah olayı protesto etti. Mesele çıkarılacak zaman değil. Hemen şu müzevir teğmeni bul da özür dile. Olayı kapatalım!..”

Başıyla çıkması için izin verdi. Ama yüzbaşı yerinden kıpırdamıyordu :

-Paşam, bir de beni dinlemenizi rica ediyorum.

Nazır bıkkınlıkla, “Söyle bakalım” dedi.

-Balkan Savaşı’nda teğmendim, Çanakkale’de üsteğmen, Suriye cephesinde yüzbaşı oldum. Ben bu rütbeleri tek başıma savaşarak almadım. Her rütbemde binlerce şehidin ve gazinin hakkı var. Onların hakkını korumak namus borcumdur. Beni affedin, özür dileyemem!..

Harbiye nazırı bozuldu :

“Anlamadın galiba. Harbiye nazırı olarak emrediyorum!..”

Yüzbaşı sükunetle, “Anladım efendim” dedi, apoletlerini (rütbelerini) bir hamlede söküp nazırın masasına bıraktı:

-Artık emrinizi dinlemek zorunda değilim!..

★★★

Selam vermeden dönüp kapıya yürüdü. Oturan subayların, İstanbul’u tutan birkaçı dışında, hepsi saygıyla ayağa fırladı. Hepsinin rütbesi yüzbaşıdan daha büyüktü.

Gözleri dolarak, Faruk yüzbaşıya selam durdular...

★★★

Faruk yüzbaşı ve onun gibi nice kahraman Türk subayı, düşmana boyun eğip diz çökmekten ve esaret altında yaşamaktansa, vatanın istiklali uğruna makam ve rütbelerinden olmayı, hatta hiç düşünmeden canlarını feda etmeyi göze aldılar...

Ve onlar, “Türk Mucizesi”ni şehit kanlarıyla yazdılar.

★★★

“Şu Çılgın Türkler” kitabıyla bu mucizeyi ve Cumhuriyet’e giden yolu en iyi anlatan yazarların başında gelen merhum Turgut Özakman’ı ve Gazi Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere vatan uğruna şehit düşen tüm kahramanlarımızı sevgi, saygı ve minnetle anıyorum...