Yasal gereklere uygun olarak düzenlenmiş vasiyet yazısı (vasiyetname) bağlayıcı bir belgedir. Büyük ATATÜRK’ün 5 Eylül 1938’de İstanbul-Beyoğlu 6.ncı Noterliği’nde onanan, Dolmabahçe -5. 9. 1938 günlü elyazılı vasiyetnamesi sıraladığı 6 maddeden oluşmaktadır. Bağlayıcılığı tartışmasız kesin olan vasiyetnameye ilişkin günümüz iktidarının hukuka aykırı tutum ve gidişine yönelik eleştiriler gereksiz bir sorunla gündemin karartılacağını göstermektedir. Vasiyetname, Ankara 3. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 938/95 T.no.lu dosyasıyla 28.11.1938’de açılmıştı.

CHPne yapılan yollama nedeniyle Demokrat Parti iktidarının 14. 12. 1953 günlü, 6195 no.lu yasa ile yürürlüğe koyduğu geri alma işlemi, Anayasa Mahkemesi’nin Esas 1963/24, Karar 1963/243 sayılı kararıyla iptal edildi. Siyasal öç alma nitelikli girişimi böylece önlenmiş oldu.

12 Eylül 1980 askeri kalkışmasından sonra yine vasiyete elatıldı. Siyasal partilerin kapatılmasına ilişkin 16. 10. 1981 günlü, 2533 no.lu yasa vasiyetname konusunun Devlet Başkanlığı Genel Sekreterliği’nce yerine getirileceğini öngörüyordu. 19 Haziran 1992 günlü, 3821 no.lu yasa ile siyasal partilerin açılması uyarınca CHP 9 Eylül 1992’de yeniden açılmış, bu olanağa bağlı yasanın 2. maddesi parti mallarının ve haklarının geri verilmesi gerçekleşince vasiyetname konusu görevleri CHP yeniden yüklenmiştir.

Atatürk’ün vasiyetine karşın edinimlere sahip olma amacıyla CHP Genel Başkanı Bülent Ecevit’in açtırdığı dava olumsuz sonuçlanmış, hukuksal yolların bu isteğe kapalı olduğu bir kez daha saptanmıştır. Vasiyetnamenin yasal koşullar yönünden sağlıklı, geçerli, tartışmasız olması bir yana, Atatürk’ün özgün ve üstün kişiliğine saygı bakımından da dokunulmazlığı kesindir. 4721 no.lu Türk Medeni Kanunu’nun ilgili 559. maddesinin öngördüğü karşı dava süresi geçtiği gibi ortada dava konusu olacak hiçbir neden de bulunmamaktadır. Siyasal işlemler, oyunlar ve amaçlarla vasiyetnameyi ele almak düşündürücü ve üzücüdür. Türkiye Cumhuriyeti’nin her yurttaşının devlet kurucusunun istemine ve istencine saygıyla yaklaşması gerekir. Ulusal yapımız ve yaşamımızda özgün ve seçkin bir yeri bulunan ATATÜRK’ün vasiyeti hukuksal ve tarihsel bir istençtir. Hiçbir işlemle, yasayla bile geçersiz kılınamaz. Tersine durum gasp (haksız elkoyma-zorbalık), hukuksuzluk ve ağır çirkinlik olur. Devletin geçici yöneticileri, devletin kurucusu ve ebedi başkanına ihanet edemezler. Tersine durum, devletin niteliğine ve adına gölge düşürür.

İktidar partisi, ana muhalefet partisiyle kavgasını başka alanlarda, başka konularda yapmalıdır. Yasama organındaki destekli çoğunluğuna dayanıp hukuku çiğneyerek sonuç almak özünde asla geçerli olmaz, asla bağışlanmaz. CHP vasiyetnameden yararlanmamakta, Atatürk’ün verdiği görevle onun yerine getirilmesinde bir tür gözetleme, düzenleme görevi yapmaktadır. Vasiyetnameyi çekişme ve tartışma konusu yapmak bile Atatürk’e saygı ile bağdaşmaz. O’nun seçkin, saygın ve eşsiz değeriyle çelişen tutumda olanlar hoşgörülmez, suçlanırlar. İş Bankası’na etkin ve egemen olarak siyasette akçalı güç kazanma ve bu yolla oy sağlama girişimi ise asla bağışlanmaz. Tertemiz ve güçlü Türkiye İş Bankası, siyasetçilerin çiftliği, akçalı masası olamaz. Adına gölge düşürülemez. Muhalefetle kavga için Atatürk’ün vasiyetini neden edinmek ve araç kılmak iyi niyetle bağdaşmaz. Çoğunluğuna güvenip yasa yoluyla amaca ulaşmanın zoralımdan farkı olmaz.

BAŞSAĞLIĞI

- Artova’da 4 yaşında başlayan arkadaşlığımız, Tokat Ortaokulu ve Sivas Lisesi’nden sonra üniversite yıllarımızda ve yitirdiğimiz güne kadar Ankara’da süren Muzaffer İlhan ERDOST’a Tanrı’dan engin rahmet, yakınlarıyla sevenlerine ve sayanlarına başsağlığı diliyorum.

- İdlib şehitlerimiz için ulusumuza ve yiğitlerimizin ailelerine başsağlığı diliyor, siyasal iktidarın Suriye politikası ve Rusya’nın sözde dostluğu için endişelerimizi yineliyorum.