Favoritizm... Nepotizm...

Kronizm...

Üç kavramın da buluştuğu nokta kayırmacılık... Kayırmacılığın (favoritizm) tanımına bakalım: “... Belli bir birey, küme, düşünce ya da uygulamayı, bir başkasıyla karşılaştırıp aralarında bir seçim yapmak gerektiğinde nesnellikten uzaklaşıp yan tutma...” Biraz daha açtığımızda, akraba kayırmacılığı (nepotizm) ve eş-dost kayırmacılığı (kronizm) üzerinde yoğunlaşabiliriz. Neden mi? Çünkü... Geçen hafta iktidar cenahında zamanında önemli görevlerde bulunmuş bir isim AKP’nin içinde bulunduğu durumu ‘Nepotizm’le anlatmaya çalıştı. Bu durumun yani akraba kayırmacılığının parti içinde çok tepki çektiğinden dem vurdu! Ancak...

Sorun sadece nepotizm değil!

Açalım... Hangi AKP’liyle -ki bunların arasına zamanında önemli görevlerde bulunmuş isimler de var- konuşsam şu başlıklar üzerinden eleştirilerini yaptı... Tarım ilk eleştiri konusu. Üreticiden tüketiciye ulaşan maldaki aşırı fiyat farkının altını çizenler, köylünün sesine kulak tıkayan ‘muhafazakar aristokrasinin’ olduğunu ifade etti.

Örneğin... Üretici marul üretiyor ama arada bir aracı var, ondan sonra halci var, ondan sonra pazarcı var, en az 3-4 kişinin elinden geçiyor. Bu da aradaki fiyat farkını çok yükseltiyor. Burada çiftçi para kazanmıyor ama paraları aradakiler kazanıyor.

Bu konuda gelen eleştiriler Beştepe’ye ulaşıyor mu? Esas soru bu. Görüştüğüm isimler ‘etten duvar’ örüldüğü vurgusu yaptı ve her şeyin yolunda olduğu konusunda raporların sunulduğuna dikkat çekti.

Bitmedi...

Muhafazakar elitler


AKP ve Beştepe içinde yaşanan tartışmalarda altı çizilen konulardan birisi de şu: Aşırı zenginlik! “Beyaz Türklerden iktidarı aldık” sloganıyla (ki bu merkez-çevre ilişkisi de doğru değil ama konumuz bu değil) Demokrat Parti iktidarından Turgut Özal’a ve Erdoğan’a uzanan çizgi bugün halktan koptu! Kendisini muhafazakar diyenlerin bir bölümü ‘dar ve elitist’ bir anlayışla herkese tepeden bakıyor. Hatırlayın... Tarih 29 Aralık 2012... Tayyip Erdoğan, Şanlıurfa’da şu cümleleri kurdu: “... Bu ülkede bize öteki, zenci muamelesi yapıldı. Tehditler aldık, maddi ve manevi saldırılara maruz kaldık. Ama biz siyasi hayatımız boyunca yaşadığımız tüm zorluklara, engellere rağmen şiddete başvurmadık...” İşte tam da bu noktada gelen eleştirileri duymayan bir iktidar var. Çünkü... AKP içinde (Erdoğan’ın ifadesiyle) ‘zenciler’ oluştu! Bunun da zaman zaman Beştepe’ye anlatılmaya çalışıldığı ama tarım politikasında olduğu gibi ‘abartmayın’ yanıtıyla karşılaşıldığı konuşuluyor.

Şimdi teoriyle pratiğin buluşmadığı geçen mart ayına uzanalım.

Ekonomi reformları ne oldu?


Tarih 12 Mart 2021...

Erdoğan, Haliç Kongre Merkezi’nde, Ekonomi Reformları Tanıtım Toplantısı’na katıldı. Ne vaat etti Erdoğan: “... İkide bir fiyat istikrarı, fiyat istikrarı diyorlar ya... Biz onu atıp kenara koyduk. Şimdi yeni dönem az önce anlattığım gibi aslında dört temelin üzerinde bina edilecek. Yatırım, istihdam, üretim, ihracat... Tarlada ve hallerde kalan meyve ve sebzeleri piyasaya kazandıracak mekanizmaları geliştiriyor, bu ürünleri dijital tarım pazarına dahil ederek hızla alıcılarla buluşmasını sağlıyoruz.”

Yedi aydır üretim ne durumda? Tarlaya baktığınızda ya da dinlemediğiniz üreticileri duyduğunuzda üretimin olmadığı ortada. Peki çözüm?

Bu ülkenin “Beyaz Türkleri” diye tanımlanan Atatürkçü kesim, bugünün AKP içindeki zencilerini de kurtaracak formülü bulmuştu...

Depresyon... Psikiyatride sürekli üzüntü halinde olma... Ekonomideki depresyon ise yüksek işsizlik, düşük üretim ve yatırım... Toplam yatırımlarda azalma, rantiyeciliğin yaygınlaşması, borsada yaşanan çöküşler vs... Örneğin... 1929 Büyük Ekonomi Buhranı... Dünyada 50 milyon insan işsiz kaldı... Toplam üretim yüzde 42 oranında azaldı... En önemlisi ise dünya ticareti de yüzde 65 oranında geriledi. Amerika’da da... 24 Ekim 1929 Perşembe günü borsa dibe vurdu. 1929 yılının fiyatlarıyla 4.2 milyar dolar yok oldu. 4 bine yakın banka battı, binlerce insanın mal varlığı yok oldu. Açlık yaşandı vs... Peki Türkiye ne yaptı? Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşları, devlet eliyle sanayileşmeye öncelik verdi...

Kamu ve özel sektör beraber çalışacaktı... İthalat azaltılmaya çalışıldı, dış ticarette kliring (denkleştirme) ve trampa (takas/malın malla değişimi) sistemleri uygulandı. Türk parasının istikrarını korumak için Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası kuruldu. Tarım ülkesi Türkiye, çiftçisini korudu ve devlet, çiftçiden doğrudan alım yapmaya başladı. Böylece ürün fiyatlarının düşmesi engellendi. Yerli malı kullanımını teşvik için Milli İktisat ve Tasarruf Cemiyeti kuruldu. Lozan Antlaşması ile Türkiye’nin üstlendiği Osmanlı borçları için yeni bir ödeme planı yapıldı.

SONUÇ: Milli ekonominin temelinin tarım olduğu Cumhuriyet tarafından tespit edildi.