HDP’nin Kars eski Belediye Başkanı Ayhan Bilgen’in SÖZCÜ’ye verdiği röportaj dün yazılı ve görsel basında, sosyal medyada büyük ilgi gördü! Bu önemli! Çünkü... Tartışmak gerekiyor, konuşmak, söz vermek, anlamak gerekiyor... 6 milyon oy almış bir partinin cezaevine atılan ‘İslamcı’ belediye başkanının ne dediği siyasetin yakıcı gündemi değil mi? Evet... Ayhan Bilgen ilk röportajında ‘Kral Çıplak’ dedi! “Bilgen ne yapmak istiyor?” sorusundan çok, röportajda kurduğu cümleler anlamlı...

Şifre: AKP’nin unuttuğu, ‘hak temelli siyaset’ ve Nurettin Topçu’nun ‘isyan ahlakı’ vurgusu.

Tespit 1: Ayhan Bilgen’in şu cümlesi üzerine AKP, CHP hatta MHP de kafa yormalı: “...Hak temelli siyaseti her şeyin üzerinde gören ve ‘Anadoluculukta’ bir ortak payda inşa etmeyi önemseyen noktadayız. Alevi felsefesinin Orta Çağ Anadolusu’na taşıdığı dayanışma, barış ve kardeşlik mesajının önümüzdeki kutuplaşmayı da aşabilecek bir felsefi miras sunduğuna inanıyorum. Nurettin Topçu’nun isyan ahlâkındaki Sufi, yerli ve devrimci duruşunu sentezleyebileceğimize inanıyorum...”

Ayhan Bilgen


Ne demek istedi: 19 yıldır iktidarda olan AKP, yürekli İslamcı aydınları üzerinden değil, ‘müteaahitlerle’ siyaset yapıyor! Nurettin Topçu’nun adını ağızlarına almıyorlar. Neden? Yıllar önce bir yazıyı arşivime almıştım. O dönem Hürriyet’te yazan Soner Yalçın, 11 Mayıs 2008’de “Baş davası ahlak olan bir Müslüman sosyalist Nurettin Topçu” portresi yazmıştı. O yazıdan sonra Topçu üzerine yazılar ve kitaplarını okudum. İbn Rüşd ile Gazali kavgasında tarafını felsefeci İbn Rüşd’den yana seçmişti. Yalçın’ın portresinden okuyalım:

... Anadolu Müslüman Sosyalizmi’ne inanmış bir entelektüeldi. İslamcıların ‘güler yüzlü Mehmet Ali Aybar’ıydı... Felsefeciydi; Fransa’da okudu; Paris Sorbonne’da doktora yaptı. Ahlak kuramcısıydı. Doktora tezi; ‘İsyan Ahlakı’ydı. Nurettin Topçu’ya göre, İslam dünyasının içinde bulunduğu kötü durumun sebebi; ne siyasi ne iktisadi ne ilmi ne de fikriydi. Asıl sebep Kuran’ın özü olan ahlakın kaybedilmesiydi. ‘Felsefe olmazsa Büyük Kitabı hakkıyla anlayamazsınız, sadece ezberlersiniz. Kuran Allah’ın kitabı, felsefe ise bizim onu anlayacak olan şahsiyetimizin örgüsüdür’ dedi. Nurettin Topçu, isyan ahlakı teorisini açıklarken ideal tip olarak, ‘Ben Hakkım’ dediği için işkenceyle öldürülen tasavvufun meşhur şehidi Hallacı Mansur’u örnek aldı...”

Ayhan Bilgen, kutuplaşmanın karşısına sadece Nurettin Topçu’yu koymadı... Alevi felsefesinin ‘kardeşlik’ getireceğini ve kutuplaşmayı ortadan kaldıracağını iddia etti. Bu hem HDP’ye hem de CHP’ye mesajdı!

Nurettin Topçu

Merhamet davası


Tespit 2: Bilgen, “Siyasetteki sorun, iktidarla muhalefet ardındaki kısır çekişmenin bedelini tüm ülkenin ödemesidir. Yeni bir muhalefet tarzı siyasette iktidar olmadan da değişimin önünü açabilir” dedi.

Ne demek istedi: HDP yola “Türkiye partisi” olmak için çıktı... Ancak... PKK-Kandil arasında sıkıştı ve çıkamadı, çıkamıyor! İktidar da HDP’yi ‘İllegal siyaset’ üzerinden vuruyor! (Not: Öcalan’ın mektuplarını yayınlatarak) Peki programları var mı? İki parti için de geçerli! Çözümleri ne? Kısır çekişme ve günlük politika değil mi bu yaşanılan?

Tespit 3: Ayhan Bilgen’in “Legal siyaset edilgen pozisyon alıp sorumluluktan kaçınmak yerine kendi işine odaklanıp toplumsal hassasiyet ve beklentilere göre yeniden yapılanmalıdır” cümlesi belirleyici.

Ne demek istedi: HDP yani legal siyaset Kandil konusunda net tavır almalı! Toplumun büyük bölümünün hassas olduğu terör konusunda net olmalı! İstanbul Esenyurt’ta ortaya çıkan görüntülerin arkasında durmamalı! Legal siyaset kimseyi ‘iktidar payandası’ yapmaz! O zaman iktidarla rahat bir şekilde ‘kavga’ edebilirsin! Ayhan Bilgen bir kapı araladı... Herkes şapkasını önüne koyup düşünmeli! Kişiler üzerinden değil programlar üzerinden tartışmak... İki yüzlü değil gerçek olmak... ‘İsyan ahlakı’nı baş tacı etmek her parti için görev değil mi?

SONUÇ: ‘Nurettin Topçu’nun isyanıyla bitirelim: “... İnsanların bir kısmının diğer kısmına köle gibi yaşaması ruhi hürriyeti ortadan kaldırıcıdır. Eşitlik merhamet davasıdır. Bugünkü Müslümanlar büyük sanayi medeniyetinin insanı makineleştiren ve makineye esir yapan zulmüyle el ele vermiş bulunuyor...