Pamir, “TEİAŞ özelleştirilse ulusal güvenliğimiz için büyük bir risk olur. İşin finansal boyutunda ise yerli şirketlerin yetersiz kalması, Avrupalı şirketlerin, Katar’ın devreye girmesi sürpriz sayılmamalı” dedi


Necdet Pamir


‘Derin siyaset’ tartışmalarına odaklanan Türkiye, 2 Temmuz 2021 tarihinde yayımlanan “Cumhurbaşkanı Kararı” ile elektrik sisteminin, kamunun elinde kalan en son ve en stratejik halkalarından biri olan Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketi’nin (TEİAŞ) “özelleştirme kapsamına alınacağı” açıklamasının ne anlama geldiğini hak ettiği şekilde tartışmadı. TEİAŞ’nın önemini konunun deneyimli isimlerinden Petrol Mühendisleri Odası Enerji Politikaları Grubu Başkanı Necdet Pamir’le konuştum. Pamir’e göre, sadece elektrik alt sektörü değil, onu da kapsayan enerji sektörü, her ülke için stratejik ve yaşamsal önem taşıyor. Neden mi? Söz Pamir’de: “Enerji güvenliği, ülkelerin ekonomik güvenliklerinin ve ulusal güvenliklerinin temel taşıdır. Enerjide bağımlılık, ülkelerin ekonomilerini olduğu kadar, ulusal güvenliklerini de tehdit eder. Bu nedenle de enerji (ve elektrik) sektörünün, ağırlıklı olarak kamunun kontrol, yönetim ve denetiminde olması gerekir. TEİAŞ da şebeke verimliliğini, planlamasını, talep projeksiyonlarını, gerekli ikili anlaşmaları yapan ve elektrik sistemine dair her türlü altyapı ve ikincil mevzuattan da sorumlu olan kamu kuruluşu.”

‘ULUSAL GÜVENLİK RİSKİ VAR’

Peki TEİAŞ’ın özelleştirme kapsamına alınması ne anlama geliyor? Necdet Pamir şu tespitleri yaptı: “TEİAŞ’ın özelleştirilmesinde ısrar edilmesi durumunda, enerji/elektrik güvenliğimizin yanı sıra, ulusal güvenlik riski de söz konusu olacak. İşin finansal boyutunda, yerli şirketlerin yetersiz kalması ve doğrudan ya da perde arkasından kimi Avrupalı şirketlerin ve/veya Katar’ın devreye girmesi sürpriz sayılmamalıdır. Yerli şirketlerin ise burada taşeron konumunda kalmaları beklenmelidir. Bu özelleştirmede, enerji sektöründeki diğer özelleştirmelerde olduğu gibi, ulusal çıkar ya da kamu yararı yok.”

Dünya bu konuda nasıl bir yol izliyor? Pamir rakamlarla açıkladı: “Dünyanın birçok ülkesinde, elektrik iletimi kamu şirketleri tarafından yürütülmektedir. Örneğin... Fransa’da 106 bin kilometrelik yüksek ve ultra yüksek gerilim hattını, kamu şirketi olan RTE  (Reseau de Transport d’Électricite) yüksek kârlılık ile işletmektedir. RTE’nin 2020 yılı kârı 4.7 milyar Euro. 50 ayrı noktadan, Avrupa’nın diğer ülkelerine enterkonneksiyon (bağlantı) sağlamaktadır. Avusturya, İtalya gibi ülkeler de benzer başarılı örnekler.”

1984’TEN 2020’YE ÖZELLEŞTİRME

Necdet Pamir, elektrik üretiminde kamunun ağırlığının adım adım nasıl yok edildiğini de şu cümlelerle anlattı: “Elektrik üretiminde kamunun ağırlığı 1984 yılında yüzde 87 iken, 2000 yılında yüzde 60, 2020 yılında ise ne yazık ki sadece yüzde18.7’ye düşürüldü. Sektör, tamamen yerli ve yabancı şirketlerin insafına terk edilmiş durumda. Elektrik üretiminde dışa bağımlılık oranımız, 1984’te yüzde 23 iken, 2020’de yüzde 43.3 oldu. Yandaş şirketlere ‘iş yaratmak’ ve ‘rant sağlamak’ amacı ile (sadece bu dönemde değil) doğalgaz ve elektrik talep tahminleri abartılmış ve yıllar içinde gereksiz ve çok yüksek bir santral kurulu güç kapasitesi yaratıldı. Bunlar, son on yılların, sektörde hızla yaygınlaşan özelleştirme furyasının kaçınılmaz sonuçlarıdır. TEİAŞ özelleştirmesi gerçekleşirse, elektrik sektörü tamamen yerli-yabancı tekellerin rant sevdasına teslim edilmiş olacak.”

“TÜRKİYE ELEKTRİK KURUMU YENİDEN KURULMALI”


Necdet Pamir ne yapılması gerektiğini de tek tek sıraladı:

TEİAŞ’ın özelleştirilmemesi bir yana, tüm elektrik ve enerji sektörü, faaliyet zincirinin tüm halkaları kamu tarafından yönetilmek üzere, kamulaştırılmalıdır.

İletim faaliyetleri, üst kuruluş olarak (yeniden) kurulacak Türkiye Elektrik Kurumu (TEK) bünyesinde bir kamu iletim işletmesi olacak olan Türkiye Elektrik İletim A.Ş. tarafından yürütülmeli ve mevcut iletim şebekesini geliştirecek ve yenileyecek yatırımlar hızla yapılmalıdır.

Kesintisiz, kaliteli, temiz enerjiye/elektriğe, ödenebilir koşullarda erişim, temel bir haktır. Bunu sağlamak ise devletin temel görevidir. Üretimden iletime, dağıtımdan satışa, bu hizmetin tek elden ve kamu eliyle yönetilmesi, bu görevin hakkıyla yerine getirilmesinin ön koşuludur.


“TPAO VE BOTAŞ ÖZELLEŞTİRME KAPSAMINDAN HEMEN ÇIKARILMALI”


Petrol mühendisi Pamir, “Türkiye Varlık Fonu’na (TVF) devredilen ve özelleştirme hazırlıkları sürdürülen TPAO, BOTAŞ ve ETİ Maden, bu fondan ve özelleştirme kapsamından çıkarılmalıdır” dedi ve devam etti: “Petrol ve doğalgazın yapısı gereği birbirleriyle ayrılmaz bütünlüğü var. Arama ve üretimden, iletim ve tüketiciye ulaşmada petrol ve doğalgazın değer zincirindeki halkalarının ayrılmaz olduğu göz önüne alınmalı. Dünyanın birçok ülkesinde olduğu gibi, ülkemizde de petrol ve doğalgaz arama, üretim, rafinaj, iletim faaliyetleri; dikey bütünleşmiş bir yapıda (dikey entegrasyon) sürdürülmeli, bu yapı, ihtiyaç halinde dağıtım ve satış faaliyetlerinde de bulunabilmelidir. Bu amaçla, TPAO ve BOTAŞ’ı da bünyesine alacak Türkiye Petrol ve Doğalgaz Kurumu (TPDK) oluşturulmalıdır.”

‘Taşkömüründe bile dışa bağımlıyız bu durum bitmeli’


Necdet Pamir’in verdiği rakamlar iç açıcı değil: “Ülkemizin birincil enerji tüketiminde dışa bağımlılık; 1990 yılında yüzde 52, 2000 yılında yüzde 67 iken, Covid ve küresel ekonomik durgunluk etkisinde düşen enerji tüketimine karşın, 2019 sonunda yüzde 69.1 oldu. Enerjide dışa bağımlılığa bağlı oluşan enerji ithalat faturası, cari açığın en önemli nedenlerinden. Türkiye, birincil enerji tüketiminin yaklaşık yüzde 29’unu petrolle, yüzde 26’sını doğalgazla, yüzde 17’sini taşkömürü ile karşılamakta. Bu kaynakların tamamına yakını ise ithalatla temin edilmekte. Doğalgazda dışa bağımlılığımız yüzde 99, ham petrol ve ürünlerinde yüzde 92.4 ve taşkömüründe yüzde 97’dir. Öncelikle çözülmesi gereken temel sorunların başında, bu bağımlılığın sona erdirilmesi gelmeli.”