Düşünüp, hayal edin. Zihninizde bir fotoğraf belirsin. Bu fotoğrafta Çin’in 40 yıl öncesine gidin. Çin, daha fazla döviz üreten (ucuz fiyata ihracat yapan) ve daha az döviz tüketen (ithalat) bir ülke olsun diye Çinli işçiler, köylüler, çiftçiler, memurlar canlarını dişlerine takmış “bir avuç pirinç karşılığı ücretle günde 12 saat çalışıyor” iken; o sahneyi canlandırın. O günlerde Çin’in lideri, Cumhurbaşkanı, Başkanı, Başbakanı, her kimse, New York’a gitmeden önce Almanya’dan ithal ettiği çok pahalı lüks makam aracını bir kargo uçağına bindirsin. Kendinden önce makam aracı ABD’ye gitsin ve Çin lideri New York’a varınca makam aracına binsin, iki yanında Çin’den getirdiği korumalarla; gösteriş, tantana, büyüklenme, kibir yumağı toplantıya gitsin.

Çin’de ne olurdu?

Bir düşünün!

Düşün.

Düşün.

İyi gitsin işin!

★★★

Çin, bugün ABD ekonomisini büyüklük olarak geçip, onu korkutmaya başladıysa; cumhurbaşkanından, bakanına, işçisinden memuruna, köylüsünden yüksek bürokratına kadar “yüksek fedakarlığı” hep birlikte zirveye çıkararak başardı.

Bütün Çinliler...

Başkan Mao’dan...

İşçi Yoongi’ye...

Çiftçi Huiyin’e...

Tek tip elbise giydi.

Mao’dan sonra da Çin liderleri, borç parayla kendilerine yeni saraylar yaptırmadılar. Eskiden ne kalmışsa onunla yetindiler. Herkes işine giderken ve dönerken çoğunlukla yürüyerek, azı da bisiklete binerek gidip geldi. Çin edebiyatının “toplumun fedakarlığını anlatan” romanlarında yazıldı: Ailenin tek pantolonu vardı. Baba işten dönüyor; akşam gece vardiyasına oğlan babasının pantolonunu giyip işe gidiyordu.

Çinliler borç yemedi.

Borçla ithalat yapmadı.

Borçla büyüklük satmadı.

Borçla kendini aldatmadı.

Ülke bugünkü durumuna gelinceye kadar otomobiller yolları kaplamadı. 23 yıl önce Çin’e gittiğimde Pekin’de sabah, akşam yollarda kırmızı ışığın yeşile dönmesini bekleyen yüzlerce bisikletli yumağı görmüştüm. Işıklarını çakar yapıp korumaları ile bisikletliler yumağını sağa sola savurup giden bir otoriter büyüklenmeye rastlamadım.

★★★

Çin, özveriyi din yaptı.

Fedakarlığı iman saydı.

Milli gelirinde tasarruf oranını yüzde 40’a- 45’e çıkardı. Çİn halkının yarattığı tasarrufu partiye yakın yeni zenginler peydahlatmak ve rüşvet havuzları kurmak için betona yatırmadı. Batının teknolojisini aldı, kendine göre yerlileştirdi, fark yarattı, marka üretti, batıdan yatırım çekti, Çin’i dünyanın üretim üssü haline getirdi. Bugün Çinli, iyi gelirli bir iş, otomobil, ev ve kredi kartı sahibi... Çinli babanın da oğlunun da üç- dört pantolonu var... Türkiye ise 19 yıllık AKP iktidarı döneminde toplam 600 milyar dolar cari açık verdi.

Yani dış kaynak yedi.

Dış kaynağı din yaptı.

Borçlanmayı iman saydı.

Tasarruf yerinde çakıldı.

19 yıl sonunda ekonomi kör kuyuya (parasal krize) girdi. TL öldü, alım gücünü yitirdi. Banka mevduatının yüzde 63.2’si dolar, Euro gibi yabancı para hesabına yükselerek rekor kırdı. Gerçeği gizlemeyen ENAG verileriyle üç haneli enflasyona gidiyoruz. Orta sınıf yoksullaşıyor. Memura, emekliyle, asgari ücretliye zam, ENAG hesabıyla değil TÜİK’in yalan hesabıyla yapılacağı için ücretler erimeye devam edecek. Önceki gün yine SÖZCÜ’de; fedakarlığı halka yıkan fakat kendisi makam aracı saplantısından kurtulmayan” türden bir haber vardı. Bu haberde “Gençlik ve Spor Bakanlığı 176’sı şoförlü tam 494 araç kiraladı. Kiralık araçlara iki yıl içinde 80 milyon TL ödenecek. Bir aracın aylık kirası ortalama 7 bin TL’yi buluyor” diye yazılmıştı. (Deniz Ayhan’ın haberi) Lider New York’a makam aracını kargo uçağı ile önden yollarsa bakanlık atanmışı da makam aracı kirasına 80 milyon TL’yi harcar.

Ve Çin başardı.

Biz de başarırız.

Üfürmesi savrulur.

Üfürüğün savrulduğu hafta Katar’a dış kaynak aramaya gidiliyor. Arap şeyhlerinin yönettiği petrol zengini ülkelerle bol swap anlaşmalı günlere girdik ve gele gele; Katar aşkı ile Çin usulü kriz savuşturma modeline” geldik.

Arap kaşığı!

Çin pilavı!

Biri pilavı elle yiyor.

Diğeri çift çubukla.

Düşün!

Düşün!

İyi gitsin işin!

TARİHLE RÖPORTAJ (Unutkanlığa ilaç)



Fırsatçıdan yeni stratejik ortak!


KATAR ile Birleşik Arap Emirlikleri, Türkiye’nin “yeni stratejik ortakları” ilan edildi. Cumhurbaşkanı yanına bakanları ve Diyanet İşleri Başkanı’nı alarak KATAR’a gitti, 12 ayrı anlaşma imzalandı. Anlaşmaların içinde ne var açıklanmadı. Katar Dışişleri Bakanı ile Türk Dışişleri Bakanları buluştu. Katar Dışişleri Bakanı, “stratejik ortaklığa nasıl bir anlam verdiklerini” şu sözlerle açıkladı: Biz, Türkiye’nin ekonomik gidişatı nedeniyle ortaya çıkacak fırsatları değerlendiriyoruz.” Türk Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu ise bir gazetecinin “maddi destek istemeye mi geldiniz” sorusuna çok kızdı ve Biz Katar’a spesifik olarak para göndermesi için değil; ilişkilerimizi her anlamda geliştirmek için geldik” dedi.