Gelecek, Türkiye için kapalı bir mektup gibi...

Zarfı açınca ne okuyacağımızı, ne olacağımızı bilmiyoruz!

Bir yandan koronavirüs salgını, diğer yandan yoksulluk ülkemizi kasıp kavuruyor.

Önümüzü göremiyoruz!

İktidar, halkın acılarını dindireceği yerde, kısır siyasal çekişmelerle, kavgalarla, hayati değerde olan zamanı kaybediyor!

Türkiye’nin başına gelen tüm felaketlerin kendi kötü yönetim anlayışlarından değil, CHP’den kaynaklandığını, her şeyin sorumlusunun “Bay Kemal” olduğunu iddia etmek gibi bir garabete düşüyorlar!

Oysa sorunlar çözüm bekliyor, halk biraz olsun nefes almak istiyor.

★★★

Şu anda en önemli sorun pandemi (salgın) olarak görülüyor. Pandemi, zaten zayıf olan ekonomimizi paramparça etti.

Yüzlerce televizyon kanalı arasında, sayısı çok az olan gerçekçi televizyon kanallarında (Fox Tv, Tele -1, Halk Tv, KRT) dert batağındaki çiftçileri, çırpınan, batan ya da batmak üzere olan esnafı, ağlayan işçileri, hayat memat mücadelesi veren emeklileri görebiliyorsunuz.

Bu televizyon kanalları insanlarımızın dramını yansıtarak çok önemli bir toplum hizmeti yapıyorlar.

Ya diğer televizyon kanalları?

Halkımızın acınacak halini yandaş televizyonlarda görmeniz mümkün değil. Onlar ülkede işlerin nasıl iyi gittiğini, iktidarı başarısını, halkın ne kadar memnun olduğunu anlatmakla meşgul...

İnanan var mı? Şüpheli!

★★★

Saray çevrelerinin geçim sorunu yok... Onlar mutlu... Ya memleketin hali?

- 16 milyon 600 bin kişi (nüfusumuzun yüzde 20’si) zengin, rahat yaşıyor. Bunların para sorunu yok.

- 16 milyon 600 bin kişi (nüfusumuzun yüzde 20’si) kendi yağıyla kavruluyor. Fazla sıkıntısı yok...

- 16 milyon 600 bin kişi (nüfusumuzun yüzde 20’si) dar gelirli. Ay sonunu zor getiriyor...

- 16 milyon 600 bin kişi (nüfusumuzun yüzde 20’si) yoksul...

- 16 milyon 600 bin kişi (nüfusumuzun yüzde 20’si) çok yoksul, açlık sınırında yaşıyor...

Ne yazık ki, memleketimizin manzarası bu!

Fiyatlar her yanı ateş gibi yakarken, iktidar yandaşı yayın organlarının anlattığı masallara inanmak için çok saf olmak gerekiyor. Fakat her toplumda kolay kandırılacak saf insanların sayısı bir hayli fazladır!

Ulus olarak biz bilinçlenmedikçe bu sıkıntıları aşamayız, ömrümüz hep yakınmakla geçer!

Dedim ya, gelecek, toplumumuz için kapalı bir mektup gibi. Neler yazıldığını bilmiyoruz... Bu noktada Damat Berat Bey’in istifa mektubundaki “At izi it izine karıştı” sözleri geliyor aklıma!

FM radyocuları seslerini kâğıt üzerinde dans ettirecek!


Türkiye’de ulusal ve bölgesel, yaklaşık 960 FM radyo var.

FM radyolar, özellikle müzik sevenlerin favorisidir. TÜİK’e göre dinlenme oranları günde ortalama 3 saat 10 dakikadır.

FM, “Frekans Modülasyonu” teriminin kısaltılmışıdır. Özelliği, frekansın çok net ses vermesidir.

Uluslararası Yayıncılar Birliği (IRU) “FM” adında bir dergi çıkarttı. Yıllardır seslerini duyduğumuz FM radyocularının artık yazılarını da okuyup kimliklerini, kişiliklerini daha iyi tanıyabileceğiz. İddialı bir radyocu arkadaşım:

“Şimdi kalemi elimize alıp seslerimizi kâğıt üzerinde dans ettireceğiz.” dedi.

Uluslararası Yayıncılar Birliği’ne göre, FM Dergisi, birçok sektörün çalışanlarını bünyesinde buluşturacak.

Derginin ilk sayısının kapağında Ajda Pekkan’ın büyük fotoğrafı var. Neden? FM radyolarında şarkıları en çok çalınan ve dinlenen sanatçılardan biri olduğu için Ajda Pekkan tercih edildi sanıyorum...

FM dergisi Ortadoğu ülkeleri başta olmak üzere 17 ülkeye gönderilecek.

GÜNÜN SÖZÜ


Her iktidar, ülkenin tarihinde iyi ya da kötü birer parantezdir!