Mustafa Kemal Atatürk’ün yazarlığı, askerliği ve devlet adamlığının gölgesinde kalmış. Harp Akademisi’nden mezun olduğu dönemlerde mesleki kitapçıklar yazdı, çevirdi. Devlet adamlığı döneminde de Nutuk’un yanı sıra Yurttaşlık Bilgisi ve Geometri kitaplarını kaleme aldı, Tarih ders kitaplarının bazı bölümlerini yazdı.

Nuri Conker, Atatürk’ün mahalle, okul, meslek ve silah arkadaşıydı. Trablusgarp’ta, Çanakkale’de ve Kurtuluş Savaşı’nda beraberdiler. Yazdığı tek kitap olan Zabit ve Kumandan, Mustafa Kemal’in Hasbihal’i kaleme almasına vesile oldu. Osmanlı ordusunun iki genç subayı, savaşlarda yaşanan başarısızlıklar üzerine kafa yordu. Nuri Conke, Zabit ve Kumandan kitabında, sorunları ve çözüm önerilerini gündeme getirdi. Mustafa Kemal, bu kitabı okur okumaz, “Zabit ve Kumandan ile Hasbihal”i kaleme aldı.

HASBİHAL

Mustafa Kemal kitabını, İstanbul’da, 1918 sonunda yayımlar. Kitabın basımından altı ay kadar sonra da Anadolu’ya geçerek İstanbul ile ilişiğini keser. Adı mütareke ve işgalle birlikte anılan Damat Ferit Hükümeti de kitabı toplattırarak imha etti. Zabit ve Kumandan ile Hasbihal ilk baskısından sonra 1956’da, Hasan Âli Yücel tarafından İş Bankası Kültür Yayınları’nın ilk kitabı olarak yayımlanmıştı.

“Zabit ve Kumandan ile Hasbihal”de dört prensipten söz edilirken, “Taarruz prensibi” mevcut olmasına karşın “savunma prensibi” yer almaz. Taarruzi nitelikli olmayan savunma mutlaka bir gün delinir yada geri adım atmaya mecbur kılınır.

Teröristle mücadelenin en doğru yönteminin terörün geldiği yerden başlayarak mücadele etmektir. Terör Irak’tan geliyorsa onu bertaraf etmeye Irak’tan başlanmalı. Suriye için de geçerli. Türk askeri uluslararası hukuktan aldığı yetkiyle sınır ötesinden başlayarak ülkesini terörden ve teröristlerden koruması gerekir.

NE ÇOK, NE AZ

Bu konuyu, Irak’ta, Suriye’de bulunmuş, şimdi gelişmeleri yakından izleyen bir  emekli komutanla konuştum. Önemli olanın uygun sayıda birliğin, uygun şekilde tertiplenerek görev yapması olduğunu söyledi. Az sayıda birliğe görev verilmesinin sonucunu Süleyman Şah Türbesini korumakla görevli birliğin düştüğü durumu örnek gösterdi. İdlip’te olduğu gibi aşırı sayıda birlik görevlendirilmesinin de hatalı olduğunu belirtti. Komutan, şöyle devam etti:

“Yeterli sayıda birlik ile amaç hasıl olacak şekilde tertiplenmek gerekir. Çok sayıda birlik olması demek bilhassa batıda konuşlu birliklerin de kendi bölgelerini boşaltarak Suriye tarafına kaydırılması demektir. Yani ABD, Yunanistan’a ve adalara asker yığarken biz adeta batı bölgemizi askerden arındırıyoruz.”

TEZKERENİN İÇİ

Gelelim TBMM’de kabul edilen tezkerenin yurtiçi ile ilgili bölümüne. Tezkerede yer alan yabancı ülke askerlerinin ülkemiz içinde konuşlandırılmasına yönelik yetki verildi. Bu konuyu siyasiler farklı yorumladı. Ben de komutana sordum. İşte anlattıkları:

-Suriye’den ABD yada Rusya ile müşterek bir harekât yapmak için olabilir. Ne ABD ne Rusya YPG’ye yönelik bir harekat yapar mı? Ben pek ihtimal vermiyorum.

-Eğit-Donat kapsamında olduğu gibi IŞİD ile mücadele kapsamında olabilir mi? Evet olabilir ama bu harekât YPG’yi güçlendirmek ve bizi onlarla işbirliği yapmaya zorlayacak bir durumu getirir. Bu nedenle ülkemizin hayrına olmayacak bir seçenektir.

-Suriye rejimine yapılacak bir harekât olabilir mi? İdlib için ABD askeri ile birlikte bir harekât demektir. Bu Rusya ile ilişkileri göz önünde bulundurursak pek de ihtimal dahilinde yada ülkenin hayrına olacak bir seçenek olarak görülmüyor.

Burada şunu da ifade etmek gerekirse ABD askerinin ülkemiz içinde konuşlanması hem ajan, hem espiyonaj faaliyetlerinin artması demektir. Ülke içindeki pek çok sivil toplum ve yerel yönetimlerle sözde “iyi niyetli” ama ülkemize  zarar verecek ilişkiler kurulması durumunu da beraberinde getirecektir. Amerikan askerini yakinen tanıyan biri olarak bu durumun başımıza büyük bela aşacağından şüphem yok.

Bu seçenekler çoğaltılabilir. 15 Temmuzu yaşamış bir millet olarak  bazı düşünmemek ahmaklık olur.

TED 90’ıncı yılına ATA Sahnesiyle girdi


Türk Eğitim Derneği (TED) olarak bildiğimiz Türk Maarif Cemiyeti, Millet Mektepleri Başöğretmeni Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün eğitim alanındaki öncü kuruluşlarından biri olarak 1928’de kuruldu. Kurucu başkanlığını 2’nci Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün yaptığı cemiyetin tüzüğünde, “Bu cemiyet siyaset yapmaz” maddesi var.

Ülkemizin öncü eğitim kuruluşlarından TED Ankara Koleji'nin kuruluşunun 90’ıncı, Cumhuriyetimizin 98. yıldönümünü kutlarken, bin 500 kişilik ATA Sahnesi’nin de açılışını yaptı. Dünyaca ünlü piyanist Fazıl Say, sanatçı Serenad Bağcan ve öğrencilerden oluşan okulun çok sesli korosuyla coşkulu bir gece yaşattılar.

Yurt geneline giderek yayılan ve TED, eğitim politikaları konusunda görüşleri de cesurca ortaya koyuyor. ATA Sahnesini ülkemize kazandıran vakıf yetkililerini, TED Genel Başkanı Selçuk Pehlivanoğlu’nu kutluyoruz.