Dünyaca ünlü İngiliz ekonomi gazetesi Financial Times’ın (FT), Türkiye’deki finansal dalgalanmayı analiz eden “Türkiye hiperenflasyonun eşiğinde mi?”  başlıklı haberi dün elden ele yayılıyordu...

Bu haberi müşterilerinin yanı sıra benimle de paylaşan uluslararası bir fon yatırımcısına şunu sordum:

Türkiye’de enflasyon oranı kaç olursa, hiperenflasyon bandına girildiğini düşünürsünüz?

Kontrol edilemez hızda fiyat artışlarının süreklilik arz ederek, aylık yüzde 20’yi aşması halinde” diye yanıtladı.

Türkiye’yi melekler koruyor sanırım; Allah’tan henüz bu seviyede değiliz.

★★★

Vikipedi’nin hiperenflasyon tanımı, 1970 Ekonomi Nobel Ödülü sahibi iktisatçı Paul Samuelson’un “Enflasyonun yılda yüzde 200 sınırını aştığı anlardaki halidir. Dörtnala enflasyon olarak da adlandırılır” yaklaşımı ile örtüşüyor.

Amerikalı ekonomi profesörü Phillip Cagan hiperenflasyonu, enflasyon oranın ayda yüzde 50 ve üzerinde artması olarak tanımlıyor.

★★★

Bağımsız ekonomistlerden oluşan “Enflasyon Araştırma Grubu-ENAG”; ekim ayında yıllık enflasyon tahminini yüzde 50 olarak açıklamıştı. Ve hemen eklemişti: Gelecek aylarda bu oranın aşılması bekleniyor.

★★★

Fransız banka Societe Generale analisti Phoenix Kalen’in, gelecek aylarda Türkiye’de yıllık enflasyonun yüzde 30’a yaklaşmasının muhtemel olduğu, iyimser senaryoda bile enflasyonun yakında yüzde 27’ye yükselebileceği tahminini de akılda tutmakta yarar var.

★★★

FT aynı haberde, “Dünya artan enflasyonu dert edinirken, Türkiye ihtiyatı elden bıraktı” ifadelerine yer veriyor.

Enflasyonla mücadele eden ülkelerin faizleri arttırarak, sıkı para politikasına  yöneldiği bir dünyada, düşük faizi tercih etmenin bir nedeni olmalı.

Pek ikna edici durmasa da; “Ülke varlıklarının ve işçilik ücretlerinin ucuzlatılıp, yabancı yatırım ve ihracat artışı hedefleniyor” diyenler yok değil.

Arap prenslerinden gelecek 10 milyar dolarların ekonominin dişinin kavuğunu doldurmayacağı, finansal tablonun düzelmesi için 100 milyarlarca dolara ihtiyaç olduğu kesin.

İktidarın bile isteye ısrarla yüksek enflasyona yol vermesini, siyasal analizciler “seçim stratejisi” ile açıklıyor ki; burada da seçenekler birden fazla...

★★★

Aynı haber kaynağıma şu soruyu da yöneltiyorum: Parası olanlar bu durumda tasarrufunu nasıl yönlendiriyor?

TL’de tutmuyor, dolar ve Eurobond alımlarına yöneliyor. Yurt dışına çıkarıyor.

Dışarıdan para gelinecek denilirken, içerideki para kaçıyor...

★★★

TÜİK cuma günü Kasım 2021 enflasyon rakamını açıklayacak.

Ekim ayında yüzde 20’yi yakalayan enflasyonun, kara kışta gerileme olasılığı hiç yok.

Üretici fiyatlarına yapılan zamlar raflara henüz yansımadı bile...

Etiketlerin bir ay bile dayanmazken, enflasyonun aşağı yönlü hareket edeceğini Cumhurbaşkanı Erdoğan bile söylemiyor.

Erdoğan, “İhracat, yatırım ve istihdam artacak; enflasyon o zaman düşecek” diyor.

★★★

Nasrettin Hoca’nın çalı fıkrasını hatırladınız mı?

Hoca’nın demesi o ki; evin önüne çalı ekecek, koyun sürüsü geçerken yünleri çalıya takılacak, hatun yünleri toplayıp, yıkayacak, eğirecek; bu yünleri satıp borcunu ödeyecekmiş.

AKP iktidarının “düşük faiz-yüksek kur politikası” da aynı hesap!

★★★

İtibardan” taviz vermek yok; üçer-beşer maaş gırla, ihaleler şahane...

Millet 1 lira 25 kuruşa ekmek alabilmek için Halk Ekmek büfelerinin önünde metrelerce kuyruk oluştururken; 2022 kamu bütçesine geçmediğimiz köprülere, yollara (Kamu Özel İşbirliği – KÖİ projeleri) 43 milyar TL ödeme konuldu.

Vergi teşvik ve istisnaları yoluyla 330 milyar TL vergiden vazgeçileceği beyan edildi.

Size bir şaşırtma sorusu sorayım: Enflasyonla mücadele bu kutulardan hangisinde yer alıyor?

★★★

Gelecek Partisi 29 Kasım tarihli “Yıkımdan Çıkış Yol Haritası” sunumunda, muhalefet partileri CHP, İyi Parti, HDP, TİP, Saadet Partisi, Deva ile aynı eleştiriyi dile getiriyor:

- KÖİ projelerinden kaynaklanan borçlar, kamu borcunun içinde sayıldığında kamu borcunun milli gelire oranı neredeyse AB’nin Maastricht ölçütlerinin (Avrupa Konseyi henüz, Türkiye’nin Maastricht Kriterleri sayfasını açmadı ama o da yakındır) üst sınırı olan yüzde 60’a ulaşıyor. Türkiye; dar gelirliye, çiftçiye, emekliye, işçiye, gençlere, hayat pahalılığı altında ezilen vatandaşlarına el uzatamazken, KÖİ projelerinin yarattığı bu ağır yükü daha fazla taşıyamaz.