Merkez Bankası “kararlılıkla uzun süre” sıkı para politikası uygulayacağını açıklarken, Erdoğan iş dünyasının “gazını” alıyor


Merkez Bankası, 21 Ocak Perşembe günü toplanan Para Politikası Kurulu (PPK) sonrası, yüzde 17 olan politika faizini sabitledi.

Kredi ihtiyacı olanlar yüzde 20’lerin üzerinde faizle burun buruna kaldı.

Esnaftan, sanayicilerden, yatırımcılardan “Batıyoruz” feryadı yükseliyor.

Gelin 21 Ocak Para Politikaları Kurulu (PPK) toplantısı ve yaşanılan süreci değerlendirelim.

★★★

14 Ocak günü bankacılara “Reel sektöre sırtınızı dönmeyin” diye seslenen TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, “Bankaların uyguladığı yüksek kredi faizleri, üretimin ve yatırımın önündeki en önemli engellerden biri haline gelmiştir” açıklaması yaptı.

Son haftayı Erdoğan’ın yüksek faiz karşıtı söylemlerini iş dünyasına adeta dikte ettiren buluşmalarla geçirdik.

★★★

Erdoğan TCMB’nin faiz açıklaması öncesi kale önüne geçti...

15 Ocak’ta Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) yönetim kurulu üyelerini kabulde, “Asıl iş faizi düşürmek suretiyle enflasyonu aşağıya çekmektir. Yakında bu reformları kamuoyu ile paylaşacağız” diyordu.

★★★

MÜSİAD Genel Başkanı Abdurrahman Kaan, TCMB’nin 21 Ocak faiz kararı açıklamasına saatler kala paylaştığı basın bildirisinde “Dönemin koşullarına uygun bir refleks olarak gelişen faiz artırımının bir düzeye kadar tolere edilebildiği, aksi halde özellikle yatırımlar üzerinde bırakacağı yıkıcı etkinin de altını çizmek isteriz” ifadelerini kullandı.

★★★

TCMB’nin açıklamasında yer alan şu “ifadeler” ekonomi çevrelerinde soru işaretlerine yol açtı:

Enflasyonda kalıcı düşüşe ve fiyat istikrarına işaret eden güçlü göstergeler oluşana kadar sıkı para politikası duruşunun kararlılıkla uzun bir müddet sürdürülmesine karar vermiştir.”

İkinci paragraf daha da dikkat çekti:

Gerekmesi durumunda ilave parasal sıkılaşma yapılacaktır.”

★★★

Erdoğan 22 Ocak’ta, Türkiye Genç İşadamları Konfederasyonu (TÜGİK) heyetini kabul etti.

Kabulde alkışlanan “Yüksek faize kesinlikle karşıyım” sözlerini; “Sizlerin mesajları önem arz ediyor. Düşük faizli kredi imkanına sahip olursanız, yatırım yapacaksınız; bu bize istihdamı, üretimi, ihracatı sağlayacak. Dünyada şu anda eksi faizle kredi veren Japonya, İsrail; Avrupa yüzde 1; bize ne oluyor da 20’lerin üzerine çıkıyoruz? Eğer ben bu ülkenin Cumhurbaşkanı’ysam, bunu anlatmaya devam edeceğim...” diye sürdürdü...

★★★

Erdoğan’ın aynı konuşmada yaptığı “kaliteli büyüme” vurgusu, fiyat istikrarını sağlamayı önceleyen TCMB’nin, “büyüme ve istihdamı destekleme” görevine bir atıf olarak değerlendirildi.

1970 yılında çıkarılan 1211 sayılı TCMB Kanunu’nda bu yönde bir değişiklik bekleyebiliriz...

★★★

Muhalif ekonomistlerin tersine Erdoğan “faiz neden, enflasyon sonuç” tezinde ısrarını koruyor.

İş dünyası her ne kadar yüksek faizden yakınsa da; istikrarı, güvenirliği, hukuk normlarını, kurumsallaşmayı başa koyuyor.

Ağbal’ın kredisi yüksek.

Erdoğan’ın faiz eleştirileri “siyasi mesaj” olarak yorumlanıyor.

Cumhurbaşkanı’nın, Ağbal’ı da (!) görevden alması beklenmiyor.

Asıl önemli olan ne derseniz? Enflasyonla mücadelede toplumsal mutabakatın sağlanması.

Faizler bu kadar yükselmeseydi de, dolar kuru düşecekti” itirazlarını durdurma görevi Erdoğan’a düşüyor.

Pek hevesli görünmüyor!

Ankara’nın istek parçası: Erken seçim


Deyimlerden gidecek olursam; görünen köy kılavuz istemiyor...

Bundan tam bir hafta önce 17 Ocak tarihli yazımın başlığını hatırlatayım: Bürokraside değişim kimden başlayacak?

Sayıştay raporunda altı kalın çizgilerle belirlenen, Ziraat Bankası’nın 2014 yılında Çukurova Grubu’na verdiği 1.6 milyar dolar kredi ve Ziraat Bankası’nın bağlı ortaklığı Ziraat Girişim’in araç alımı için MTL Oto’ya verdiği 650 milyon TL’lik avansı sorguluyordum...

Naci Ağbal


★★★

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Naci Ağbal , Ziraat Bankası Genel Müdürü, Türkiye Bankalar Birliği (TBB) Başkanı, Türkiye Varlık Fonu (TVF) ve Turkcell Yönetim Kurulu Üyesi Hüseyin Aydın ile Hazine ve Maliye Bakanı Lütfi Elvan’ın adını geçirdiğim bir yazıydı...

★★★

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 16 ay içinde üçüncü TCMB Başkanı’nı görevden almıştı.

6 Kasım’da TCMB Başkanı Murat Uysal’ın yerine, Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanı Ağbal,10 Kasım’da görevinden “af talebi” kabul edilen Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın yerine Lütfi Elvan atandı.

Ağbal, Ahmet Davutoğlu hükümetinde Maliye Bakanı’ydı..

Davutoğlu hükümetinde “Reform ve Yatırımlardan Sorumlu” Başbakan Yardımcısı,  2013-2015 yılları arasında da Ulaştırma, Denizcilik ve Ulaştırma Bakanı, Binali Yıldırım’ın Başbakanlığı döneminde Kalkınma Bakanı olan Elvan ise 4’üncü kez kabineye giriyordu.

Her iki atama da iş dünyasında “Bekleyip görelim” yorumlarına yol açtı.

★★★

Hava çok çabuk tersine dönüyor. Ekonomik iyileşme sinyalleri gelmiyor.

Erdoğan’ın yinelediği “ekonomide reform” paketini açmak Elvan’a kısmet olacak mı? Orası karışık ama bürokrasi tarafında belirgin kıpırdanmalar baş gösteriyor.

★★★

Ankara kulisleri hareketlendi, ekonomi bürokrasisi muhalefetin ülke gündemine getirdiği erken seçim rüzgarına “erken” kapıldı.

Elleri işte, gözleri Erdoğan’ın “ittifak buluşmalarında”; kimin mezarını ziyaret etti, kiminle çay içti...

Böylesi ortamlarda kapı arkasındaki konuşmalar grup sohbetlerine karışır.

Albayrak yeniden gelir mi?

Merkez Bankası’nda değişimin kaldıracı Albayrak döneminde uygulanan “düşük faiz-yüksek kur” eleştirisiydi. Yaz aylarında dolar kurunun 8 TL’nin üzerine çıkması ve TCMB rezervinin erimesinin suçlusu bulunmuştu: Albayrak!...



Erdoğan’a verdiği brifing sonrası Ağbal’ın TCMB Başkanlığı’na atanması, Beştepe dedikodularının merkezine oturdu.

★★★

TBB Başkanı Aydın’ın Erdoğan’la görüşmesinde, TCMB rezervlerinin erimesinden şikayet ettiği iddiası unutulmaya yüz tutmuştu ki, fısıltı gazetesi harekete geçti. Erdoğan, 4 torununun babası Albayrak’la barışmış! Görüşmüşler...

Bu ne anlama gelir?

Albayrak yeniden kabineye alınmasa da, ekonomi bürokrasisinde etkin bir göreve gelebilir. Bu ihtimali dışlamayan kesimler pozisyon tutmaya çalışıyor.