Şems-i Tebrizi’nin yüreğinden süzülüp, “Senin baktığına herkes bakar. Ama senin onda görebildiğini herkes göremez” sözünde yerini alır.

Orhan Veli çıkıp der ki: “Bakakalırım giden geminin ardından;/ Atamam kendimi denize, dünya güzel...”

Otuz Beş Yaş şiirinde Cahit Sıtkı Tarancı dertlenir, “Zamanla nasıl değişiyor insan!/ Hangi resmime baksam ben değilim./ Nerde o günler, o şevk, o heyecan” diye sorar.

Size de olmuştur. Bazen şöyle derken buluruz kendimizi: “Buradan yıllardır geçerim, başımı kaldırıp hiç yukarıya bakmamışım! Çınar ağacı ne kadar güzel ve görkemliymiş!”

Sihirli kelimelerden biridir, bakmak... Bir bakışta durumu gören vardır, yıllar boyu baksa da nato kafa, nato mermer olan vardır!

Görmek ve görememek anlamlarını şahane taşır, ‘bulmak için’ aramak anlamına da gelir, yüzü bir yöne doğru çevirmek anlamına da... Bir şeyin gelişmesi ya da iyi bir durumda kalması için emek vermek anlamını da taşır, beslemek geçindirmek anlamını da... Doktorun hastasını muayene etmesine de denir, anlamak ve farkına varmak anlamına da gelir... Başka hiçbir şeyle ilgilenmeden elindeki, önündeki işle uğraşmaya da, bir işi birinden beklemeye de denir... Bir yandan gözetlemek, ilgilenmek anlamını taşırken, bir yandan bakışı bir şey üzerine çevirmek anlamını da gayet rahat taşır...

Aval aval bakanı olduğu gibi, geleceğe umutla bakanı, geçmişe bakanı, dalgın dalgın bakanı, bakakalanı, bakar kör olanı, çok güzel bakanı, bakış atanı, gözünü dikip bakanı, gözünü kırpmadan bakanı, bakmalara doyulmayanı, melül melül bakanı, nazarla bakanı, boş boş bakanı, mel mel bakanı vardır.

Bize özgü bakanlar da var! Bakan olduğu bakanlığa eşinin baktığı fabrikadan mal bakan... Ormanlar alev almış yanarken ‘uçağa gerek yok, bizde arazöz var, helikopter var’ der bir bakan; bir gün sonra bakarsın ‘yedik zılgıtı uçak bakıcaz artık’ der.

Üç kuruş maaşı ile emekli olmasına rağmen boşanmış üniversite mezunu işsiz kızı ve torunu dahil bütün ailesine hala o bakıyor deyince biri, şıppadanak anlarız oradaki bakanın durumunu!

Dedim, sihirlidir... Bir bakış atılır icabında, karşı taraftakinin kalbi bile yakılır!

İnsanlar ve insanlardan oluşan topluluklar da ‘eskiden beri baktıkları şeyleri anlama konusundaki yeteneklerini’ baka baka geliştirir. Taa Taş Devri’nden beri havaya, suya, insana, hayvana, bitkiye, yere göğe, olaylara, savaşlara, barışlara, kavgalara, uzlaşmalara, sevinçlere, üzüntülere, yok olup gitmelere baka baka yoğrulup bugünlere gelmedik mi?

Ne okulları var ne de kitapları ama; aslan yavruları anne, babalarına baka baka kovalamayı, ceylan yavruları büyüklerine baka baka kaçmayı öğreniyor. İşin doğası bu!

İnsan olarak bunca yüzyıl milyarlarca şey biriktirmiş, yalayıp yutmuş olmamız gerekir dünyaya baka baka!

Öyle mi?

Onca savaşların, onca ölümlerin, onca acıların, bombaların, silahların, atomun getirdiklerine bakıp barışı öğrendik mi!

Astığım astık kestiğim kestik dönemlerinin, kralların, padişahların, şahların, diktatörlerin iki dudağının arasına sıkışmış yüzyıllara bakarak demokrasiyi, kendi kendimizi yönetmenin erdemini öğrendik mi!

Memlekette mesela, ezici çoğunluğumuz ‘aval aval bakarken’ dedelerimizin dişinden tırnağından artırarak kurup büyüttüğü fabrikalar satılmadı mı?

Ne hikmetse, her defasında ‘biz başka yöne bakarken’ diğer taraftan altımızdaki halı çekilmedi mi?

Biz geçim derdimize bakarken, çevremizdeki dostlar buharlaşıp, değerli yalnızlığa düşmedik mi?

Cümleten bakar kör olduğumuz için FETÖ neredeyse memleketi ele geçirmedi mi?

Millet, cambaza bakarken kahraman silahlı kuvvetlerimizin icabına bakılmadı mı, üstelik bu işlere adalet sistemimiz bakmadı mı?

Biz gözüne ışık tutulmuş tavşan gibi donup kalmış bakarken, hepimizin ‘kefen’ parasını, Merkez Bankası’nın ihtiyat akçesi 21 milyarı için kalem oynatılmadı mı?

Millet gözünü kırpmadan Survivor’da Barış ve Cemal Can kapışmasına bakarken, 128 milyar dolarımızın icabına bakılmadı mı?

Bir zamanlar nerede mazlum, gariban, sömürülen millet var, hepsinde umudun karşılığıydı, şöyle denirdi: “Türkiye’ye bak!”

Zaman geçti, memlekette artık şöyle denilir oldu: “Amerika’ya bak!”

Bir ara, Türkiye’de herkes birbirine, “İran’da olanlara bak” dedi.

Sonra bir baktık, “Katar’a bak, Araplar’a bak” deniyor.

Şimdilerde ekonomisi tekleyen, meclislerinde maraza çıkan Avrupa ülkelerinde şöyle deniyor: “Aman ha, Türkiye’ye iye bak! Onların durumuna düşmeyelim!”

Bu ‘dört gözle bakmalara’ bir ekleme de yazardan gelsin: “Afganistan’da bakanlara bak!”

Baka baka fukaralık, cahillik geldi. Baka baka Ruslar geldi, baka baka Coni geldi, baka baka ilk işi kadınları evlere tıkmak olan Taliban geldi. Taliban, öldürdüklerini vince asıp gücüne bakılsın diye caddelerde sallandırıyor. Görüntüleri izlemişsinizdir; vincin ucunda aslında ülkelerinin kaderi sallanırken, adamlar öfkeyle bakmak yerine; vincin önünde gülerek selfi çektiriyor!

Görmek için gerçekleri, kilometreleri bahane edip ‘Afganistan nire, Türkiye nire’ diye bakmamak lazım! Afganistan’ı bu hale getirenleri görüp; Atatürk’ün dosdoğru yolunda bugüne kadar çizdiğimiz zikzaglara bakıp, geleceğimize bakar kör olmamak lazım!

***

2023 hedefleri notu... Yazın paylaşalım, hizmetiniz olsun demiştim. Fikirler geldi. Çok fazlaydı. Şahsım olarak(!) tek kişilik seçici kurul oluşturup gündeme en uygun olanını seçtim! ‘siniradam’ göndermiş, iş fikri şu: Yurtsuz ve evsiz üniversite öğrencileri için çadır kiralama işi!