Henüz ihalesi yapılmamış Kanal İstanbul manzaralı müstakbel konutlara yönelik ilgi, projenin tekrar gündeme gelmesine yol açtı. Sahibi Ürdünlü bir iş insanı olan Go Smart şirketini, askıya çıkarılan Yenişehir imar uygulaması için müşterilerine hitap ederek yaptığı yorum tartışılıyor.

Askı süresi devam ederken, Kanal İstanbul’un yeniden konuşulmaya başlanması, Kamu Özel İşbirliği (KÖİ) modelinin tartışıldığı şu sıra ayrı bir önem taşıyor. AKP iktidarı, Kanal İstanbul’u, karma bir KÖİ modeliyle gerçekleştirmeyi, daha doğrusu ihale etmeyi tasarlıyordu.

Bu konu, Kanal İstanbul için hazırlatılan (2018) ve kamuoyuna açıklanmamış Fizibilite Raporu’nda etraflıca işleniyor. Yüksel Proje’nin hazırladığı fizibilite raporunda, Dünya Bankası çalışması kaynak gösterilerek KÖİ projelerinin içerdiği riskler listeleniyor.

RİSKLER

- İnşaat ve Tamamlama Riski

- İşletme Riskleri

- Talep Riski

- Mücbir Sebep ve Hukukta Değişim

- Siyasi Risk ve Kamulaştırma Riski

(-Hükümet kararlarının projeyi etkileme riski

Proje varlıklarının kamusallaştırılma riski)

- Çevresel Risk

- Sosyal Risk

- Finansal riskler

★★★

Şimdi basit bir soru: KÖİ projeleri için genel nitelikte bir çerçeve sayılabilecek, bu sekiz maddelik risk listesinde, Kanal İstanbul için geçerli olmayan bir tane risk var mı? Yok edeceği baraj, su havzaları, tarım alanlarından, hafriyat sırasındaki şiddetli gürültü ve toz felaketine, döviz kurundan finansmana, yerleşim yerlerini bozacak olmasından tarihsel dokuya vereceği zarara kadar, olabilecek bütün riskleri bünyesinde barındıran bir yıkım projesinden bahsediyoruz.

Ancak not düşelim ki, tümünün içinde “siyasi risk ve kamulaştırma riski”nin dört yıl önceki bir Fizibilite Rapor çalışmasında yer alması özel bir dikkati hak ediyor.

NÜFUS MESELESİ 

Yenişehir imar uygulamasına Bakanlık onayı, en çok buralardan arsa “kapatmış” yerli yabancı kişi ve şirketleri mutlu ediyor. Bu “mutluluğu”, bizzat iktidarın hazırlattığı Kanal İstanbul Fizibilite Raporu’nda yer alan yeni yerleşim yerlerinin olumsuz etkileriyle birlikte okuyalım:

“Kanal Projesi ile birlikte, kanal etrafında kurulması muhtemel yerleşim yerleri halihazırda 15 milyon olan İstanbul nüfusunun artmasına neden olabilecektir. Bu artı yeni nufus, başta altyapı olmak üzere İstanbul üzerinde sosyal ve kültürel olarak birçok açıdan baskı oluşturabilecektir.” 

Raporda, projeden etkilenecek nüfus, 480 bin 758 kişi olarak yer alıyor. Kanal koridorunda yer alan ve halen askıda olan kadastro cetvelinde de geçen mahallelerle (kimi eski köyler) ilgili bölüm, raporda şöyle yer alıyor:

“Koridor, Küçükçekmece ilçesinin çok küçük bir bölümünden, yerleşimlerin çok sık olmadığı yerden girmekte, daha sonra Sazlıbosna, Dursunköy, Baklalı, Tayakadın, Terkos ve Durusu mahallelerinin yakınından (yaklaşık 500-600 metre) geçmektedir. 

Küçükçekmece’de yerleşim yerlerine doğrudan bir etkisi olması beklenmese de Altınşehir ve Şahintepe mahalleleri tarafında yerleşimlerin kısmen yoğun olduğu noktada yerleşim yerlerine doğrudan etkisi olacaktır. 

Ayrıca bu koridorun, Baklalı, Tayakadın ve Terkos arasında kalan arazilerde yerleşim merkezi olmasa da dağınık halde bulunan bazı haneler ve yazlıklardan da gecmesi bu yerleşimlere doğrudan ve kalıcı etkiyi ortaya çıkaracaktır.

Arazi kullanım tipleri açısından 6 farklı kullanım tipinin görüldüğü Küçükcekmece-Sazlıdere-Durusu koridorunda; tarım alanları, su kütleleri ve iskan alanları ilk üç sırayı paylaşmaktadır. Projenin gelir kaynaklarına etkisi açısından tarım alanlarından geçiyor olması önemlidir.”

★★★

Bu tespitleri okuyunca, insan yaklaşık 1.500 sayfalık Fizibilite Raporu’nun neden açıklanmadığını daha iyi anlıyor.