Maç öncesi stat muhteşemdi. Oyun başladığında, inanılmaz destek vardı Ali Sami Yen’de. Her şey çok güzeldi. Gomis, kaleyi gördüğü anda golü atabilse, mükemmel başlangıç olacaktı.

Galatasaray, oyun planı olarak son derece gerçekçiydi. Kapılan topta, çabuk atağa çıkmak. Çok adamla kendi yarı sahasında kalıp, Barcelona’ya pozisyon vermemek. Duran toplar, bu tarz maçlar için hayati öneme sahip. Cicaldau, korneri kullandığında, topa baktım, sanki zaman durmuştu bir an için.

Sonra Marcao’nun uçarak attığı kafayı gördüm. Yılların santrforu gibi vurmuştu. Zaman yine durdu benim için. Sadece, muhteşem taraftarın “Gooool” sesini duyuyordum. Öne geçmek çok önemliydi. Rakibin tur inancını sorgulatırsınız kendisine ederken, Pedri sahneye çıktı.

Güzel rüya kısa sürmüştü. Konsantrasyon kaybı, gol yemek anlamına gelir, Barcelona ile oynarken. De Jong hazırladı, Aubameyang attı. Topu uzaklaştıramamanın acı bedeliydi bu. Uzun süre topu vermeyen Barcelona oyuna hâkim oldu. Maç, Galatasaray yarı sahasında oynanan tek pas antrenmanına dönmüştü.

Ve son bölümlerde zamana oynadı Barcelona. Sinirler bozuldu. Her şey Barcelona’nın lehine oldu. Bu sezon yolculuk buraya kadarmış.